- Bir suikast girişimi daha

Adsense kodları


Bir suikast girişimi daha

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Tue 19 April 2011, 09:30 am GMT +0200
Bir Suikast Girişimi Daha

Bu sıralarda münafıklardan bir grup, aralarında konuşup ittifak etmiş ve Resfılullah'a tuzak kurup hayatına kastetmeyi planlamış­lardı. Bunun için fırsat kolluyorlardı:

- Vadiyi geçip de dağlara doğru tırmanırken O'nu sıkıştırır ve vadiye doğru uçurumdan yuvarlayıp öldürürüz, diyorlardı. Bunca mucizeye şahit oldukları Resülullah ile birlikte bu kadar müşterek zaman geçirdikleri halde akılları bir türlü başlarına gelmemişti ve halil bunu düşünebiliyorlardı! Ancak düşünmüş olmaları, maksat­larına ulaşacakları anlamına gelmiyordu; sadece herkes, kendi ka­rekterinin gereğini yerine getiriyordu! Zira Cibril-i Emin gelmiş ve onların ne yapmak istediklerini Allah Resülü'ne bildirmişti.

Zaman, elmasla kömürün birbirinden aynlma zamanıydı; bunca yıldır içeride kaldığı halde hala küfür adına hareket edenlerle yürek­ten iman edenler böylelikle birbirinden ayrılacak ve şerre kilitlenmiş kin tüccarlarıyla, gerçek manada Allah'a kulolanlar bütün berraklı­ğıyla ortaya çıkacaktı! Vadide ilerleyenler arasında Allah Resülii'niin münadisinin sesi yankılanıyordu:

- Şüphesiz Resülullah, şu dağ yoluna girecektir; sizden hiç kimse bu yoldan gelmesin! Sizler, vadiden ilerleyip yolunuza devam edin; çünkü sizin için bu yol daha sağlıklı ve kolaydır!

Ortada nebevi bir emir olur da sahabe bu emri yerine getirmez miydi hiç! Bu emri yerine getirmeyen bir grup ise, düşündükleri sui­kastı gerçekleştirebilmek için fırsat bulduklarını düşünüp çoktan işe koyulmuşlardı bile ... Gecenin karanlığından da istifade ederek yüz­lerini kapatmış ve herkesten önce hareket ederek dağ yoluna girmiş­lerdi!

Ashab-ı kiram hazretlerinin vadide ilerlediği bu saatlerde, ya­nında bulunan Amrnar İbn Yasir, Hamza İbn Amr ve Huzeyfe İbn Yemarı gibi ashabından bir grupla birlikte dağ yoluna giren Efen­dimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), kendisinden önce buraya gelip de tuzak kuran nifak grubunun hışırtılarını işitti; verilen haber tahak­kuk etmek üzereydi! Bir anda dört bir taraftan yüzleri kapalı insan­lar yollarına çıkmıştı. Resülullah'ın devesini ürkütmüşler, hatta bu ürkmeyle birlikte devenin üzerinde bulunan bazı eşyalar da etrafa savrulmuştu! Zaten maksatları da buydu; deveyi sıkıştırıp korkuta­cak ve Efendimiz'in düşmesini temin edip uçurumdan aşağıya doğru yuvarlayacaklardı!

Efendiler Efendisi celallenmişti; yanında bulunanlar da bu işten tedirgin olmuş ve üzerlerine birden üşüşüveren bu insanlara karşı tepkilerini ortaya koymaya başlamışlardı. Elindeki sopasıyla devele­rinin yüzlerine vurmaya başlayan Hz. Huzeyfe onlara:

- Defolup gidin, sizi gidi Allah düşmanları, diye çıkışıyor ve bun­ların kim olduklarını anlamaya çalışıyordu. Ancak gecenin karanlı­ğında ve yüzleri kapalı olan bu adamların kim olduklarını anlamaya imkan yoktu. Ancak adamlar da korkmuştu; tavır ve duruşundan, Resülullah'ın kendi hallerine muttali olup planlarından haberdar edildiğini anlamışlardı! Onun için daha fazla açık verip kendileri-

ni belli etmeden hemen kaçmayı düşüneceklerdi. Bunu gören Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), Hz. Huzeyfe ve Hz. Ammar'a sesle­nerek arkadan onları takip edip kim olduklarını öğrenmesini isteye­cekti. Ancak buna imkan bulamamışlardı; hızla dağ yolundan inen bu karanlık ruhlar, gelişmelerden habersiz vadide ilerleyen insan­ların arasına karışıp çoktan izlerini kaybettirmişlerdi! Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem) Hz. Huzeyfe'ye sordu:

- Geri püskürttüğürı adamlardan herhangi birini tanıyabildin mi?

- Develerinden başka hiçbir şey görernedim; yüzleri maskeliydi ve gecenin karanlığında onları seçmeme imkan yoktu; görernedim, diye cevapladı Hz. Huzeyfe (radıyallahu anh). Bunun üzerine onlara sordu Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem):

- Onların niçin böyle yaptıklarını ve esas maksatlarının da ne olduğunu biliyor musunuz?

- Valiahi de hayır, bilmiyoruz ya Resi'ı.lullah, diyorlardı. Bunun üzerine Efendiler Efendisi:

- Onlar, dağ yoluna birlikte çıkıp Bana tuzak kurdular; geçitteki uçurumun kenarına geldiğimde Beni sıkıştıracak ve aşağıya yuvar­layacaklardı! Ancak Allah (celle celaluhü), onların da, onların babala­rının da kimliğini Bana haber verdi; inşallah onları Ben size bildiri­rim, buyurdu. Ashab da taaccüp etmişlerdi; içlerinde bulundukları halde hala birilerinin bu türlü çirkin planlar düşünebilecek olması­na bir anlam veremiyorlardı! Uğrunda canlarını vermeye and içmiş ashab, bir an önce bu adamların kim olduğunu öğrenip haklarından gelmeyi can ii gönülden istiyordu! Bazıları ileri atılıp:

- Ya Resi'ı.lullah! Onlar hakkında emir buyursanız da boyunları vurulsa, diye temennide bulunduklarında Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), genel ahenk adına bunu da istemeyecek ve Hz. Arnmar ve Hz. Huzeyfe'ye isimlerini verdiği halde bu insanlara, her şeye rağ­men müeyyide uygulamayacaktı! Hatta ashabdan bazıları daha da ileri gidip bunların artık 'ashab' da olamayacaklarını beyan ettikle­rinde Resi'ı.lullah (sallallahu aleyhi ve sellern):

- Onlar, 'La ilahe illailah' diyerek şehadette bulunmuyorlar mı, diye buyuracaktı. Efendimiz'in bu sorusuna 'Evet' diye karşılık ver­diklerinde O (sallallahu aleyhi ve sellern):

Onlar, Benim 'Resülullah' olduğumu da söylemiyorlar mı, diye soracak ve ashabından yine, 'Evet' cevabını alacaktı. Bunun üzerine Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), hükmün dışa yansıyan görüntüye göre verilmesinin gerekliliğini tescil manasında:

- Bunlan öldürme konusunda Bana izin verilmedi, buyurarak o gün, meseleye son noktayı koyacaktı. 362