sumeyye
Mon 19 September 2011, 05:24 pm GMT +0200
Birinci Sebep
Sahabe çokça hadis rivayet eden kişinin, rivayet esnasında farkına varmadan hata etmesinden ve hatalı olarak rivayet ettiği hadisin kıyamete kadar hüccet olarak telakki edilmesinden endişe ediyordu. Zira çok rivayet hata ihtimalini artırır. Gerçi hata eseri yapılan şeylerde günah yoktur. Ancak [başından itibaren] hata ihtimali bulunan bir şeyi bile bile irtikab etmek, sözkonusu hatayı işleyenin kusurlu ve ihmalkâr olduğunu gösterir. Çünkü, böyle bir kimse de bir anlamda yalan söylemiş gibi olur. "Bir korunun etrafında dolaşan şahsın oraya düşmesi an meselesidir."
Bu nedenle ashab, çok çekimser davranmakta ve [mümkün olduğu kadar] az hadis rivayet etmekteydi. Tam olarak emin olmadıkları hadisleri rivayet etmiyordu. Aralarında çok hadis rivayet ettiği halde kendinden emin olanlar İse çokça rivayet ederlerdi.
Ashabtaki bu endişe, bu korku ve çekimserlik sünnetin onlar nezdinde teşkil ettiği kıymeti ve onun dinde amel edilmesi gereken bir hüccet olduğunu göstermektedir. Bu durum, aynı zamanda onların gönlümüzdeki mevkiini yüceltmekte ve onların Allah Rasûlü (S.A.V.)'nden bize naklettiklerine duyduğumuz güveni artırmaktadır. Keza bu, onlann emaneti, duyduklan gibi eda ettiklerini ve onu layıkıyla koruduklannı da göstermektedir.
Şimdi de bu gerçeği anlatan hadislerden bir kaçını görelim:
Buharî'nin aktardığı bir hadiste Allah Rasûlü (S.A.V.) şöyle buyuruyor: "Her kim, bana kasten yalan isnad ederse cehennemde yerini hazırlasın.[322]
Bir başka hadisinde Allah Rasûlü (S.A.V.) şöyle buyurmaktadır: "Her duyduğu şeyi söylemesi, kişiye yalan olarak yeter. [323]
Hz. Enes (r.a.)'in şöyle dediği rivayet edilmektedir:
"Şayet ben, hata etmekten korkmasaydım, Allah Rasûlü'nden duyduğum -veya Allah Rasûlü'nün söylediği- bazı şeyleri size aktanrdım. Zira ben Allah Rasûlü'nün 'herkim bana kasten yalan isnad ederse cehennemde yerini hazırlasın.' dediğini duydum. [324]
İbni Sîrîn'in şöyle dediği nakledilir: "Enes, Allah Rasûlü'nden az hadis nakleden biriydi. Rasûlüllah'tan bir hadis aldığında:-'Ya da Allah Rasûlü'nün dediği gibi' {ev kemâ kale) derdi.[325]
Şa'bî ve İbni Sîrîn'den rivayet olunduğuna göre İbni Mesud, Allah Rasûlü (S.A.V.)'nden bir hadis naklettiğinde yüzünün rengi değişir "ya böyle veyahut da buna benzer bir ifade kullandı..."derdi. [326]
Abdurrahman b. Ebi Leyla şöyle derdi: "Muhammed (S.A.V)'in ashabından Ensâr'dan yüzyirmi kişiyle karşılaştım. Bunlar arasında hadis rivayet eden hiçkimse yoktu ki, bu işi kendisine gerek kalmadan başka bir kardeşinin yapmasını istemiş olmasın. Keza fetva istenen hiç kimse yoktu ki sözkonusu fetvalan kendisine gerek kalmadan bir başka kardeşinin vermesini istemiş olmasın. [327]
Yine Abdurrahman b. Ebi Leylâ'nın şöyle dediği rivayet edilir: Biz, Zeyd b. Erkam'dan bize Allah Rasûlünün hadislerini aktarmasını talep ettik. Bize şöyle dedi: "Yaşımız ilerledi ve unutkanlık peyda oldu. Allah Rasûlü'nden hadis nakletmek zor bir iştir. [328]
İşte, hadis rivayetine sıcak bakmamanın ve bundan sakınmanın başlıca nedeni budur. Ancak başka birtakım sebepler de bulunmaktadır ki, onları da ileriki satırlarda zikredeceğiz.[329]
ikinci Sebep
Sahabe, İslam'la yeni tanışmış olup, Kur'an'ı hakkıyla bellememiş olan topluluklara hadis rivayet edilmesini menediyordu. Sahabe başka şeylerle meşgul olunarak Kur'an'ın ihmal edilmesinden korkuyordu. Zira Kur'an, bütün ilimler için en önemli ve esaslı kaynaktır. Hz. Ömer'in aşağıdaki sözü bu sebebe işaret etmektedir:
"Siz, bir beldeye vanp, ahâlinin arı uğultusunu andıran bir şekilde Kur'an okumakla meşgul olduğunu gördüğünüzde on-lan hadislerle meşgul ederek Kur'an'dan alıkoymayın."
