- Birliğe doğru

Adsense kodları


Birliğe doğru

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Fri 17 September 2010, 12:16 pm GMT +0200
BİRLİĞE DOĞRU

İhlâslı olmanın prensipleri anlatılırken; "Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip onların şerefleriyle şâkirane iftihar etmektir" deniliyor. Evet, bu yol, Kur'anî ve Muhammedi (a.s.m.) bir yoldur. Bizim güzel bir davranışını, rehber bir vasfını gördüğümüz bir müslümanın, bu tarafını takdirle yâd edip müslümanlar arasında bu güzel vasfın yaygınlaşmasına çalışmamız gerekir. Nitekim Kur'an’ı Kerim ve Hadis-i Şerifler de Ashab-ı Kiramın sarih veya işarî olarak umumi bazen da hususi meziyetleriyle methedildiklerini görmekteyiz.
Bu cümleden olarak, Kur'an-ı Kerim: "Muhacirlerden ve Ensardan (İslam’a girmekte) ilk önce geçenler ile bunlara güzelce tabi olanlar... Allah onlardan razı olmuştur. Onlar da Allahtan. (Allah) onlara; altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte büyük kurtuluş budur(1) buyurmaktadır. Fetih Suresinin sonunda da Nebi (a.s.m.)’dan sonra Ashab-ı Kiram umumî olarak takdir edildikten sonra işarî olarak da, "Nebinin maiyetinde bulunan" cümlesiyle Hz. Ebubekir Sıddık (r.a.)'a işaret ediliyor. "Kafirlere çok şiddetli" ifadesiyle Hz. Ömer (r.a.)'e dikkat çekiliyor. "Çok şefkatli çok merhametli" ifadesiyle Hz. Osman (r.a.) hatıra getiriliyor. "Çok rükû, çok secde" vasfıyla da Hz. Ali (r.a.) anlatılıyor.
Efendimiz (a.s.m.) de mutlak ve umumî ifadeler içinde kendi cemaatini övüyor, sena ediyor. "Ashabım semadaki yıldızlar gibidir. Hangisine iktida etseniz hidayet bulursunuz."(2) buyuruyor. "Ashabıma sövmeyin, sizden birisi Uhud dağı kadar altın infak etse onların iki avuç veya yarısı kadar infak ettiği şeye denk olamaz."(3) buyuruyor. Ayrıca Efendimiz (a.s.m.) her sahabiyi başkalarından üstün yönleriyle ele almış ve bu meziyetleriyle iftihar etmiştir. Nitekim "Fatma cennet kadınlarının ulusudur."(4) "Ey Cafer gerek hilkatinde, gerek ahlâkında bana benzersin." (5) "Her nebinin bir havarisi vardır. Benim havarim de Zübeyr'dir."(6) buyurmuştur. Efendimiz Hz. Talha'yı çok severdi. Onu göremeyince "Ne oldu ki ben o melih fasih dostumu göremiyorum." (7) "Her peygamber ümmetinin güvendiği bir kimse vardır. Ey Muhammed ümmeti, bizim mûtemedimiz de (hassaten) Ebu Ubeyde İbni Cerrahtır."(8) derdi. Hz. Hasan için; "Allahım ben bunu seviyorum Sen de sev." (9) Ve Abdullah Bin Ömer hakkında "O muhakkak Allah kulu ve salih bir insandır" (10) buyurmuştur.
İşte Kur'an ahlâkı; işte Efendimiz (a.s.m.)'in ahlâkı âliyeleri!..
Her mü'minin diğer mü'minlerin meziyetleriyle iftihar etmesi ihlasın gereği ittihad ve ittifakın en büyük vesilesidir Ana mevzuda dağıtmadan derinleşelim. Belki mü'min başkalarının meziyetlerinin naşiri ve kendi meziyetinin ise ihfası için gayret gösterecektir. "Meziyetin varsa hafâ turabında kalsın, ta neşvü nema bulsun."
