- Bir başkasının malını almanın yolları

Adsense kodları


Bir başkasının malını almanın yolları

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Tue 8 February 2011, 03:29 pm GMT +0200
Bir Başkasının Malını Almanın Yolları:


Yine bilinir ki, bir başkasına ait malın alınmasının yolları vardır: Bunlar şunlardır:

a) Hırsızlık,

b) Yol kesme,

c) Dolandırıcılık, yankesicilik,

d) Hiyanet (emanetin üstüne yatma, ortağa ihanet vb.),

e) Bulma (lukata),

f) Gasbetme,

g) Önemsenmeyen, değersiz görülen şeylerin alınması.


Böyle bir durumda muhtemelen Rasûlullah’a (s.a.), sözle ya da gösterilen tavırla işlenilen fiilin hırsızlık türünden olup olmadı­ğı sorulacaktır. Bu durumda peygamberin, hırsızlığın hakikatim, benzeri fiillerden tamamen ayıracak ve herkesin durumu açıklık kazanacak şekilde açıklaması gerekecektir.

Bu fiillerin birbirinden ayrılmasının yolu, isimlerin hakikat­lerine bakmak ve hırsızlıkta bulunmayan özellikleri sebebiyle on­ları ayırmaktır. Böylece birbirine yakın gibi gözüken şeyler arasın­daki farklar ortaya çıkacaktır. Sonra, bu lâfızla halkın örfünde kastedilen şeyin hakikatine bakılacaktır. Bütün bunlar yapıldık­tan sonra hırsızlık, kendisini benzer eylemlerden ayırıcı özellik­lerle nitelenecek ve böylece munzabıt hale getirilecektir. Şöyle ki:

Yol kesme, eşkıyalık vb. gibi isimler, kuvvete başvurma ve zulmetme manasına gelir ve bu ismin çağrıştırdığı eylemde yolkesiciler toplumdan yardım alınamayacak bir yer ve zaman seçerler.

Dolandırıcılık ve yankesicilik kelimeleri, insanların gözü önünde alenî kapıp kaçma, yürütme fiilini ifade eder.

Hiyanet, ortaklık ve benzeri bir yolla daha öncesinden duyu­lan bir güvenin kötüye kullanılması manasını ifade eder.

Buluntu malın saklanması, koruma altında olmayan bir ma­lın bulunması ve üzerine el konması manasına gelir.

Gasb, mazluma ait bir şeye açıktan el koymak manasını ifade eder. Bu, ya tartışma ve cidalleşmeye dayalı olur, ya meselenin yö­neticilere iletilmeyeceği zannıyla yapılır, ya işin iç yüzüne vakıf ol­mamak sebebiyle olur, ya da rüşvet gibi gayrımeşru bir yolla hakimin haksız hükümde bulunması şeklinde olur.

Önemsememe hali ise, daha çok değersiz olan, örfen esirgen­meyen ve yardımlaşılması gereken şeylerde olur; su ve çer çöp gibi.

 

Rasûlullahhn (s.a.) Hırsızlık Eylemini Belirlemesi:
 

Hırsızlık kelimesi ise, bir şeyi gizlice alma manasını verir. Rasûlullah (s.a.), hırsızlığı, çalman malın en az çeyrek dinar ya da üç dirhem değerinde olması şartını getirerek, önemsiz şeylerin alınması fiilinden ayırmıştır. Yine bu eylemi belirlemek amacıyla şöyle buyurmuştur:

“Hain, yağmacı ve dolandırıcı hakkında el kesmek yoktur.” [547]

“Asılı [548] meyveden, dağda saklanmış şeyden dolayı el kesmek yoktur.” [549]

Rasûlullah (s.a.), bu hadisleriyle “hırz” yani malın koruma altında olması şartına işaret etmiş olmaktadır.

 

Maddî Refahın (Sefahat) Mefsedetliği Ve Munzabıt Olmayışı:

 
Aşırı maddî refah hali de böyledir ve munzabıt değildir. Mef-sedet olan refah hali, açık emarelerle bilgili bilgisiz herkesin anla­yabileceği, işte şurada sefahat vardır diyebileceği şekilde belirlen­miş değildir. Bilindiği gibi Acemler, adet olarak çok lüks binitler edinirler, görkemli binalar yaparlar, pahalı elbiseler giyerler, israf ölçüsünde ziynetler takınırlar, tam bir sefahat hayatı yaşarlardı. Yine bilindiği üzere, sefahat ya da israf dediğimiz şey, insanlara göre değişmektedir; bir kavme göre “müreffeh” sayılan bir hayat, başka bir kavme göre “zor hayat” diye nitelendirilebilmektedir. Bir bölgeye göre kaliteli sayılan bir şey, başka bir bölgeye göre değersiz olabilmektedir.

Yine bilinmektedir ki ihtiyaçlar, lüks yolla da, normal yolla da karşılanabilmektedir. İkincisinin, israf ya da sefahatla ilgisi yoktur. Lüks yolla ihtiyaçların karşılanması ise, bazen onun lükslüğüne yönelik bir kasıt bulundurulmaksızın gerçekleşebilir veya ihtiyacı giderecek şey genelde hep o evsafta bulunur. Bu durumda örfen sefahattan söz edilmez.





[547] Ebû Dâvûd, Hudûd, 14; Tirmizî, Hudûd, 18.

[548] Henüz harman yerinden içeri kaldırılmamış, kuruması için asılmış meyve gibi. (Ç)

[549] Muvatta, Hudûd, 22; Ebû Dâvûd, Hudâd, 13; Nesâî, Sarık, 11, 12.