Hz. Ömer, burada şunu demek istiyor: Yani sözkonusu şehrin halkı islam'ı yeni benimsemiş olup, Kur'an'ı hıfcetmeye çalıştıkları ve bu ameliyeyi henüz bitiremedikleri bir esnada, onlar önemli (mühimm) bir şeyle meşgul ederek, daha önemli (ehemm) bir işten alıkoymayın. [330]
Üçüncü Sebep
Bazı sahabîler, çok hadis ezberleyenlerin bu ezber çokluğundan dolayı hadisleri tefekkür ve tedebbür etme işini ihmal etmesinden korktuklan için hadis rivayetini nehyedip bundan kaçınmışlardır. Zira çokça ezberleyenler, tedebbür ve derin düşünmeye neredeyse hiç eğilmezler. [331]
Dördüncü Sebep
Sahabe, avamdan olan ve aklî seviyesi zayıf kalmış kimselerin, anlamada zorlandıkları müteşabih hadisleri rivayet etmesini nehyetmiştir. Bu kimseler, müteşabih hadisleri irade olunan manadan uzaklaştmp, hadisin zahiriyle istidlalde bulunduklarından, onları sefih bidatçıîann ürettiği türedi manalara hamle-derler. Ya da hadisleri kendi zayıf akıllarına aykırı bulup, hadislere itimiz etmeye yellenirler ki bu da sonuç itibariyle Allah ve Rasûlü'nü tekzip etme gibi bir sonuç doğurmaktadır.
Bundan dolayı İbni Mesud şöyle demektedir:
"Akıllarına sığmayan bir şeyi söylediğiniz hiçbir topluluk yoktur ki, bu durum, onların bîr kısmı için fitne sebebi olmasın.[332]
Hz. Ali de şöyle buyurmaktadır:
"İnsanlara anladıklar! şeylerle hitap ediniz. Siz, Allah ve Rasûlü'nün tekzip edilmesini ister misiniz?[333]
İbni Hacer, şunları kaydeder: Adem b. Ebi İyâs, [Hz. Ali'nin yukarıdaki sözüne] şunu da ilave eder: "...İnsanların garip karşılayıp, inkâr edeceği şeyleri bırakın." Yani insanların anlamada zorlandığı karışık şeyleri söylemeyi bırakın.
Hadis rivayetine kısmen hoş bakmayanlardan biri İmam Ahmed'tir. O, zahiri itibanyla yöneticiye (sultan) karşı çıkışı ifade eden hadisleri rivayet etmekten hoşlanmamıştir. Keza İmam Malik, sıfat hadislerini, Ebu Yusuf garâible ilgili hadisleri rivayet etmeğe sıcak bakmamışlardır. Bu durumun daha eski bir örneğini Ebu Hureyre'de görmekteyiz. Buharî'nin rivayetine göre Ebü Hureyre şöyle demektedir: "Allah Rasûlü'nden iki kap ilim aldım. Bunlardan birini yaymaktayım. Diğerine gelince, şayet onu da yayacak olsam, şu boğazı keserler. [334]
[322] Buharı, Enbiyâ, 50, hadis nn 3461; Fethu'1-Bârî, 6/496
[323] Müslim, Mukaddime, 3, hadis nr: 7
[324] Darimî, 1/67; İbni Mace, Mukaddime, 3, hadis nr: 24
[325] İbni Mace, Mukaddime, 3, hadis nr: 24
[326] Darimî, 1/72
[327] Camiu Beyani'1-İlm, 2/163
[328] İbni Mace, Mukaddime, 3, hadis nr: 25
[329] Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet, Rağbet Yayınları: 131-133.
[330] Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet, Rağbet Yayınları: 133-134.
[331] Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet, Rağbet Yayınları: 134.
[332] Müslim, Mukaddime, 3, hadis nr; 12
[333] Buharî, İtm, 49 (49. bab başlığı)
[334] Fethu'1-Bârî, 1/316-317 (es-Selefiyye baskısı) Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet, Rağbet Yayınları: 134-135.