Birbirimizin meziyyetinin naşiri olma mü'minleri cemaat olarak ehli velayet haline getirecektir. Yapılan her iş kerametvari olacak. Ama kerametin kimde olduğu belli olmadığından her ferd ehl-i keramet mertebesinde görünecek. Nazarı hürmeti birbirine çekecektir. İnsanlığın ve gelecek nesillerin nazarında ağırlıklı bir topluluk olacağız. GELECEK Nesiller o topluluğun arkasından gidecektir. İnsanlığın, bütün inanmışların ashab-ı Resulullah'ın arkasından gitmesi onların meziyetleriyle nazarımızda bayraklaştırılmasındandır. "Ashabım yıldızlar gibidir hangisine tabi olursanız hidayet bulursunuz." buyurmasındandır. Meziyetlerimizin naşiri olmakla, biz de semavî bir cemaat gibi olacağız ki arkadan gelenler bizi büyük görecek ve arkamızdan geleceklerdir. Yoksa kusurlar görülerek anlatılırsa, kusurların naşiri ve münekkidi olursak, taaruzan-tasakutan prensibiyle inanmış topluluk olarak yıkılacak, otorite boşluğu doğacaktır. Küçük göründüğümüzden de gelecek nesiller arkamızdan gelmeyecekler. Kendilerine başka büyükler arayacaklardır.
Kendini beğeniyor, seviyorsa başkalarını sevemez. Onları daima kusurlu görüp su-i zan yapar. Su-i zan tecessüse, tecessüs gıybete götürür. Gıybet yapan bir topluluk da manen felç olduğundan ayakta duramaz. Hem tenkid ve gıybet onların say ve şevklerini kırar. Atalete uğratır. Bu ise dönen çarkı muattal hale getirmedir. Ve kendi bindiğin dalı kesmektir. Ayrı bir ihlâssızlıktır. Her mü'min, mümin kardeşinin diğer insanların nazarında sevimli hale gelmesini bir vazife bilmelidir. Belki bu vazife en büyük mühim vazifelerden biridir.
İslamî meslek, meşrep ve mezaklarından birbirinin meziyetlerinin naşiri olmaları onların faziletlerini kendilerinde bilmeleri, kusurlarını da setretmeleri İslam dünyası çapında vahdetimizi temin edecektir. Vahid ve Ehad olan Hz. Allah'a vahdetimizle işte o zaman ayna olacağız. Ne gariptir ki hem herkesin aleyhinde ve tenkidlerini yapıyoruz; hem de ittifak havariliği yapıyoruz. Eynessera mines Süreyya.
Bizler başkasının meziyetlerini anlatınca bu bizi de küçültmez. Onlar büyüyünce sen küçülmezsin. Sen ona makam veriyorsun. Demek sende büyüklük var ki ona veriyorsun. Ve unutmayacaksın ki birisi, birisinin kusurunu söyleyip küçük göstermeye çalışırsa, bir gün onu da küçük göstermeye çalışan birisi çıkacaktır. Aynı cinsten ceza ile karşı karşıya kalacaktır.
Akıllı insan herşeyin iyi tarafını görür, iyi değerlendirir, Daha da iyi olma gayretinde bulunur.
Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır. Güzel görelim, güzel düşünelim. Güzel mü'minler olalım. Güzeli temsil etme ufkuna yükselelim. Cemil olan Allah (c.c.) bizim bu ittifakı güzelliğimize lütuflarda bulunsun. Bu ufka varma dileğiyle.



DİPNOTLAR :
1) Tevbe suresi âyet 100.
2) Keşfül hafa Hadis No. 381.
3) Ellü'lü velmercan Fedaili sahabe H. No. 1649.
4) Tecridi Sarih 9. Cilt.
5) Tecridi Sarih 1458. Hadis.
6) Ellü'lü velmercan H. No. 1564.
7) Salih-i Müslim Fedaili Sahebe H. No 107.
8) Ellü'lü velmercan H. No. 1566.
9) Sahih-i Müslim Hadis No. 58
10) Sahih-i Müslim Hadis No. 139.



Şeref Gönül