ezelinur
Thu 28 January 2010, 01:59 pm GMT +0200
Özürsüz olarak dahi binek üzerinde nafile namaz kılmak caizdir. Mezheblerin buna ilişkin detaylı görüşleri aşağıya alınmıştır.
Şafiiler dediler ki: Misafirin (yolcunun) gitmekte olduğu yöne doğru binek üzerinde nafile namaz kılması caizdir. Bu yönden başkasına yönelerek kılması caiz olmaz. Ancak bu yönden kıbleye dönmesi caiz olur. Gitmekte olduğu sefer yönüne doğru namaz kılmakta olan kişi, kıble dışındaki bir tarafa yöneldiği takdirde namazı bozulur. Yalnız sefer yönü değiştiği takdirde, değişen yöne doğru yönelmesi caiz olur. Sefer için saptığı yolun mesafesi, namazı kısaltmaya ruhsat verecek kısaltma seferi olmasa bile, yine caiz olur. Binek üzerinde nafile kılan kişi, çok zor olmadığı takdirde namazını tam rükû ve secde ile kılar. Meşakkatli olduğu takdirde rükû ve secdeyi işaretle yerine getirir. Yalnız secde için yaptığı îmâ, mümkün olduğu takdirde rükûunkinden daha eğimli olmalıdır. Kolay olmadığı takdirde yapabildiği kadarıyla yetinmelidir. Meşakkatli olmazsa kıbleye yönelmek de vâcibtİr. Namazın tümünde kıbleye yönelmek zor olursa, sadece başlangıçta kıbleye yönelmek vâcib olur. Namazın başlangıcında da kıbleye yönelmek zor olursa, şu altı şartın tahakkuku ile kıbleye yönelme zorunluluğu da düşer:
1. Gidilmekte olan sefer, mubah maksatlı olmalıdır.
2. Cuma çağrısının işitilemeyeceği bir yere sefer kasdedilmelidir.
3. Sefer, ticaret gibi şer’î bir maksada dayalı olmalıdır.
4. Namazı kılıp tamamlayıncaya kadar sefer hâli devam etmelidir. Namazı kılarken sefere son veren kişinin bu durumda kıbleye yönelmesi gerekli olur.
5. Binek üzerinde nafile kılmakta olan kişinin seyir hâli devam etmelidir. İstirahat için namaz esnasında yürümeye ara verip duran ve binekten inen kişinin yürümediği sürece kıbleye yönelmesi zorunludur.
6. Gereksiz yere koşup sıçrama gibi, mazeretsiz, amel-i kesîrin namaz esnasında yapılmaması zorunludur. Ama namaz kılarken bir ihtiyaçtan ötürü misafirin koşup sıçramasının namaza zararı olmaz. Binek üzerinde namaz kılınan yerin temiz olması da gereklidir. Ama bindiği hayvan, idrarını yapar veya ağzı kanar veya ıslak bir necasete basarsa, yuları da elinde ise namazı bozulur. Elinde değilse bozulmaz. Hayvanın bastığı necaset kuruysa ve basar basmaz da ayağını kaldırırsa namazı sahîh olur. Aksi takdirde sahîh olmaz. Bindiği hayvanı necasete bastıran kişinin namazı mutlak olarak bozulur.
Yolcunun, yürüyerek de olsa nafile kılması caizdir. Gitmekte olduğu yol çamurlu değilse, rükû ve secdeyi tam olarak yapması; rükû ve secdede iftitah tekbiri esnasında ve iki secde arasından otururken kıbleye yönelmesi vâcibtir.
Sadece kıyamda, rükûdan kalkıp doğrulmada, teşehhüd ve selâm esnasında yürüyebilir. Karlı, çamurlu ve yaş bir yolda yürüyen kişi, nafile kılarken rükû ve secdeyi imâ ile yerine getirebilir. Yalnız, rükû ve secde hâlinde kıbleye yönelmesi gereklidir. Nafile namaz kılarken yürüyen kişi, kasıtlı olarak necasete basarsa namazı mutlak olarak bozulur. Sehven basarsa, bastığı necaset kuru olur ve ayağını da derhal üzerinden kaldırırsa namazı sahîh olur. Aksi takdirde batıl olur.
