reyyan
Fri 12 November 2010, 07:24 am GMT +0200
"Bir Varmış Bir Yokmuş"
Prof. Dr. Hayreddin Karaman
Prof. Dr. Hayreddin Karaman, son devre damgasını vuran ilim ve dâvâ adamlarımızdan... İmam Hatip neslinin ilk neferlerinden… Binlerce İmam Hatip ve İlahiyat öğrencisinin, yüzlerce ilim adamımızın hocası… İslam Hukuku denilince ilk akla gelen otoritelerden biri. Daha öz ifadeyle o, gönülden inandığı davasına her şeyini adamış samimi bir alim…
İlim ve fikir dünyamıza kaynak olacak onlarca esere imza atan hocaların hocası Hayreddin Karaman son olarak yeni bir eserini daha okuyucularının beğenisine sundu.
“Bir Varmış Bir Yokmuş” adını verdiği eserinde Hayreddin hoca bu kez hayatı boyunca sırtlandığı davanın kilometre taşlarının yanı sıra insani yönüne ilişkin oldukça hoş, samimi aneknotlarla hatıralarını paylaşıyor okuyucularıyla…
Hayreddin hoca, münasebet düştükçe hatıralarını anlattığını, dinleyen eş dostlarından gelen “bunları bir yazsanız bir çok faydası olacaktır” tarzındaki taleplerin çoğalması üzerine harekete geçtiğini belirtiyor. Kitabına neden “Bir Varmış Bir Yokmuş” ismini verdiğini ise şöyle açıklıyor:
"Çünkü kendileriyle hatıralarım olan yüzlerce kişiyi düşündüğüm zaman, sanki masal kahramanlarını düşünüyordum; hepsi dünya âleminden yok olup gitmişlerdi, bırakın ebediyeti fani dünyanın ömrüne nispetle bile ömürlerimiz bir nokta kadar değildi; sanki "bir vardık", ama kesin olarak ve uzun zaman "bir yokuz". Bu bir noktacık ömrümüzün boyu kısa olsa da değeri, ebedi saadeti elde edecek, onu satın alacak kadar büyük. "İlim bir noktadır, onu bilgisizler çoğaltmış" diye bir hikmet söylenir. Şu halde "nokta" deyip geçmemek lazım. Ömür noktasını, dünya hayat kitabının uygun yerine koymayı başarırsak "iyi ki, dünyaya gelmişiz" diyeceğimiz bir gün gelecektir.” diyor.
Üç ciltlik eserde Hayrettin hoca, doğum ve çocukluktan kalan, tebessüm ettiren hatıralarından başlıyor, İmam Hatip Okullarının açılması, Yüksek İslam Enstitüleri, 12 Eylül, 28 Şubat ve irtica brifinglerine varıncaya kadar yakın dönem tarihimizde cereyan eden hadiselere ışık tutan hatıralarını ve önemli bilgileri aktarıyor.
Bir Varmış Bir Yokmuş’tan yaptığımız küçük, hoş alıntıların yanı sıra kendisine yönelttiğimiz, nispeten özeline ilişkin kısa sorularla Hayreddin hocayı biraz daha yakından tanımak istedik.
Tabiî ki bizim sunduğumuz sadece tadımlık. Hoca efendiyi çok daha yakından tanımak, yakın tarihimizi Hocamızın o hoş üslubundan dinlemek için “Bir Varmış Bir Yokmuş”u mutlaka okumak gerekiyor.
Hatıralar Geçidi
Ezanı Muhammedi’nin Yeniden Arapça Okunduğunda Halkın Heyecanı
Hayreddin hoca, bir dönem Arapça okunması yasak olan ezani Muhammedi’nin yeniden aslına uygun olarak okunulmasının önünün açıldığı tarihlerde halkın heyecanını şöyle aktarıyor:
“…. DP ezanı aslına döndürdü, artık ezan, Peygamberimizi Hz. Bilal’e nasıl öğretmiş ve okutmuş ise öyle okunacaktı. Bunun ilk uygulamaya konduğu tarihin ilk Cuma günü ben Çorum Ulu Camii’nde idim. Halk bunu bildiği için içeride vaaz olmasına rağmen hep dışarıda, cami avlusunda ve bir kısmı da avluya sığmadığı için yolda toplanmışlar, ezan vaktini bekliyorlardı, o vakit geldi ve çifte ezan başladı: “Allahu ekber Allahu ekber… Eşhedü en la ilahe illallah…” Halk coşmuştu, heyecan dorukta idi. Kimi şükrediyor, kimi ezanı tekrarlıyor, kimileri de kucaklaşıp ağlaşıyorlardı.”
