- “Beyt” mesciddir, evdir, ailedir; “Beyt”in sahibi hanımdır

Adsense kodları


“Beyt” mesciddir, evdir, ailedir; “Beyt”in sahibi hanımdır

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
ayten
Wed 1 July 2009, 11:29 pm GMT +0200
“Beyt” mesciddir, evdir, ailedir; “Beyt”in sahibi hanımdır



Türkçe’de “Ev” olarak kullanılan kelime Kur’anı Kerim’de “Beyt” olarak geçmektedir. “Beyt” Arapça bir kelime olup sözlükte barınak, sığınak, dinlenme ve konaklama yeri, saray veya şeref anlamlarına geliyor. Çoğulu “Büyût” veya “Büyûtât” şeklinde kullanılıyor. Ehlu’l-Beyt–Ehlu’l-Büyûtât, Beytu’r-Racul ve Beytu’l-Kavm şeklinde, kişinin hanımına, çoluk-çocuğuna, kabilenin şeref ve nesebini kendisinde toplayan yetkili ve nüfuzlu kişi veya kişilere veya ailelere delalet için kullanılıyor. (Rağıb el-İsfehanî, Müfredât Elfâzü’l-Kur’ân, Beyrut-1997, s. 151.)

Beyt kelimesine birbirinden farklı olmakla birlikte “Ev” ekseninde mânâların yüklendiğini söyleyebiliriz. Örneğin Arapça’da “Rabbetü’l-Beyt” evin tüm işlerini derleyip toparlayan “Ev Hanımı” anlamında kullanılır. “Beytü’l-Mâl”in karşılığı devletin tüm gelirlerinin toplandığı “Hazine”dir.

 

Beyt, “mescid”dir

Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’de “Beyt” kelimesi çeşitli mânâlarda zikredilmiştir. Bunlardan birincisi, “Ma’bed” ve “Mescid”dir. “Şüphesiz âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulmuş olan ilk ev (ma’bed), Mekke’deki (Kâ’be)’dir” (Al-i İmran Sûresi, 96) ve “Hani, biz Kâbe’yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim’den kendinize bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e şöyle emretmiştik: Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi (Kâbe’yi) tertemiz tutun.” (Bakara Sûresi, 125) ayetlerinde olduğu gibi.

 

Beyt, “ev”dir

“Beyt” kelimesi Kur’an’da günlük hayatta yaygın olarak kullanılan “Ev” ve “Mesken,” yani içinde oturulan yer mânâsında da kullanılır.

Bu mânâsıyla ev en iyi dinlenme ve istirahat mahallidir. Şu âyette zikredildiği gibi:

“Allah sizin için meskenlerinizi huzur ve sükûn yeri kıldı.” (Nahl Suresi, 80)

“Beyt”in, yani evin önemi, ailenin önemiyle alakalıdır. Bu yüzden Kur’an aile hu­kukunu bütün yönleriyle ele alır ve tafsilâtlı açıklamalar yapar.

Kişinin günlük hayatında, sükûn, huzur ve dinlenme maksadıyla evinden başka bir yer araması, bu düşünce ile kahveye, sinemaya veya diğer eğlence yerlerine gitmesi en büyük yanılgılardan birisidir. Zira İslâm’ın yaygın ve azamî hassasiyetle yaşandığı devirlerde umumî eğlence yerleri ya yoktu veya son derece sınırlıydı. Bugün en ücrâ mahalle ve sokaklara kadar yaygınlaşan kahvehaneler, eğlence mekânları maddî ve bilhassa manevî bakımdan maruz kalınan gerilemenin, zayıflamanın birer göstergesidir. İşte bu yüzdendir ki ev, maddî ve manevî hücumlara karşı güçlü ve sağlam bir sığınak olma özelliğine sahiptir.

 

Beyt, “aile”dir

“Beyt” kelimesine bazı müfessirler “Aile” anlamını da yüklemişlerdir. Buradan hareketle Ankebut Sûresi 41. âyetin meali şöyle verilmiştir: “Allah’tan başkasını dost edinenlerin duru­mu, kendisine yuva yapan örümceğin durumuna benzer. Halbuki evlerin (ailelerin) en zayıfı, şüphesiz örümceğin yuvasıdır (ailesidir)…”

Örümcek ağı, sığınılacak bir yer olarak pek zayıf düşmekle beraber, âyette geçen beyt kelimesi, mucizevî bir kinaye ile örümceğin aile hayatına da dikkat çekmektedir. Gerçekten fizikî açıdan yuvaların en zayıfı örümceğin yuvasıdır. Üstelik örümcek hayvanlar âleminde tek başına yaşar, tek başına yuva kurar, tek başına avını avlar. Aile bağları tıpkı yuvası gibi çok zayıf ve alabildiğine kırılgandır. Örneğin dişi örümcek çiftleştikten sonra eşini yer. Fakat o da yavrularının yumurtadan çıktığını göremeden ölür. Yumurtalardan ilk çıkan veya çıkanlar henüz çıkmamış olanları yer. Böylece, anne-baba ve evlâtlar arasındaki bütün bağlar ölümcül ilişkilerden ibarettir.