Malikiler dediler ki: Namazı kısaltmanın caiz olduğu bir seferde, vitir namazı dahi olsa, bütün nafileleri binek üzerinde kılmak caizdir. Yalnız, binek üzerindeki kişinin mûtad bir binişle binmiş olması şarttır. Binek üzerinde kılabilmek için de sefer hükümlerinin başladığı yere gelinmiş olması, ihtiyat açısından gereklidir. Sonra kişi, eğer tahtırevan ve binek üzerine konulan oturmaya ve namaz kılmaya elverişli bir şeyin üzerindeyse veya bunlara benzer rükû ve secdenin normal olarak yapılabileceği bir şeyin üzerindeyse; dilerse oturarak, dilerse ayakta kılarak rükû ve secdeyi de normal şekilde edâ eder. Bu durumda imâ ile rükû ve secde yapması caiz olmaz. Sefer yönüne yönelerek namaz kılmak, kıbleye yönelme yerine geçerli olur. Eşek ve benzeri bir bineğe binen kişi, rükû ve secdeyi imâ ile yerine getirir. Yalnız imâsını, eğerin üzerine doğru değil de, yere doğru yapmalıdır. Ayrıca alnındaki sarığı da çözmelidir. İmâ ettiği yerin temiz olması şart değildir. İmâ yaparken kıbleye yönelmek vâcib olmayıp sefer yönüne yönelmek yeterli olur. Kasıtlı olarak sefer yönünden sapma hâlinde, eğer bir zaruret sözkonusu değilse namaz bozulur. Fakat sefer yönünden saptığı yön kıble ise namaz sahîh olur. Çünkü asıl olan kıbleye yönelmektir. Anılan misafirin, namaza başlarken kıbleye yönelmesi mendubtur. Yönelmesi mümkün olsa bile vâcib değildir. Yürüyen veya namazı kısaltmanın ruhsat olarak tanınmadığı bir seferde bulunan kişi, seferinin kısa veya mubah maksatlı olmaması nedeniyle namazını kısaltamaz. Bineğe normal binişle binmeyen, meselâ ters binen kişinin, binek üzerinde kıbleye yönelmedikçe, rükûu ve secdeyi de aslî şekliyle edâ etmedikçe kıldığı namaz sahîh olmaz. Binek üzerinde nafile kılmakta olan kişinin hayvanı kırbaçlamak, ayağını oynatmak, eliyle yularını tutmak gibi, yapması zorunlu işleri yapması caizdir. Yalnız bunları yaparken konuşmaması, sağa sola bakmaması gerekir.
Binek üzerinde nafileye başlayan, sonra da duran kişi, eğer seferi kesip ikamete niyet ederse, sefer hükmü kalmadığından yere inmesi ve namazının geri kalan kısmını yerde tamamlayıp rükû ile secdeyi de aslî şekliyle edâ etmesi gerekir. Yoksa kıraati hafif yaparak namazı bineğin sırtında tamamlar. Nezredilmiş nafile bir namaz da olsa, farzların binek sırtında kılınmasına gelince, bunlar sahîh olmaz. Yalnız, bineğin üzerinde oturmaya ve hareket etmeye müsait bir şey bulunursa, bunun üzerinde farz namazı kılmak kıbleye yönelmek, rükû ve secdeyi aslî şekliyle yerine getirmek ve kıyamda durmak şartıyla sahîh olur. Eşek ve benzeri binekler üzerinde zaruret olmadıkça farz namaz kılmak sahîh olmaz. Nitekim bu husus, farz namazlar için kıbleye yönelme bahsinde de anlatılmıştır.