Kur’an Kurslarının Makus Talihi
Hayreddin hoca çocukluk dönemine denk gelen 1950’li yıllarda Kur’an eğitimi almanın zorluklarına, Kur’an kurslarının kapanmaması için halkın neler yaptığına şöyle aktarıyor:
“Demokrat Parti iktidara gelmeden önce Türkiye’de din özgürlüğü daha fazla baskı altında ve kısıtlı idi. Arapça ve İslam ilimleri okumak için bir okul veya kurs yoktu, özel okumak ve okutmak da yasaktı. Diyanet’e bağlı Kur’an kursları vardı, ancak bu kurslara gidebilmek için ilk okulu bitirmek gerekiyordu. İlk okulu bitirmeden Kur’an kurslarına gitmek (bugün yeniden uygulandığı gibi) yasak olduğu için ve ilkokulu bitiren bir çocuk ya ilerisini okumak ya da babasının işinde, başka bir işte çalışmak durumunda kaldığından bazı Kur’an kursları öğrenci bulamamak yüzünden kapanma tehlikesi geçirir ve kapanırdı. Çorum’da kurs kapanmasın diye bazı gayret sahibi Müslüman yetişkinler, Kur’an okumayı bildikleri halde bilmiyormuş gibi kursa öğrenci yazılmışlardı. Ben de Kur’an kursuna 1950 yılında yani 16 yaşında gittim.”
Hoca Efendi Kütüphanesini Nasıl Oluşturdu?
Hayreddin hoca, “bağımlı olduğum nesne, en yararlı arkadaşım” diye tanımladığı kitaplara ve kütüphanesini oluşturmak için katlanmak zorunda kaldığı zorluklara dair hoş bir anekdot aktarıyor. Hocamızdan dinleyelim: “Bir yandan iki çocuklu bir aileyi bir imam maaşı ile geçindireceksiniz, bir yandan da kitap alacaksınız. Eşim haklı olarak zaruri ihtiyaçlarımız var iken kitap almamı istemez, aldığım zaman da bozulurdu. Bu sebeple bir usul bulmuştum. Yeni aldığım kitapların paketini bisikletimin sepetliğine kor, bisikleti kapının önüne dayar, içeri girerdim. Eğer hanım odada ise selam verir, oturur, işime bakar gibi yapardım, bir yandan da dışarıda kitaplarıma bir şey olur diye endişe ederdim. Durum müsait ise -meselâ eşim küçük avluda çocuk bezi yıkıyorsa- hemen paketi alır, kütüphanenin kapalı (perdeli) bir yerine saklardım. Ev daha müsait olduğunda rafa yerleştirirdim. Aradan kısa veya uzun bir zaman geçince hanım kitabı fark ederdi. "Bunu ne zaman aldın da buraya koydun?" sorusu gelir, çeşitli manevralarla onu yatıştırırdım."
İmam Hatip Okullarının Açılması ve Latin Harfleriyle Kur’an Dersleri
“Dünyanın gidişi zorladığı için İnönü çok partili demokrasiye geçme kararı verince ve 1946 seçimlerinde halk, CHP’nin din politikasına karşı tavrını ortaya koyunca yöneticiler İmam-Hatip Kursları açmaya karar vermiş. Bu bir iki yıllık kurslar ihtiyaca cevap vermemiş. ve halkın din eğimi veren okullara yönelik istekleri devam etmiş. 1950 seçimlerinden DP iktidara gelince halkın isteğine asgari ölçüde cevap verme zorunluluğu hissedilmiş ve içerideki güçlü muhalefete rağmen İmam Hatip okullarının açılmasına karar verilmiştir. Başta masonlar olmak üzere İmam Hatiplere muhalif olan şahıs ve gurupların etkisiyle bu okulların ilk programında Kur’an derslerinin Latin harfleriyle yazılmış Kur’an metinlerinden okumanı karara bağlanmış.”
