- Bir Takım Günahlara Küfür Denilmesinin Açıklanması

Adsense kodları


Bir Takım Günahlara Küfür Denilmesinin Açıklanması

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Mon 9 January 2012, 06:40 pm GMT +0200
Bazı Nass’larda Bir Takım Günahlara "Küfür" Denilmesinin Açıklaması


Burada Tahâvî’nin -Allah ona rahmet etsin- sözleri ile ilgili olarak açıklanması gereken bir husus vardır. O da şudur: Şari’ bir takım günahları "küfür" diye adlandırmıştır. Mesela, Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler onlar kâfirlerin ta kendileridir." (el-Maide, 5/44)

Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- de şöyle buyurmuştur: "Müslümana sövmek fasıklıktır. Onunla (öldürmek kastıyla) çarpışmak da küfürdür." Bu hadisi İbn Mes’ud -Radıyallahu anh- rivayet etmiş, Buharî ve Müslim’de kitaplarında ittifakla kaydetmişlerdir.[20]

Yine Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurmaktadır: "Benden sonra biriniz diğerinizin boynunu vuran kâfirler olarak gerisin geri dönmeyiniz."[21]; "Bir adam kardeşine Ey kâfir! diyecek olursa, onlardan birisi bu ünvanı alır."[22] Bu iki hadis de İbn Ömer -Radıyallahu anh-dan gelmekte olup Buharî ve Müslim tarafından ittifakla rivayet edilmişlerdir.

Yine Peygamber şöyle buyurmaktadır: "Dört husus vardır ki bunlar kimde bulunursa o halis münafık olur. Bunlardan birisine sahip olan kimsede de onu terkedinceye kadar münafıklık özelliklerinden birisi bulunur: Konuşursa yalan söyler, söz verirse sözünde durmaz, ahdettiği vakit yerine getirmez ve tartışırsa haddi aşar." Abdullah b. Amr -Radıyallahu anh- yoluyla gelen bu hadis de Buharî ve Müslim tarafından rivayet edilmiştir.[23]

Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- bir başka hadiste şöyle buyurmaktadır: "Zina eden, zina ettiği vakit mü’min olarak zina etmez. Hırsızlık yapan, hırsızlık yaptığında mü’min olarak hırsızlık yapmaz. İçki içen, içki içtiğinde mü’min olarak içmez. Bundan sonra da tevbe arz olunur."[24]

Bir başka hadiste de şöyle buyurulmaktadır: "Müslüman ile küfür arasındaki sınır namazı terketmektir." Bu hadisi de Müslim, Câbir -Radıyallahu anh- yoluyla gelen rivayetle kaydetmektedir.[25]

Peygamber buyuruyor ki: "Kim bir kâhine gider de onu tasdik ederse yahut bir kadına arkadan yaklaşırsa Muhammed -Sallallahu aleyhi vesellem-e indirilene küfretmiş olur."[26] Bir başka hadiste şöyle buyurulmaktadır: "Allah’tan başkasının adı ile yemin eden küfretmiş olur." Bu lafzıyla bu hadisi Hakim rivayet etmiştir.[27]

Bir diğer hadiste de şöyle buyurulmaktadır: "Ümmetim arasında iki hususiyet vardır ki bunlar küfürdür: Neseb’lere dil uzatmak ve ölüye ağıt yakmak."[28] ve buna benzer daha bir çok nass.

Buna verilecek cevaba gelince; Ehl-i sünnetin tümü büyük günah işleyen kimsenin -Hariciler gibi- bütünüyle dinden çıkartacak şekilde kâfir olmayacağını ittifakla kabul etmişlerdir. Çünkü kişiyi dinden çıkartacak şekilde kâfir olursa, o takdirde her durumda öldürülmesi gereken bir mürted olur. Kısas hakkına sahip kimsenin, onu affetmesi de kabul edilmez. Zina, hırsızlık ve içki içmek hallerinde de hadlerin uygulanması diye bir şey söz konusu olmaz. Ancak böyle bir görüşün batıl ve fasit olduğu İslam dininin ihtiva ettiği hükümlerden kesin olarak bilinmektedir.

Yine ehl-i sünnet ittifakla şunu kabul ederler: Büyük günah işleyen bir kimse Mutezile’nin dediği gibi iman ve islam’dan çıkmaz küfre de girmez, kâfirlerle birlikte cehennemde ebedi kalmayı da hakketmez. Çünkü Mutezile’nin de bu husustaki görüşü batıldır. Zira Yüce Allah büyük günah işleyen kimseleri mü’minler arasında saymıştır.

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında üzerinize kısas yazıldı... fakat kime kardeşi tarafından bir şey affolunursa artık örfe uyarak istesin..." (el-Bakara, 2/178) Görüldüğü gibi burada katili iman edenler arasından çıkartmamış, onu kısas talep etme hakkına sahip olan kimsenin kardeşi olarak nitelendirmiştir. Burdaki kardeşlikten kasıt ta hiç şüphesiz din kardeşliğidir.

