- Birinci Akabe biatı

Adsense kodları


Birinci Akabe biatı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 14 July 2011, 05:34 pm GMT +0200
2— Birinci Akabe Biati:

 

Ertesi sene olunca Medineli 12 kişi Mekke'ye geldi. Bunların altısı, Câ­bir b. Abdullah dışında, yukarıda adı geçenlerdir. Diğerleri de şunlardır: 1-Yukarıda geçen Avf in kardeşi Muaz b. Haris b. Rifâa, 2- Zekvan b. Abdül-kays: Zekvan hicrete kadar Mekke'de kaldı, o da hicret edenlerle birlikte hicret etti. Bu yüzden ona "Muhâcir-Ensâr" denilir. 3- Ubâde b. Sâmit, 4- Yezîd b. Sa'lebe, 5- Ebu'I-Heysem b. Teyyîhân, 6- Uveymir b. Mâlik. Toplam 12 kişi.[103]

Ebu'z-Zübeyr'in rivayetine göre Câbir anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.) Mekke'de on sene kaldı. Hac mevsimlerinde, Mecenne ve Ukaz panayırla­rında konakladıkları yerlerde insanlara varıp: "Rabbimin tebligatını insan­lara ulaştırabilmem için kim beni barındırır, kim bana yardım eder?" derdi. Ama kendisine yardım edecek ve barındıracak birini bulamazdı. Öyle ki, bir adam Mudar yahut Yemen'den kalkıp akrabasını ziyaret için Mekke'ye gelse derhal kavmi o adama gelip ona: "Kureyşli'den uzak dur, sakın seni yoldan çıkarmasın." derlerdi. Hz. Peygamber (s.a.) kavminin adamları arasında yü­rür, onları Allah Teâlâ'ya davet eder, onlar da kendisine parmakla işaret eder­lerdi. Nihayet Allah, Yesrib (Medine)'den bizi gönderdi. Bizden herhangi bi­ri ona gider, iman eder; Hz. Peygamber (s.a.) o kişiye Kur'an öğretir ve o da ailesine döner, onun müslüman Olması sayesinde ailesi de müslüman olu­verirdi. Böylece içinde müslümanlıklarını ortaya koyan bir grup müslüma-nın bulunmadığı hiçbir Ensâr evi kalmadı. Allah bizi, ona gönderdi. Emrini tuttuk, bir araya geldik ve birbirimize, "Allah Rasûlü (s.a.) Mekke dağların­da ne zamana kadar kovulup duracak ve ne zamana kadar korkulu anlar ya­şayacak?" dedik. Yola koyulup hac mevsiminde onun yanına geldik. Bizim­le Akabe bîatinda bulunmak üzere sözleşti. Amcası Abbas kendisine: "Ye­ğenim! Sana gelen bu topluluğu tanımıyorum. Oysa ben Yesrib halkını iyi tanırım." dedi. Bunun üzerine onun yanında birer, ikişer toplandık. Abbas yüzlerimize bakıp: "Bu topluluğu tanımıyoruz. Bunlar genç insanlar!" dedi. Biz, Hz. Peygamber'e (s.a.): "Ey Allah'ın Rasûlü! Sana ne üzerine bîat ede­lim?" diye sorduk. Peygamberimiz: "Neşeli-neşesiz zamanlarınızda sözleri­mi dinleyeceğinize, emirlerime itaat edeceğinize, darlıkta da, varlıkta da muh­taçlara yardımda bulunacağınıza; iyiliği buyurup kötülükten sakındıracağı­nıza, kınayanın kınamasından çekinmeksizin Allah rızasına uygun söz söyle­yeceğinize; memleketinize vardığımda bana yardım edeceğinize; kendinizi, ha­nımlarınızı ve oğullarınızı esirgeyip koruduğunuz şeylerden beni de esirgeyip koruyacağınıza dair bana söz verip bîatta bulunmalısınız. Bunu yaparsanız size cennet var." buyurdu. Kalkıp ona bîat ettik. Yetmiş kişinin en küçüğü olan Es'ad b. Zürâre Hz. Peygamber'in (s.a.) elini tutup: "Yavaş olun, ey Yesribliler! Biz hayvanlarımızı mahmuzlayip gelmişsek ancak onun, Allah'­ın elçisi olduğunu bildiğimizden geldik. Bugün onu yurdundan çıkarmak, bütün Araplardan ayrılma, iyilerinizin öldürülmesi ve size kılıçların ilişmesi demektir.

Dikkat edin, eğer buna katlanıyorsanız elini tutun. Mükâfaatlandınlmanız Allah'a aittir. Eğer canlarınıza gelecek bir tehlikeden korkuyorsanız onu bı-rakm. Bu, sizin için Allah katında daha çok mazeret teşkil eder." şeklinde bir konuşma yaptı. Bunun üzerine orada bulunanlar: -'Ey Es'ad! Çek elini bizden. Vallahi biz, bu bîatı ne bırakır, ne de bozmak isteriz." dediler. Bu sözler üzerine erkekler birer birer Hz. Peygamber'in (s.a.) yanına vardık. Kar­şılığında bize cennet vermek üzere bizden söz aldı ve şart koştu.[104]


[103] Müellif on ikinci kişinin adını vermemiştir. Abbas b. Ubade olacaktır.

[104] Ahmed, 3/322, 329. Beyhakî, Sünen, 9/9. Râvîleri sikadır. Hâkim (2/624, 625) senedi sahih saymış, Zehebî de ona muvafakat etmiştir. İbn Kesîr, Sire'sinde (2/196) "Bu se-ned Müslim'in şartlarında ceyyiddir" diyor. Hafız

îbn Hacer, Fethu'l-Bâri'de (17/177) hadisi hasen saymış; İbn Hibbân (1688) ise sahih olduğunu söylemiştir.

İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 3/69-71.