Vali Ayaz davet etti ve Evren'in önerisini iletti
Hayreddin Karaman birkaç kez Diyanet İşleri Başkanlığı teklifi aldığını anlatıyor. Bu teklifi yapanlardan biri de 12 Eylül döneminin Cumhurbaşkanı Kenan Evren olmuş. 1986 yılında İstanbul Valisi Nevzat Ayaz, Karaman'ı valiliğe davet eder ve müjde verirmişçesine Evren'in kendisine Diyanet İşleri Başkanlığı'nı önerdiğini bildirir. Karaman teşekkür ederek ilke olarak böyle bir görevi kabul edemeyeceğini söyler. Ayaz'ın ısrarları Karaman'ın düşüncesini değiştirmez. Kısa süre sonra Karaman bir gazeteye verdiği röportajda "dini bilmeyenler bu konuda konuşmasın, bilenlere sorsun" diyerek Evren'e gönderme yapar. Karaman durumu, "Öyle sanıyorum ki, Paşa bunları okuyunca 'İyi ki başkanlık teklifimi kabul etmemiş, adam gerici imiş' demiştir" biçiminde yorumluyor.
Hayreddin Hoca’nın “EN”leri
Hayrettin beyi en iyi anlatan kelime
- Azim
Hayatın size sunduğu en güzel hediye
- Ailem
En beğendiğiniz yönünüz
- Nefis muhasebesi
En eleştirdiğiniz yönünüz
- Sonradan pişman olduğum bir sözü söylemek
En beğendiğiniz söz, tespit, değerlendirme
- “Biz ALLAH’a aidiz ve O’na döneceğiz”
En çok değer verdiğiniz davranış
- Samimiyet, ihlas.
Tahammül edemediğiniz davranış
- İki yüzlülük.
En hassas olduğunuz konu
- Milletimin dindarlığı ve izzeti
Öğrencilik yıllarında en çok sevdiğiniz ders
- Hocalara göre değişip durdu. Arapça, Hadis ve Fıkıh.
En beğendiğiniz ilim adamı
- Merhum Muhammed Hamîdullah
Sizi en çok etkileyen unutamadığınız hadise
- Ezanın aslına döndürüldüğü günlerde Çorum’da, sesi duyunca camiden dışarı fırlayan cemaat ile göz yaşları içinde dinlediğimiz ilk Cuma ezanı.
Sizi en çok kızdıran hadise
- Askeri darbeler
En çok üzüldüğünüz an
Kardeşim Selahaddin’in vefatı (1986, kanserden, 43 yaşında)
Sizi en çok güldüren hadise
- Üsküdarlı Hafız Ali Efendi Hocamızın bir bayram ziyaretimizde anlattığı –Osmanlı’nın son günlerinde Romanya’da bir cami açılışına resmi heyet olarak gittiklerinde- yaşadığı kuşkonmaz çorbası olayı. Hoca çorbanın ortasına yerleştirilmiş kuşkonmaz ağacının parçasını yenir zannederek ağzına almış ondan sonra da olanlar olmuş.
Size en çok duygulandıran hatıra
-Y. İslam Enstitüsü’nde yatılı okurken bir bayram gününde zeytin, kazanda kaynatılmış çay ve ekmekle yaptığımız kahvaltıdan sonra koro halinde okuduğumuz “Bayram gelmiş neyime- Anam anam garibem…” türküsü.
En çok istifade ettiğiniz hocanız
- Hocam dediklerimin hepsinden istifade ettim. Çoğu azı yok.
En çok zorlandığınız an
- Dostların, gücümü aşan veya prensiplerime uymayan taleplerini redderken.
Hayrettin Karaman’a Göre
Kelimeler ve İfade Ettikleri
ALLAH: Yegâne ma’bûdum.
Hz. Muhammed: Rehberim, sevgilim, Efendim.
Ahiret: Ümidim ve korkum.
Kabe: Kendimi, dokunurcasına Rabbime yakın hissettiğim yer.
Kur’an: Değişmez virdim (evrâdım), düşüncemin pusulası.
Aile: Huzur ve mutluluk yuvam.
Eş: İyi ki var ve o var.
Kız Evlad: Evinde evimde gibiyim.
Erkek Evlad: Caiz olsaydı (edebe aykırı olmasaydı) onlarla iftihar ederdim.
Torun: İnsanın kimyasını değiştiriyor, onların sevgisi bir başka.
Toprak: Sadık yarim değil, biz ondan yiyoruz, sonra da o bizi yiyor.
Dost: Zor bulunur ve bulunursa en değerli varlık bulunmuş olur.
Kitap: Bağımlı olduğum nesne, en yararlı arkadaşım.
Yazmak: Giderek alıştım, yazdığımı okurken zevk alırım.
Dava: Kimseyi ona zorlamadan İslam’ın yaşandığı ve yayılmasına imkan tanındığı bir dünya oluşturmak.
Medine: Doğduğum ve doyduğum yerden daha fazla sevdiğim “Sevgilinin Şehri”.