Bir başka yerde Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Eğer mü’minlerden iki grup birbirleri ile çarpışırlarsa onların aralarını düzeltin... mü’minler ancak kardeştirler, o halde iki kardeşinizin arasını düzeltin." (el-Hucurat, 49/9-10)

Kitap ve sünnetin nassları ile icma, zina eden, hırsızlık yapan, zina iftirasında bulunan kimsenin öldürülmeyeceğine delalet etmektedir. Bilakis bunlara had uygulanır. Bu da bu günahları işleyen kimselerin mürted olmadıklarının delilidir.

Sahih(i Buharî) de sabit olduğuna göre Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurmuştur: "Her kimin yanında bir dünya malı yahut bir şey dolayısı ile bir haksızlık bulunmakta ise dirhem ve dinar’ın bulunmayacağı bir vakit gelmeden önce bugün o kimseden helallık dilesin. (Çünkü o gün haksızlık yapanın) şayet salih bir ameli varsa yaptığı haksızlık kadarıyla ondan alınır. Eğer hasenâtı yoksa bu sefer haksızlık yaptığı kimsenin kötülüklerinden alınır, ona bırakılır, sonra da cehenneme atılır."[29]

Bununla zalim bir kimsenin bir takım hasenatının bulunduğu ve mazlum’un hakkını o hasenattan alacağı sabit olmaktadır.

Aynı şekilde Sahih(i Müslim) de sabit olduğuna göre Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurmuştur: "Siz kendi aranızda müflis diye kime dersiniz, onlar: Aramızda müflis dirhemi, dinarı bulunmayan kimsedir. Şöyle buyurdu: Müflis Kıyamet günü dağlar gibi iyilikleri olduğu halde gelip de şuna sövmüş, ötekinin malını almış, berikinin kanını akıtmış, bir diğerine iftirada bulunmuş, ötekini döğmüş olarak gelen bundan dolayı da onun iyiliklerinden (öbürünün lehine) eksiltilip, yine onun iyiliklerinden (başkasının hakkı karşılığında) alınan kimselerdir. Nihayet iyilikleri üzerindeki haklar bitmeden tükenecek olursa, öbürlerinin günahlarından alınır, onun üzerine bırakılır, sonra da cehenneme atılır." Bu hadisi de Müslim rivayet etmiştir.[30]

Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır: "Çünkü iyilikler, kötülükleri giderir." (Hud, 11/114) İşte bu şuna delildir: Mü’min kimse kötülük işlemekle birlikte o günahlarını silecek iyilikler de yapar.

Burada ahiretteki hüküm itibariyle Mutezile’nin görüşü Harici’lerinkine uygundur. Onlar da büyük günah işleyen kimsenin cehennemde ebedi kalacağını kabul etmektedirler. Ancak Hariciler büyük günah işleyene kâfir deriz derken, Mutezile biz buna fasık deriz, demektedirler. Aralarındaki görüş ayrılığı sadece lafızdadır.

Ehl-i sünnet de büyük günah işleyen kimsenin o günah hakkındaki tehdidi -bu hususta varid olmuş nasslar’da olduğu üzere- hakkettiğini ittifakla kabul ederler. Yoksa Mürcie’nin belirttiği gibi iman ile birlikte hiçbir günahın zararı yoktur, küfür ile birlikte de hiçbir itaatın faydası yoktur demezler. Mürcie’nin delil diye kullandığı vaad nassları ile Hariciler’le Mutezile’nin delil olarak kullandıkları vaid (tehdit) nassları bir araya getirilecek olursa, her iki görüşün de yanlışlığı ortaya çıkar. Bu kesimlerin sözlerinde hiçbir fayda yoktur. Tek fayda, her bir kesimin açıklamasından, karşı görüşü savunan diğer kesimin izlediği yolun yanlışlığını açıkça anlayabiliyor olmamızdır.


[20] Buhârî 48, 6044, 7076; Müslim 64.

[21] Buhârî 4403, 6166, 6785, 7077; Müslim 66, 120.

[22] Buhârî 6103.

[23] Buhârî 34, 2459, 3178; Müslim 58.

[24] Buhârî 2475, 5578, 6772, 6810; Müslim 57.

[25] Müslim 82.

[26] Ebû Dâvûd 3904; Tirmizî 135.

[27] Müsned, II, 69, 87, 125; Ebû Dâvûd 3251; Tirmizî 1535; Hâkim, el-Müstedrek, I, 18.

[28] Müslim 67; Müsned, II, 377, 441, 496.

[29] Buhârî 2449, 6534; Tirmizî 2419.

[30] Müslim 2581.