Hanefiler dediler ki: Bineği hangi tarafa yönelirse yönelsin, kişinin binek üzerinde namaz kılması mendubtur. Bindiği hayvanın gittiği yönden başka tarafa doğru namaz kılan kişinin, zaruret olmaması hâlinde namazı sahîh olmaz. Binek üzerinde nafile kılabilmek İçin sefer hali şart değildir. Mukîm kimseler de herhangi bir özürleri olmaksızın dahî misafirin sefere çıkarken şehir dışındaki namazı kısaltmaya başladığı yeri geçince nafile namazlarım binek üzerinde kılabilirler. Bu durumda en uygun olan da, rükû ve secdeyi imâ ile yapmaktır. Çünkü binek üzerinde namaz kılmak, imâ ile meşru kılınmıştır. Eğer üzerine veya hayvanın sırtı üzerine konmuş bir şeyin üstüne secde edilirse bu secdenin imâsı, rükûunkinden daha eğimli olursa bu durumda secde, imâ ile muteber olur. Namaz başlangıcında kıbleye yönelmek şart değildir. Çünkü binek, Kabe yönünden başka tarafa yöneldiği takdirde namazı açıp başka tarafa doğru kılmak da caiz olur. Bu, meşakkat olmaması hâlinde müstehabtır. Hayvanı yürümesi için az bir amelle teşvik etmek de caizdir. Yine bunun gibi, namazı binek üzerinde başlattıktan sonra, az amel ile binekten inip geri kalan kısmını yerde tamamlamak da caizdir. Namaza yerdeyken başladıktan sonra geri kalan kısmını bineğin üzerinde tamamlamak caiz olmaz. Şehir dışında namaza başlayan kimse, şehre girdikten sonra namazını bineğin üzerinde tamamlayabilir. Farz, vâcib, sabahın iki rek’athk sünneti gibi namazlara gelince, bir zaruret olmadıkça bunları binek üzerinde kılmak caiz olmaz. Meselâ hırsızdan veya canavardan korkan kişi, bineğinden indiği takdirde kendi şahsına veya elbisesine veyahut da bineğine zarar gelmesinden korkarsa, namazını binek üzerinde kılabilir. Nitekim bu husus, istikbâl-i kıble bahsinde de anlatılmıştır. Üzerinde fazla miktarda da olsa necaset bulunan hayvan üzerinde namaz kılmak sahîh olur. Eyer ve üzengiler üzerinde necaset bulunursa, sahîh olan görüşe göre namazın sıhhatine mâni olmaz. Yürüyen kişinin, yürüyerek nafile namaz kılması caiz değildir. Bu durumdaki bir kişi, nafile namaz kılmak istediği zaman durmalı ve namazını tam olarak edâ etmelidir.
Hanbeliler dediler ki: Misafirin seferi, mubah maksatlı olup belirli bir yöne doğru olduğunda, bu seferi ister namazın kısaltılabileceği bir sefer olsun, isterse olmasın, bineğin sırtında nafile kılması veya yolda yürürken nafile kılması caizdir. Binek üzerindeki kişinin nafile kılarken rükû ve secdeyi yapması, kıbleye yönelmesi meşakkatsiz mümkün olduğu takdirde bütün namazlarda vâcib olur. Eğer meşakkat doğarsa vâcib olmaz. Kıbleye yönelmek zor olduğu takdirde, namazını kendi sefer yönüne doğru kılar. Rükû veya secdeden biri zor olduğu takdirde bunlardan biri için imâ yapar. Mümkün olduğu takdirde secde için yaptığı imânın, rükû için yaptığı îmâdan daha eğimli olması gerekir. Yürüyen kişinin namazını kıbleye yönelerek başlatması gerekir. Ayrıca rükû ve secdeyi kıbleye yönelerek yerde yapması icâb eder. Namazının geri kalan kısmım da sefer yönüne doğru yürüyerek tamamlar. Bineği yürümekte olan kişinin, binek üzerinde nafile kılması hâlinde, bineğin yönü sefer yönüne doğru olduğu halde bilâhare başka tarafa sapsa veya kendisi saptırsa, saptığı taraf kıble ciheti ise namaz sahîh olur. Kıbleden başka tarafa sap-mışsa ve bir mazeret de sözkonusu değilse namazı bozulur. Eğer bir mazeret olur da sapma süresi örfe göre uzun sürerse namazı yine bozulur. Aksi takdirde bozulmaz. Bineğe binmiş vaziyette nafile kılan kişinin altındaki semerin temiz olması şarttır. Ama bineğin bizzat kendisinin temiz olması şart değildir. Sefere çıkıp da belli bir yöne yönelmeyen veya haram, ya da mekruh maksatlı bir sefere çıkan kişinin kıbleye yönelmesi ve benzeri namaz için lâzım olan şartları muhakkak surette yerine getirmesi zorunlu olur.[32]