Siyaset: Ne onunla, ne onsuz.
Prof. Dr. Hayreddin Karaman
Prof. Dr. Hayreddin Karaman, son devre damgasını vuran ilim ve dâvâ adamlarımızdan... İmam Hatip neslinin ilk neferlerinden… Binlerce İmam Hatip ve İlahiyat öğrencisinin, yüzlerce ilim adamımızın hocası… İslam Hukuku denilince ilk akla gelen otoritelerden biri. Daha öz ifadeyle o, gönülden inandığı davasına her şeyini adamış samimi bir alim…
İlim ve fikir dünyamıza kaynak olacak onlarca esere imza atan hocaların hocası Hayreddin Karaman son olarak yeni bir eserini daha okuyucularının beğenisine sundu.
“Bir Varmış Bir Yokmuş” adını verdiği eserinde Hayreddin hoca bu kez hayatı boyunca sırtlandığı davanın kilometre taşlarının yanı sıra insani yönüne ilişkin oldukça hoş, samimi aneknotlarla hatıralarını paylaşıyor okuyucularıyla…
Hayreddin hoca, münasebet düştükçe hatıralarını anlattığını, dinleyen eş dostlarından gelen “bunları bir yazsanız bir çok faydası olacaktır” tarzındaki taleplerin çoğalması üzerine harekete geçtiğini belirtiyor. Kitabına neden “Bir Varmış Bir Yokmuş” ismini verdiğini ise şöyle açıklıyor:
"Çünkü kendileriyle hatıralarım olan yüzlerce kişiyi düşündüğüm zaman, sanki masal kahramanlarını düşünüyordum; hepsi dünya âleminden yok olup gitmişlerdi, bırakın ebediyeti fani dünyanın ömrüne nispetle bile ömürlerimiz bir nokta kadar değildi; sanki "bir vardık", ama kesin olarak ve uzun zaman "bir yokuz". Bu bir noktacık ömrümüzün boyu kısa olsa da değeri, ebedi saadeti elde edecek, onu satın alacak kadar büyük. "İlim bir noktadır, onu bilgisizler çoğaltmış" diye bir hikmet söylenir. Şu halde "nokta" deyip geçmemek lazım. Ömür noktasını, dünya hayat kitabının uygun yerine koymayı başarırsak "iyi ki, dünyaya gelmişiz" diyeceğimiz bir gün gelecektir.” diyor.
Üç ciltlik eserde Hayrettin hoca, doğum ve çocukluktan kalan, tebessüm ettiren hatıralarından başlıyor, İmam Hatip Okullarının açılması, Yüksek İslam Enstitüleri, 12 Eylül, 28 Şubat ve irtica brifinglerine varıncaya kadar yakın dönem tarihimizde cereyan eden hadiselere ışık tutan hatıralarını ve önemli bilgileri aktarıyor.
Bir Varmış Bir Yokmuş’tan yaptığımız küçük, hoş alıntıların yanı sıra kendisine yönelttiğimiz, nispeten özeline ilişkin kısa sorularla Hayreddin hocayı biraz daha yakından tanımak istedik.
Tabiî ki bizim sunduğumuz sadece tadımlık. Hoca efendiyi çok daha yakından tanımak, yakın tarihimizi Hocamızın o hoş üslubundan dinlemek için “Bir Varmış Bir Yokmuş”u mutlaka okumak gerekiyor.
Hatıralar Geçidi
Ezanı Muhammedi’nin Yeniden Arapça Okunduğunda Halkın Heyecanı
Hayreddin hoca, bir dönem Arapça okunması yasak olan ezani Muhammedi’nin yeniden aslına uygun olarak okunulmasının önünün açıldığı tarihlerde halkın heyecanını şöyle aktarıyor:
“…. DP ezanı aslına döndürdü, artık ezan, Peygamberimizi Hz. Bilal’e nasıl öğretmiş ve okutmuş ise öyle okunacaktı. Bunun ilk uygulamaya konduğu tarihin ilk Cuma günü ben Çorum Ulu Camii’nde idim. Halk bunu bildiği için içeride vaaz olmasına rağmen hep dışarıda, cami avlusunda ve bir kısmı da avluya sığmadığı için yolda toplanmışlar, ezan vaktini bekliyorlardı, o vakit geldi ve çifte ezan başladı: “Allahu ekber Allahu ekber… Eşhedü en la ilahe illallah…” Halk coşmuştu, heyecan dorukta idi. Kimi şükrediyor, kimi ezanı tekrarlıyor, kimileri de kucaklaşıp ağlaşıyorlardı.”
