- Beşinci örnek

Adsense kodları


Beşinci örnek

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Sun 29 May 2011, 04:08 pm GMT +0200
Beşinci Örnek:



Son zamanlarda ortaya çıkan bir görüş var; birtakım kimseler eski zaman tasavvufçularının ahlakı ile ahlaklandığını veya onların arasına/yoluna girmek istediğini iddia ederek söyle bir yol tutuyorlar: Kitaplarda tasavvufçuların halini anlatan nakillere ve onların sözlerine yöneliyorlar. Bunları tarikat ehli olan­lar için din ve şeriat kabul ediyorlar. İsterse bu söz ve davranışlar, Kur'an ve sünnete veya selef-i salihinden nakledilenlere aykırı olsun. Bu söz ve davranışların yanında bir başka âlimin görüsüne ve müftünün fetvasına ilgi göstermiyorlar. Bil'akis şöyle diyorlar: Bu sözün sahibinin veliliği/ermişliği sabit olmuştur. Onun her söylediği ve yaptığı haktır, gerçektir. Aykırı davranışları (ve sözleri) de olsa o uyulan bir kimsedir. Fıkıh herkes  içindir. Bu (bizim içinde olduğumuz tarikat) ise özel bir grubun tarikatıdır!
Görülüyor ki bunlar o kimselerin sözlerini ve yaptıklarını hoş olarak karşılıyor. Hz. Muhammed'in getirdiği dini hoş karşılamı­yorlar. Bu davranış, hakkı bırakıp insanlara uymanın tâ kendisidir. Bununla beraber kendilerinden nakiller yapılan tasavvufçulardan aktarılanların ilk zamanlarına ait, olmayıp en son vuku bulan şeyler olduğu da sabit değildir. Üstelik kendilerinden meydana geldiği ileri sürülen şeylerin sahih olduğunu ikrar ettikleri de bilinmemektedir. Öte yandan tasavvuf alanında imam olarak bilinen kimselerden de başkalarından da, örtülüp dışarı vurulmaması gereken bir hata meydana gelmiş olabilir, Gerçek tasavvuf terbiyesi almamış ve o kişinin halini bilmeyen biri o hatayı başkalarına aktarır.
Selefi salih âlim kimsenin hatasından sakındırmış ve âlimin hatasını dini yıkan şeylerden saymışlardır. Çünkü böyle bir şey ortaya çıkar ve yaygınlaşıp meşhur olur ve insanlar onu dinden imiş gibi benimserler. Halbuki o hatâ dine zıttır. Neticede hatâ dinde hüccet olur çıkar.
Tasavvuf ehli olanların durumu da böyledir. Tasavvuf ehli olan birine uyma hususunda dahi mutlaka onun sözlerini ve yaptıklarını onlar hakkında hüküm verecek bir hakime sunmak gerekir. Tâ ki o kişinin sözleri ve yaptıkları din olarak alınır mı alınmaz mı, ortaya çıksın. Burada hüküm verecek hâkim, dindir. Âlim kimsenin sözleri de din'e sunulur, Tasavvufcu konusunda yapılması gereken en az şey, Güneydi Bağdadi ve diğerleri gibi fıkhı bilen birisi ise yaptığı şeyleri sormaktır. ALLAH onlara rahmet eylesin.
Fakat bu son zamanlarda ortaya çıkanlar böyle yapmıyorlar. bnlar birtakım adamlara, hakim olan hakkı tercih ettiklerinden değil, (sadece) adam oldukları için uymuşlardır. Bu, salef-i sâlihinin de mutasavvıfların da durumlarına aykırıdır. Çünkü tasavvufçuların imamı olan Sehl b. Abdullah Tüsteri söyle demiştir:
Bizim yolumuz üç esas üzerine kurulmuştur:
1- Ahlak ve yapılacak işlerde Hz. Muhammede uymak,
2- Helâl yemek,
3- Bütün işlerimizde halis niyetli olmak. Onların yolunda, sapık­lık gösteren adamlara uymak yoktur. Onlar bundan uzaktır. Aksine adamlara uymak, sapık kimselerin işidir.