Diğer yandan “Beyt” kelimesinin zikredildiği âyetlerde sadece fizikî yapı kastedilmemiş, evin hukukî yön ve özellikleri ele alınmış, ekseriyet itibariyle bir arada yaşayan aile fertleri ile çevre kastedilmiştir.

“Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere sakinlerinden izin almadan, onlara selâm vermeden girmeyin. Eğer (karşılıklı haklarınızı) dikkate alacak olursanız bu (öğüt) sizin kendi iyiliğiniz içindir.” (Nûr Sûresi, 27)

Bu âyette “hâne dokunulmazlığı” vurgulanır. Zira başkasının evine hiç kimse izinsiz girmemeli, verilen iznin akabinde girerken selam verilmeli, ev sahibinin hal ve hatırını sormalıdır.

 

“Şeref” anlamında beyt

“Beyt” kelimesi şeref mânâsına da gelir. Nitekim Cahiliyye döneminde Kâbe ile ilgili belli dinî görevleri ellerinde bulunduran kabilelere “Ehl-i Beyt” deniliyordu. Tabii burada şeref kaynağı olmak Kâbe ile doğrudan bağlantılıydı. İslâm’ın gelişiyle bu şeref önceden olduğu gibi belli kabilelere verilmemiş, Hz. Peygamber’e (a.s.m.) inanan ve İslâm’la şereflenen herkes nesebine bakılmaksızın bu şerefin sahipleri kabul edilmiştir. Bu cihetten baktığımızda yönünü kıbleye yani Kâbe’ye çeviren her iman sahibi “Ehl-i Beyt” dairesi içinde yerini alacaktır.

İslâm tarihi boyunca “Ehl-i Beyt” kavramına daha özel bir mânâ yüklenmiş ve Resulüllah’ın (a.s.m.) ailesine ve nesline dahil olanların tamamı bu unvanla anılmıştır.

Bediüzzaman Said Nursi “Ehl-i Beyt”in taşıdığı mânâlara “Sünnet-i Seniyye”yi de ilave eder. Bediüzzaman, “Size iki şey bırakıyorum; onlara bağlanırsanız kurtulursunuz: Biri Kitabullah, diğeri Âl-i Beytim” (Ebu Davud, Menasik, 56) hadis-i şerifini şöyle açıklar:

“Bu hadis-i şerifte Kur’an-ı Kerim’in yanısıra tâbi olunması istenen Âl-i Beyt’ten asıl maksat Sünnet-i Seniyye’dir.” (Lem’alar, Söz Basım Yayın, İstanbul-2006, s. 51)

 

Beyt’in sahibesi: Hanım

Aktardığımız örnek âyetlerden, aynı husustaki hadis-i şeriflerden, beyt kelimesine yüklenen lügat ve terim anlamlarından hareketle İslâm’ın ev mefhumuna çok önem verdiğini açıkça görebiliriz.

Her Müslümanın “Beyt”i yani “Ev”i en kutsal mekânlarından birisidir. Zira her Müslüman evini, hanesini bir “Ma’bed”e, bir “Mescid”e dönüştürecektir

O çatı altında Beytullah’a, “Allah’ın Evi” Kâbe’ye yönelip İslam’ın en önemli vazifesi ifa edecektir.

O çatı altında İslam’ın nice güzel emirleri ifa edilecek, nice günah tehlikelerine karşı oraya sığınılacaktır.

O çatı altında imanlı ve İslam’a gönülden bağlı nesiller yetiştirilecektir.

Ve o mukaddes mekânın en önemli unsuru, temel direği “Rabbetü’l-Beyt”i, yani “Ev Hanımı”nın ayakları altına Cennet serilecektir. Mutluluk ve huzur hazinesine dönen evini çekip çevirecek, engin ve tarifsiz şefkatiyle çocuklarını o maharetli elleriyle yoğurup şekillendirecek, terbiye edecek, dünya ve âhiret hayatına hazırlayacak ve bir gün yuvasından başka mutluluk yuvaları kurmaları için uğurlayacaktır.

En dar dairede “Ehl-i Beyt” olarak yetiştirdiği evlatlarının rotasını, “Sünnet-i Seniyye” pusulasıyla dünya hayatının o çalkantılı ve fırtınalı dalgalarını aşarak Resûl-ü Zîşan’ın “Ehl-i Beyt” halkasına katılmaya yönelik belirleyecektir. Neticede böyle bir ev ve içindekiler şereflerin en güzeline, derecelerin en yükseğine nail olacaktır.

(alıntı)

ceren
Mon 30 January 2017, 05:37 pm GMT +0200
Esselamu aleykum.Rabbim bizleri evine ailesine esine sahip cikan allah rizasi icin bakan kullardan eylesin inşallah.Rabbim razi olsun bilgilerden kardeşim...