Hadice
Thu 24 February 2011, 02:53 pm GMT +0200
Birinci Meslek
Yani, mesele-i âliye-i zâtiyeyi temaşa etmekte dört nükteyi bilmek lâzımdır:
Birincisi: 1

İkincisi: Ahlâk-ı âliyenin, hakikatin zeminiyle olan rabıta-i ittisali ciddiyettir. Ve deveran-ı dem gibi hayatlarını idame eden ve imtizaçlarından tevellüd eden haysiyete kuvvet veren, heyet-i mecmuasına intizam veren yalnız sıdktır. Evet, şu rabıta olan sıdk ve ciddiyet kesildiği anda o ahlâk-ı âliye kurur ve hebâen gidiyor.
Üçüncüsü: Umur-u mütenasibede temayül ve tecazüb ve mütezâdde olan eşyalarda tenâfür ve tedafü kaide-i meşhuresi, maddiyatta nasıl cereyan ediyor; mâneviyat ve ahlâkta dahi cereyan eder.
Dördüncüsü: 2

Tenbih
Ey birader! Görüyorsun ki, bir adam yalnız şecaatle meşhur olursa, o şöhret ona verdiği haysiyeti ihlâl etmemek için, kolaylıkla yalana tenezzül etmez. Nerede kaldı ki, cemî ahlâk-ı âliye birden tecemmu ede_
Evet, mecmuda bir hüküm bulunur, fertte bulunmaz.
İşaret ve tenbih
Görüyoruz: Bu zamanda sıdk ve kizbin mabeynleri ancak bir parmak kadar vardır. Bir çarşıda ikisi de satılır. Fakat herbir zamanın bir hükmü var. Hiçbir zamanda Asr-ı Saâdet gibi sıdk ve kizbin ortasındaki mesafe açılmamıştır. Şöyle ki:
Muhakemat - s.2031
Sıdk kendi hüsn-ü hakikîsini kemal-i haşmetle izhar ve onunla temessük eden Muhammed'i (a.s.m.) âlâ-yı illiyyîn-i şerefe ilâ ve âlemde inkılâb-ı azîmi ika ettiğinden şarktan garba kadar kizbden bu'd derecesini göstermekle kıymet-i âliyesini ilâ etmek cihetiyle sûku ve metaını gayet nâfık ve râic etmiştir.* Ve kizb ise, teşebbüsat-ı azîmeyi murdarların lâşeleri gibi ruhsuz bıraktığı için, nihayet kubhunu izhar ve onunla temessük eden Müseylime ve emsali esfel-i sâfilîn-i hissete düşürdüğü cihetle, metâ-ı zehr-âlûdu ve sûku gayet muattal ve kesat etmiştir.*
İşte, ehl-i izzet ve tefahur olan kavm-i Arabın tabiatlarındaki meylü'r-râic saikasıyla müsabaka ederek, o kâsid kizbi terk edip ve râic sıdk ile tecemmül ederek adaletlerini âleme kabul ettirmişlerdir. İşte Sahabelerin aklen olan adaletleri bu sırdan neşet eder.
İrşad ve işaret
Tarih ve siyer ve âsâr nokta-i nazarından dikkat olunursa, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, dört yaşından kırk yaşına kadar, lâsiyyema şânı, ahlâkı ve hileyi dışarıya atmakta olan hararet-i gariziyenin şiddet-i iltihabı zamanında kemal-i istikametle ve kemal-i metanetle ve tamam-ı ıttırad-ı ahvalle ve müsavat ve muvazenet-i etvarla ve nihayet-i iffetle ve hiçbir hali mestûriyeti muhafaza etmeyen-lâsiyemma öyle ehl-i inada karşı-bir hileyi imâ etmemekle beraber, yaşadığı nazara alınırsa, sonra istimrar-ı ahlâkının zamanı olan kırk seneden sonra o inkılâb-ı azîm nazara alınırsa, haktan geldiğini ve hakikat olduğunu tasdik etmezse, nefsine levm etsin. Zira zihninde bir sofestaî gizlenmiş olacaktır. Hem de, en hatarlı makamlarda-gar'da gibi-tarik-i halâsı mefkud iken ve haytu'l-emel bihasebi'l-ade kesilirken, gayet metanet ve kemal-i vüsuk ve nihayet-i itminanla olan hareket ve hal ve tavrı, nübüvvet ve ciddiyetine şahid-i kâfidir ve hakla temessük ettiğine delildir.
1 Fıtrî karagözlülük, sun'î (yapma) karagözlülük gibi değildir.
2 Mecmûda bulunan bir kuvvet ve hasiyet var ki, eczâda bulunmaz. Yani, cemaatte bulunan kuvvet fertte yoktur.
* Şimdiki hürriyet gibi.
* Menfur casusluk gibi.