- Bir dosta veda

Adsense kodları


Bir dosta veda

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sun 24 June 2012, 02:44 pm GMT +0200
Bir dosta veda
Alper Çeker • 66. Sayı / DİĞER YAZILAR


Jose Saramago, 1922 yılında Portekiz’de doğdu. Lizbon’da okurken yoksulluk nedeniyle okulu bırakmak zorunda kaldı. Uzun zaman yayın dünyasında çalıştı. İlk romanı olan Günah Ülkesi, 1947 yılında yayımlandı. Saramago 1998 yılında da Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldı.

2007 yılında Adnan Özer ve Çetin Şimdi ile birlikte Jose Saramago’yu İstanbul Büyükşehir Belediyesi adına İstanbul’a davet ettik. Davetimizi kabul etme inceliğini gösteren Saramago, eşi Pilar ile birlikte aynı yılın Mayıs ayında şehrimize geldi ve böylece hayatımın en önemli dostluklarından birini kurmuş oldum.

Havaalanında Jose Saramago’yu karşılamaya, Adnan Özer, Çetin Şimdi ve şu anda Elazığ Valisi olan Muammer Erol ile gitmiştim. Sıcak bir tanışmanın ardından Jose Saramago ve Pilar del Rio çiftini otellerine yerleştirdik ve ertesi günden itibaren yoğun bir İstanbul programını uygulamaya başladık.

İlerlemiş yaşına rağmen Saramago ile İstanbul’un gezmedik yerini bırakmadık. Galata Kulesi’nden Sarayburnu manzarasına bakarken, Jose Saramago’nun bana “Neden Avrupa Birliği’ne girmek istiyorsunuz?” diye sorması hiç aklımdan çıkmıyor. Bizlerin bu takıntısı kendisinin kesinlikle anlayamadığı bir şeydi. O gün Galata Kulesi’nden sonra yolumuzun üzerindeki Galata Mevlevihanesi’ne uğradık ve tekkenin haziresinde bir süre oturduk. Orada Saramago’ya derviş tarikatları ve Mevlevilik hakkında biraz bilgi verdim. Mezar taşları çok ilgisini çekmişti. Kendisi Portekiz Komünist Partisi üyesiydi ama Katolik bir aileden geliyordu ve dinî değerlere son derece saygılıydı. Gayet iyi bir teoloji bilgisine sahip olan Saramago’nun eleştirdiği şey, Vatikan’ın din adına yaptığı uygulamalardı. Haçlı Seferleri ve Engizisyon’a ağır bir dille saldırıyordu. Bu nedenle sağlığında tehditler almış ve Kanarya Adaları’na taşınmak zorunda kalmıştı.

Jose Saramago, 17 Mayıs 2010 tarihinde Beyoğlu İstiklal Caddesi’ndeki Mephisto Kitabevi’nde bir imza gününe katıldı. Kendisine kitap imzalatmak için sırada bekleyen Japon turistleri bir başkasından dinlemiş olsaydım, kesinlikle inanmazdım.

Ertesi gün de Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde bir konferans verdi. Edebiyat merkezli konuşmasının sonunda kendisine dinleyiciler tarafından politik içerikli sorular yöneltildi. Ancak Jose Saramago bu soruları yanıtlarken bir diplomat ölçülülüğündeydi. Bir komünist olarak Türkiye’deki Kürtler hakkında ne düşündüğü sorulduğunda, “Portekiz Komünist Partisi üyesi olmamla Türkiye’deki Kürt milliyetçiliği arasında bir bağ yok.” diye cevap vermişti.

Saramago’nun başyapıtı Körlük adlı romandır. İsimsiz bir ülkenin isimsiz bir şehrinde başlayan körlük salgınını konu alan bu romanın kahramanları, gözleri kör eden bir salgının sonucunda beyaz bir ışıktan başka bir şey göremezler. Bir salgını konu alması nedeniyle Körlük eleştirmenler tarafından Albert Camus’nün 1947 tarihli Veba adlı romanı ile karşılaştırılmıştır. Oysa Veba, somut bir ülkenin (Cezayir) somut bir şehrinde (Oran) yaşanan salgını konu almıştır. Körlük ise bir alegoridir. Saramago’nun ifadesine göre, dünyadaki çirkinliği görememenin alegorisi. Körler, kendilerini aşağılayan bir düzeni yine kendi elleriyle kurar ve onursuz bir yaşamı onurlu bir ölüme tercih ederek bu düzenin parçası olurlar.

Ama gelecekten umutludur Saramago; çünkü romanındaki körlerin birbirlerine yaptıkları bütün kötülüklerden sonra, sonunda gözleri açılacaktır.

Portekiz edebiyatının bu büyük ismi, 18 Haziran 2010 tarihinde aramızdan ayrıldı. Her gün basında sayısız insan ile ilgili ölüm haberini sanki sanal bir ölümmüş gibi, etkilenmeden okuruz. Bunun nedeni, ölen insanları hiç tanımamış olmamızdır. Tanıdığınız birinin ölüm haberini okumak gerçekten zor bir deneyimdir.

Saramago öldükten sonra Portekiz hükümeti her ne kadar aleyhinde bazı açıklamalar yapmış olsa da, yazarın ülkemizi ziyaretinde Portekiz Büyükelçiliği büyük bir rol oynadı. Buradan Portekiz’in ciddi bir devlet olduğu, değerlerine önem verdiği sonucunu çıkarabiliriz. Ama Vatikan için aynısını söyleyemem. Saramago’nun doğduğu toprakları terk etmesine sebep olan Vatikan, onu mezarında dahi rahat bırakmayarak ölümünün hemen arkasından, Körlük romanının bu büyük yazarını karalayan basın duyuruları yayınladı. Oysa Saramago’nun tek yaptığı, birer insanlık suçu olan Haçlı Seferleri ve Engizisyon’u eleştirmekti.

Jose Saramago artık yok, ama insanlık ve suç varlığını sürdürüyor. Ne büyük çelişki; insanlığın tehdidi olan suçun kaynağı, yine insanlığın kendisi. O bizi görmeye davet etti.