Kur’an Kurslarının Makus Talihi
Hayreddin hoca çocukluk dönemine denk gelen 1950’li yıllarda Kur’an eğitimi almanın zorluklarına, Kur’an kurslarının kapanmaması için halkın neler yaptığına şöyle aktarıyor:
“Demokrat Parti iktidara gelmeden önce Türkiye’de din özgürlüğü daha fazla baskı altında ve kısıtlı idi. Arapça ve İslam ilimleri okumak için bir okul veya kurs yoktu, özel okumak ve okutmak da yasaktı. Diyanet’e bağlı Kur’an kursları vardı, ancak bu kurslara gidebilmek için ilk okulu bitirmek gerekiyordu. İlk okulu bitirmeden Kur’an kurslarına gitmek (bugün yeniden uygulandığı gibi) yasak olduğu için ve ilkokulu bitiren bir çocuk ya ilerisini okumak ya da babasının işinde, başka bir işte çalışmak durumunda kaldığından bazı Kur’an kursları öğrenci bulamamak yüzünden kapanma tehlikesi geçirir ve kapanırdı. Çorum’da kurs kapanmasın diye bazı gayret sahibi Müslüman yetişkinler, Kur’an okumayı bildikleri halde bilmiyormuş gibi kursa öğrenci yazılmışlardı. Ben de Kur’an kursuna 1950 yılında yani 16 yaşında gittim.”
Hoca Efendi Kütüphanesini Nasıl Oluşturdu?
Hayreddin hoca, “bağımlı olduğum nesne, en yararlı arkadaşım” diye tanımladığı kitaplara ve kütüphanesini oluşturmak için katlanmak zorunda kaldığı zorluklara dair hoş bir anekdot aktarıyor. Hocamızdan dinleyelim: “Bir yandan iki çocuklu bir aileyi bir imam maaşı ile geçindireceksiniz, bir yandan da kitap alacaksınız. Eşim haklı olarak zaruri ihtiyaçlarımız var iken kitap almamı istemez, aldığım zaman da bozulurdu. Bu sebeple bir usul bulmuştum. Yeni aldığım kitapların paketini bisikletimin sepetliğine kor, bisikleti kapının önüne dayar, içeri girerdim. Eğer hanım odada ise selam verir, oturur, işime bakar gibi yapardım, bir yandan da dışarıda kitaplarıma bir şey olur diye endişe ederdim. Durum müsait ise -meselâ eşim küçük avluda çocuk bezi yıkıyorsa- hemen paketi alır, kütüphanenin kapalı (perdeli) bir yerine saklardım. Ev daha müsait olduğunda rafa yerleştirirdim. Aradan kısa veya uzun bir zaman geçince hanım kitabı fark ederdi. "Bunu ne zaman aldın da buraya koydun?" sorusu gelir, çeşitli manevralarla onu yatıştırırdım."
İmam Hatip Okullarının Açılması ve Latin Harfleriyle Kur’an Dersleri
“Dünyanın gidişi zorladığı için İnönü çok partili demokrasiye geçme kararı verince ve 1946 seçimlerinde halk, CHP’nin din politikasına karşı tavrını ortaya koyunca yöneticiler İmam-Hatip Kursları açmaya karar vermiş. Bu bir iki yıllık kurslar ihtiyaca cevap vermemiş. ve halkın din eğimi veren okullara yönelik istekleri devam etmiş. 1950 seçimlerinden DP iktidara gelince halkın isteğine asgari ölçüde cevap verme zorunluluğu hissedilmiş ve içerideki güçlü muhalefete rağmen İmam Hatip okullarının açılmasına karar verilmiştir. Başta masonlar olmak üzere İmam Hatiplere muhalif olan şahıs ve gurupların etkisiyle bu okulların ilk programında Kur’an derslerinin Latin harfleriyle yazılmış Kur’an metinlerinden okumanı karara bağlanmış.”
