- Beytülmalin Emanet Olduğunu Düşünmek

Adsense kodları


Beytülmalin Emanet Olduğunu Düşünmek

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
Eslemnur
Sat 25 September 2010, 08:45 am GMT +0200


BEYTÜLMALİN EMANET OLDUĞUNU DÜŞÜNMEK

Beytülmali Hak Taalânın ve halkın (Public) bir emâ­neti olarak bilmek icabeder. Bu hususta kanunun hilâfına ne yapılırsa ve ne harcanırsa caiz değildir.

Hükümet başında bulunanların şahsi keyifleri, şahsî. işleri ve şahsi maksatları için Beytülmalin harcanması haram ve yolsuzluktur.

Hazret-i Ebu Bekir, Halife seçildikten iki gün sonra, maişetini kazanmak için çarşıya giderken Hazret-i Ömere rasladı. Halifenin üstündeki elbise eskimiş bulunuyordu. Hilâfetten önce mali durumu iyi idi. Hazret-i Ömer Hali­feye şu suali sordu: "Ne yapıyorsun ya Eba Bekir?" Müminler Emîri, şu cevabı verdi: "Çoluk çocuğu ne ya­payım?" Hazreti Ömer, fikrini şu şekilde ifade etti: "Ya Eba Bekir! Şimdi siz müslümanların işlerini yoluna koy­makla vazifelendirilmiş bulunuyorsunuz. Bu işle, devlete ait işler birbiriyle bağdaşamaz." Aynı yere gelerek bu konuşmalara muttali olan Ebu Ubeyde, Beytülmal işlerini tanzim eden memuru çağırdı. Hazret-i Ebu Ubeyde ile şu husus konuşuldu: "Biz, Zat-ı Hilafetpenahilerine de Mu­hacirinden herhangi bir kimse için kararlaştırılmış bulu­nan miktar kadar bir maaş takdir etmiş bulunuyoruz. Za­ten bu tahsis, ister zengin olsun, isterse fakir olsun bütün muhacirlere ayrım yapmadan olarak ödenir. Bu şekilde bu kimselere bir geçim imkânı temin edilmiştir. Bu miktar ise, aşağı yukarı senelik dört bin dirhemdir."

İki sene sonra, Halife Ebu Bekir, bu fâni âleme göz­lerini yumarken Beytülmalden maaş olarak aldığı sekiz bin dirhem tutarındaki paranın tekrar Beytülmale geri verilmesi için vasiyet etti. Bu meblağ, Hazret-i Ömer'in huzuruna getirildiği zaman Müminlerin Emîri şöyle bu­yurdu:

"Allah Ebu Bekir'den razı olsun ve ona rahmet eyle­sin. Kendisinden sonra iş başına gelmiş bulunanı sıkın­tıya sokmamıştır."[166]

Hazret-i Ömer, bir beyanında Halifenin Beytülmal üzerinde ne gibi hakları olduğunu şu sözlerle açıkladı:

"Allahın malından hiç bir şey benim için helâl değil­dir. Ancak bir çift ayakkabı, bir entari, soğuktan ve sı­caktan korunmak için bir aba ve Kureyşin orta halli bir ailesinin sarfedeceği kadar evimin geçim masrafı, Ben bir insan ve müslüman olarak bununla yetinmem gerekir."[167]

Başka bir beyanatında da şöyle buyurmuştur:

"Ben bu hususta üç meseleden başka bîr şeyin doğru olmıyacağını anlıyorum: Hak edilmeksizin bir şey almamak. Hakka mutabık olarak ödemek. Bâtıla karşı koymak. Benim sizin şu mallarınız üzerindeki vaziyetim herhangi bir yetimin malı üzerindeki velinin vaziyetidir. Eğer ben muhtaç olmazsam bundan hiçbir şey alamam. Muhtaç olursam o zaman maruf (doğru yol) ile alabili­rim."[168]

Hazret-i Ali Radiyallahu Taalâ Anh, Emir Muaviye ile karşılaştıkları zaman halk ile müşaverede bulunuyordu. O sırada Muaviyenin halka bol bol bahşişler dağıttığı söylendi. Ve Muaviyenin bahşişler sayesinde ve para harcıyarak kendisine bir hayli taraftar topladığından bah­settiler. Bütün bu söylentilere İslâmın eşsiz kahramanı şu cevabı verdiler:

"Nasıl, siz istermisiniz ki, ben de böyle gayrı meşru yollarla muvaffak olayım?"[169]

Saadet asrının bu son Halifesine, kendi kardeşi Akîl İbn-i Ebu Tâlib, Beytülmalden kendisine para verilmesini isteyince, bunu da kabul etmeyip şöyle buyurdular:

"Sen istermisin ki, kardeşin müslümanların parasını sana verip de cehennemde kendisine yer hazırlasın?"[170]