- Bidat nedir ne değildir?

Adsense kodları


Bidat nedir ne değildir?

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Thu 25 November 2010, 01:58 pm GMT +0200
Bidat Nedir, Ne Değildir?

 


İslam dininin sahibi Allah’tır. O dinini tamamlamıştır. Onda eksik bırakmamıştır. Müslüman olan bir insana düşen ise İslamı asli kaynağından (Kuran ve sünnetten) öğrenerek yaşamaktır.

Bidat ise Dinde olmayan ancak dine sonradan eklenmeye çalışılan her türlü eyleme verilen isimdir. Temelinde ise İslam’ın ibadet şekillerini ve haramlarını yetersiz görmek vardır. Buna ilaveten İslam’ın temel ilkelerini bozarak onu devre dışı bırakmak gibi bir İslam düşmanlığı da bidatlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Hâlbuki Allah “…Bugün dininizi kemale erdirdim…” (Maide 3) buyurmaktadır. Ona sonradan bir şey eklemek ve ondan bir şeyi iptal etmek yetkisini de kimseye vermemiştir.

İçtihat ise zamanla ortaya çıkan meselelere İslam’ın sınırları içinde çözümler bulmaktır. Müçtehit o konudaki görüşünü delilleri ile ortaya koyar. Müçtehitlerin bir konuda farklı görüş bildirmeleri ise gayet doğaldır. Müçtehitlerin görüşleri Kuran ve sünnet gibi bağlayıcı da değildir. Bir Müslümanın müçtehidin delillerine bakıp ona göre karar vermesi yani görüşü kabul etmesi veya reddetmesi hatta herhangi bir görüşü eleştirmesi kadar doğal bir durum yoktur.

İslam yetkili ve ehil kişilerin (ve kurumların) içtihat yapmasının önünü tamamen açarken; bidatin her türlüsünü reddetmiş, ibadet koyma yetkisinin de sadece Allah’a ait olduğunu söylemiştir.

Maalesef günümüzde bidatler Müslüman olup, inancında samimi olan insanlar tarafından işlenmekte ve bu bidatler takvanın ölçüsü kabul edilmektedir. Yani bidat işleyen insanlar halis bir niyet içerisindedirler. Ancak dinin özünden olmayan şeyleri dinden kabul etmek gibi bir yanlışlığın içine düştüklerinin farkında değillerdir. İsterseniz toplumumuzda çok yaygın olan birkaç bidate örnek verelim.

 “(Bu kuran), diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab sözünün hak olması içindir” (Yasin 70) buyrulmaktadır. Hz Peygamberin ölülerin arkasından Kuran okuyup hâsıl olan sevabı ölülerin ruhuna bağışladığı görülmemiş duyulmamışken cenazelerde Kuran okumak ve kabir ziyaretlerinde de fatiha okumayı vazgeçilmez saymak bir bidattir. Kuran ölüler için değil diriler içindir, diri olanları uyarmak içindir diyen Yasin Suresi’ni ölüler için okumak vahye muhalefet edip Kuran’ı diriler kitabı olmaktan çıkarıp ölüler kitabı haline getirmek olur. Yine cenazelerde ve düğünlerde dinin bir şartıymış gibi okunan mevlit de bir tür bidattir.

Kuranı anlamak için çaba harcamak farz iken onu anlamadan sevap kazanılan bir kitap haline getirmek de aynı şekilde toplumumuzda yaygın olan bir bidattir. Hz Peygamber’in Kuran okumayı teşvik eden hadislerini Kuran’ı anlamak için bir çaba olarak değil de sevap kazanmak amaçlı anlamak yanlıştır. O’nun Arapça bilen, orijinal dilinde Kuran’ı anlayan bir topluma söylediklerini biz de bugün meallerden ve gerek gördüğümüz yerlerden tefsirlerden okuyarak yerine getirmek zorundayız.

Bir takım gecelere ait özel bir ibadet yoktur. Hatta bizim bugünkü anladığımız manada bir kandil kutlaması da yoktur. Ne Hz Peygamber ne de ondan sonraki halifeler döneminde de böyle bir kutlama yapılmamıştır. Çünkü onlar İslamı, belli gecelere ve belli günlere hapsedilip hayatın diğer alanlarından uzat tutulması gereken bir din olarak algılamadılar. Ancak bugün halk arasında kandil diye isimlendirilen geceler özel olarak kutlanmakta; bunun da ötesinde Hz Peygamber’in hayatında hiç kılmadığı ve kılınmasını tavsiye etmediği “tesbih namazı” diye bir namazın da Müslümanın ömründe en az bir kez kılmasının farz olduğu söylenmektedir.

Türbelere gösterilen tazim, onun etrafında yapılan tavaf, türbelere adanan adaklar, türbede yatanın yüzü suyu hürmetine yapılan dualar da aynı şekilde din anlayışına sonradan eklenmiş ibadet şekilleridir. Ve bu bidatlerden bazıları tevhit akidesine de zarar verecek cinstendir.

Farzlara gerekli değeri vermeyip nafileleri farz gibi algılamak, sarığı, cübbeyi, tesbihi takvanın ölçüsü kabul etmek de bir tür bidattir.

İslam bidati değil güzel bir çığır açmayı teşvik etmiştir. Bu bidatten ayrı bir durumdur. İslam’ın emirlerinin yaşanmasında, yayılmasında, insanların hayrına olan işlerde güzel bir çığır açanın o iş yapıldığı süreceği sevap kazanacağı bildirilmiştir.

İyi güzel bir çığır açmak İslam’a yeni bir şey eklemek değildir. Bidat ise İslam’da olmayan şeyleri ona eklemektir ki böyle bir davranışın her türlüsü kötüdür. Diğer bir ifade ile bidat-i hasene olmaz.

Hz Peygamber’in “Her bidat sapmadır, her sapma da Cehennem de demektir” (Müslim, Cuma, 43; Ebu Davud, Sünnet, 6.) hadisi Bidat konusunda ne kadar hassas olmamız gerektiğini göstermektedir. Ancak bugün Bidatleri ve Allah’ın emirlerini birbirinden ayırmak o kadar kolay bir iş değildir. Yukarda vermiş olduğumuz örneklerde olduğu gibi bunlar toplumumuzda çok sık görüldüğü gibi ilmihal başta olmak üzere akaid, kelam, fıkıh ve tefsir kitaplarımızın bir çoğuna girmiştir. Fakat Kuran’ı ve sünneti rehber edinerek bidatlerden uzak Allah’ın dinini öğrenmek ve yaşamak her Müslüman’a farzdır. 

 

Ömer Karataş