ezelinur
Fri 5 February 2010, 02:38 pm GMT +0200
Bey´in, bey´ (satış) olarak hükmü mübahliktır. Ancak bazı durumlarda geçici bir nedenle vâcib olur. Bu da yemeye veya içmeye zorunlu ihtiyaç duyulması anında otur. İnsanın, kendini ölümden koruyacak şeyi satın alması vâcib, kendi nefsini koruyacak şeyi satması ise haramdır.
Satış, bazan da mendub olur. Meselâ satılmasında zarar sözkonusu olmayan bir şeyi, kişinin satmaya yemin etmesi durumunda, bu yemininin gereği olarak o şeyi satması mendub olur.
Satış, bazan da mekruh olur. Satılması mekruh bir şeyi satmak mekruhtur. Satışın haram olduğu durumlar da vardır. İleride açıklanacak olan, satışı haram olan şeyleri satmak haramdır.
Satışın mubah olmasına gelince; bu, dinde zarurî olarak bilinen şeylerdendir ve bu konuda ayrıca bir delile ihtiyaç yoktur. Ancak gerek Allah´ın kitabında, gerek Rasûiullah´ın sünnetinde bu konuda bir çok deliller mevcûddur. Konuyla ilgili âyet-İ kerîmeleri şöylece sıralayabiliriz:
"Allah, alışverişi helâl, ribâyı (faizi) haram kılmıştır.[21]
"Ey İmân edenler, birbirinizin mallarınızı haram sebeplerle yemeyin. Kendi rızânızla yaptığınız ticâret olursa başka.[22]
"Alış-veriş yaptığınız zaman da şâhid tutun.[23]
Bu âyet-i kerîmeler her ne kadar bey´in (satışın) helâl olmasından başka amaçlarla nazil olmuşiarsa da bey´in he!â! olduğunu açıkça ifâde etmektedirler.
Birinci âyet-i kerîme, faizin haram kılınması için gönderilmiştir. İkinci âyet-i kerîme, insanları, biribirlerinin mallarını bâtıl nedenlerle yemekten menetmek için sevkolunmuştur. Üçüncü âyet-i kerime ise, alışveriş esnasında şâhid bulundurmak için gönderilmiştir.
Satışın mubah olduğuna ilişkin sünnetteki delillere gelince, bunları şöylece sıralayabiliriz:
Bir hadîs-i şerîflerinde Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:
"Sizden birinizin, ipini alıp sırtı üzerinde bir demet odun getirip satması ve onunla yüz (suyunu dökmekten) korunması, insanlardan dilenip de kendisine vermeleri veya vermemelerinden daha hayırlıdır.[24]
Bu hadîs-i şerifte, insanın bu dünya hayatında çalışmasının vâcib olduğuna işaret vardır. Başkalarından isteyip dilenmeye güvenerek rızkını aramayı ihmal etmesi helâl olmaz. Şerefli olsun, hakir olsun, büyük olsun küçük olsun insanın çalışmaktan geri durup tenbellik etmesi de helâl değildir. Aksine, imkân bulduğu kadarıyla çalışması gerekir.
Yine bir hadîs-i şeriflerinde Peygamber (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:
"Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla, arpa arpayla, hurma hurmayla, tuz tuzla birbirine eşit olarak, birbirinin misli olarak, el ele teslim ederek (satılır). Kim arttırır veya arttırmayı isterse ribâ eder. Bu cinsler muhtelif olurlarsa, dilediğiniz gibi satınız.[25]
"Dilediğiniz gibi satınız" sözü, satışın mubah olduğunu açıkça ifâde etmektedir. Yasaklanan satışların hangileri olduklarına ilişkin açıklama ileride gelecektir.
Yine bir hadîs-i şeriflerinde Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:
"Kazancın en faziletlisi mebrur satış ve kişinin kendi eliyle işlediğidir.[26]
Mebrur satış, sahibinin dürüst davranarak hile ve hıyanette bulunmadığı ve Allah´a isyan etmediği bir satıştır. Satışın helâl oluşunun hikmeti; insanlar arasında menfaat değişimlerine imkân tanıması ve aralarında yardımlaşmayı tahakkuk ettirmiş olması; böylece de insanların geçimlerini düzene koymaları ve her birinin geçim vasıtalarından gücü nisbetinde olanları elde etmeye çalışmaları şeklinde açıklanabilir. Bu vesileyle kimi insanlar, Allah´ın kendilerine vermiş olduğu beden kuvveti sayesinde yeri sürerler; Allah´ın kendisine ilham etmiş olduğu tarımsal bilgilerle de ekip biçerler ve ürünlerini tarımdan para kazanamayan, ama başka bir yoldan para kazanabilen birilerine satarlar. Öte taraftan bazı insanlar uzak diyarlardan ticâret malı getirip, bunlardan yararlanabilecek kimselere satarlar. Beri taraftan bazı insanlar, başkalarının muhtaç oldukları bir takım sanatlardan iyi anlarlar. Yapmış oldukları eşyaları başkalarına satarlar. Medeniyet ve kültürün en önemli sebeblerinden, bu dünya hayatında çalışmaya iten vasıtaların en büyüklerinden biri de alış-veriştir.