Vali Ayaz davet etti ve Evren'in önerisini iletti
Hayreddin Karaman birkaç kez Diyanet İşleri Başkanlığı teklifi aldığını anlatıyor. Bu teklifi yapanlardan biri de 12 Eylül döneminin Cumhurbaşkanı Kenan Evren olmuş. 1986 yılında İstanbul Valisi Nevzat Ayaz, Karaman'ı valiliğe davet eder ve müjde verirmişçesine Evren'in kendisine Diyanet İşleri Başkanlığı'nı önerdiğini bildirir. Karaman teşekkür ederek ilke olarak böyle bir görevi kabul edemeyeceğini söyler. Ayaz'ın ısrarları Karaman'ın düşüncesini değiştirmez. Kısa süre sonra Karaman bir gazeteye verdiği röportajda "dini bilmeyenler bu konuda konuşmasın, bilenlere sorsun" diyerek Evren'e gönderme yapar. Karaman durumu, "Öyle sanıyorum ki, Paşa bunları okuyunca 'İyi ki başkanlık teklifimi kabul etmemiş, adam gerici imiş' demiştir" biçiminde yorumluyor.
Hayreddin Hoca’nın “EN”leri
Hayrettin beyi en iyi anlatan kelime
- Azim
Hayatın size sunduğu en güzel hediye
- Ailem
En beğendiğiniz yönünüz
- Nefis muhasebesi
En eleştirdiğiniz yönünüz
- Sonradan pişman olduğum bir sözü söylemek
En beğendiğiniz söz, tespit, değerlendirme
- “Biz ALLAH’a aidiz ve O’na döneceğiz”
En çok değer verdiğiniz davranış
- Samimiyet, ihlas.
Tahammül edemediğiniz davranış
- İki yüzlülük.
En hassas olduğunuz konu
- Milletimin dindarlığı ve izzeti
Öğrencilik yıllarında en çok sevdiğiniz ders
- Hocalara göre değişip durdu. Arapça, Hadis ve Fıkıh.
En beğendiğiniz ilim adamı
- Merhum Muhammed Hamîdullah
Sizi en çok etkileyen unutamadığınız hadise
- Ezanın aslına döndürüldüğü günlerde Çorum’da, sesi duyunca camiden dışarı fırlayan cemaat ile göz yaşları içinde dinlediğimiz ilk Cuma ezanı.
Sizi en çok kızdıran hadise
- Askeri darbeler
En çok üzüldüğünüz an
Kardeşim Selahaddin’in vefatı (1986, kanserden, 43 yaşında)
Sizi en çok güldüren hadise
- Üsküdarlı Hafız Ali Efendi Hocamızın bir bayram ziyaretimizde anlattığı –Osmanlı’nın son günlerinde Romanya’da bir cami açılışına resmi heyet olarak gittiklerinde- yaşadığı kuşkonmaz çorbası olayı. Hoca çorbanın ortasına yerleştirilmiş kuşkonmaz ağacının parçasını yenir zannederek ağzına almış ondan sonra da olanlar olmuş.
Size en çok duygulandıran hatıra
-Y. İslam Enstitüsü’nde yatılı okurken bir bayram gününde zeytin, kazanda kaynatılmış çay ve ekmekle yaptığımız kahvaltıdan sonra koro halinde okuduğumuz “Bayram gelmiş neyime- Anam anam garibem…” türküsü.
En çok istifade ettiğiniz hocanız
- Hocam dediklerimin hepsinden istifade ettim. Çoğu azı yok.
En çok zorlandığınız an
- Dostların, gücümü aşan veya prensiplerime uymayan taleplerini redderken.
Hayrettin Karaman’a Göre
Kelimeler ve İfade Ettikleri
ALLAH: Yegâne ma’bûdum.
Hz. Muhammed: Rehberim, sevgilim, Efendim.
Ahiret: Ümidim ve korkum.
Kabe: Kendimi, dokunurcasına Rabbime yakın hissettiğim yer.
Kur’an: Değişmez virdim (evrâdım), düşüncemin pusulası.
Aile: Huzur ve mutluluk yuvam.
Eş: İyi ki var ve o var.
Kız Evlad: Evinde evimde gibiyim.
Erkek Evlad: Caiz olsaydı (edebe aykırı olmasaydı) onlarla iftihar ederdim.
Torun: İnsanın kimyasını değiştiriyor, onların sevgisi bir başka.
Toprak: Sadık yarim değil, biz ondan yiyoruz, sonra da o bizi yiyor.
Dost: Zor bulunur ve bulunursa en değerli varlık bulunmuş olur.
Kitap: Bağımlı olduğum nesne, en yararlı arkadaşım.
Yazmak: Giderek alıştım, yazdığımı okurken zevk alırım.
Dava: Kimseyi ona zorlamadan İslam’ın yaşandığı ve yayılmasına imkan tanındığı bir dünya oluşturmak.
Medine: Doğduğum ve doyduğum yerden daha fazla sevdiğim “Sevgilinin Şehri”.
Siyaset: Ne onunla, ne onsuz.