meryem
Sat 12 February 2011, 04:01 pm GMT +0200
Bera'e Fiili Ve El-Bârî' İsmi
Bera'e fiili "yaratmak" manâsıyla Kur'ân-ı Kerîm'de çok geçmemektedir. 94. sırada bulunan ve Medenî bir sûre olan Hadid sûresinde "Ne yerde, ne de kendi canlarınızda meydana gelen hiçbir musibet (âfet, hastalık) yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir kitapta (yazılmış ezelî bilgimizde tesbit edilmiş) olmasın. Doğrusu bu, Allah'a kolaydır" [94] mealindeki âyette geçer. Üç defa da vasıf şekliyle, ikisi izafet halinde aynı âyette ve israil oğulları hakkında, "Mûsâ kavmine demişti ki:
“Ey kavmim, sizler buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz: gelin Yaratıcınıza (Bari'ikum) tevbe edin de nefısleriniz(in kötü duyguların)! öldürün. Bu yaratıcınız katında siziniçin daha iyidir..." [95] mealinde geçer, Bir defa da harf-i tarifli olarak yine bir Medenî âyette el-Hâlik ve el-Musavvir isimlerinin arasında yer almaktadır. "El-Hâliku'1-Bâri'u'l-Musavviru" şeklinde geçer. Meali şöyledir:
"O, yaratan, var eden, (varlığa getirdiklerine) şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O, gâlib, herşeyi uyarınca yapandır." [96]
Bu kelimeye genel olarak yaratmak manası verilirse de, ondan farklı tarafları vardır. El-Bâri', mahlûkâtı örneksiz halkeden, demektir. Diğer yaratıklardan ayrı olarak canlıları yaratmaya özel, mânâsı vardır. Canlılar dışında kullanılışı azdır. Arab dilinde "bera'allahu'n-nesemete" Allah canlıları yarattı, denildiği halde, cansız olan gökler ve yerler hakkında halaka's-semâvâ-ti ve'lard" denir [97]. Bera'e'de bir şeyden kurtulmak mânâsı da vardır; başkasından, borçtan, ayıptan, hastalıktan kurtulmak gibi. Bir de uzaklaşmak mânâsı vardır ki, varlıkları düzensizlikten beri olarak îcad etmektir. El-Bâri', mahlûkâtı tefavütten, azasını tenâsübsüzlük ve ahenksizlikten beri’ olarak, cüzlerini birbirine münasib olarak yaratandır. Meselâ iki elden birisini gayet küçük ve ince, diğerini aksi şekilde yaratmamıştır. Organları birbirinden özelliklerini, şekillerini, güzellik ve çirkinliklerini ayırd ederek yaratmıştır. Bu kelime Hâlık'tan daha özeldir. Aslı bir şeyin kurtulması ve diğerinden ayrılması içindir. İki şekilde olur. Hastanın hastalığından kurtulması, iyileşmesi mânâsında "bera' el-merîdu mine'l-marad" gibi; yahut inşa yoluyla olur; "beraallahu âdeme", yani Allah Âdem'i çamur kirinden sıyırıp çıkararak yarattı, inşa etti gibi [98]. Allah Bedî' ismi ile yaratıkları yoktan yaratırken, var edeceği şeyleri, daha önceden bilmeden ansızın ibda' etmez. El-Halîmî'ye göre Bari ismi, ibda fiiline, ne yapacağını önceden bilmek unsurunu katar, ikincisi varlıklara bir kalıp veren mânâsıdır. Su, toprak, ateş ve hava gibi unsurları yoktan var edip, onlardan da muhtelif cisimleri yaratmıştır. Allah hakkında ibda1 fiilini kabul etmek, ber' fiilini kabul etmeyi de gerektirir [99]. Bu kelimenin iştikakında ihtilâf derecesine varan değişik görüşler ileri sürülmüştür. Taberî, el-beriyye, (halk mânâsına) kelimesinin de bu kökten geldiğini ifâde ediyor; fa'ile, mef'ûle mânâsınadır diyor ve iştikak hakkında değişik görüşlere yer veriyor [100]. İbn Kayyim der ki:
"el-Bâri’ ismi sadece Allah için kullanılır. Çünkü O mahlûkâtı yokken yaratıp îcad edendir. Kulun kudreti buna taalluk etmez. Onun, nihayet, gücünün yettiği şey, Allah Teâlâ'nın yarattığı ve icad ettiği şeylerin bazı sıfatlarında tasarruftan ibarettir. Kudretini geçemeyecek bir şekilde, bir halden diğer bir hale değiştirmedir. 'Beraytu'l-kaleme' (kalemi yonttum) bu kökten değildir. Çünkü bu fiil mu'teldir, mehmûz değildir. Ebu Hilâl el-Askerî kesmek ayırmak mânâsını nakleder. Arapların 'Beraytüllahme min-erazm' dediklerini ileri sürer (el-Furuku'l-Luğaviyye, s. 113). Bera'tu mine'l-marad (hastalıktan iyileştim) de bu kökten değildir. Çünkü bu fiil de müte'addı değil, lâzımdır" [101]. Haşr sûresi [102] âyette "el-Hâliku'l-Musavviru" vasıflarının sırayla şöyle bir derecelenme ifâde ettiğini, sayın Prof. Dr. Suat Yıldırım'ın "Kur'ân'da Tanrılık" isimli doçentlik tezinden nakletmeyi uygun buluyorum: "Bunlardan önce, ilk sırada burada zikredilmeyen ibda' vardır.
1) İbdâ,
2) Takdir ve ilk şekli verme,
3) İnşâ ve tesviye,
4) Belirli sureti verme, öbür yandan şu pasajda da bu tesbitı bulmak mümkündür:
“Ey insan! Nedir Kerîm Rabbına karşı seni aldatan? O Rabb ki seni yarattı (halekake), ardından düzgünleştirdi (fesevvâke) ve (azalarını) denkleştirdi (fe'adeleke) ve dilediği surette (fi eyyi suretin) seni terkîb etti.” [103]
Burada yaratmak Halik; düzgünleştirme ve denkleştirme Bari; suret verme ise Musavvir isimlerinin icraatıdır" [104].
Şu halde, bera'e ve el-Bâri' kelimelerinde yaratmanın şu ince farklılıklarını gözönünde bulundurmak yerinde olur: canlıları yaratma; organları, unsurları ahenkli, düzgün ve mütenâsib yaratma; varlıkları muhtelif hey'etleriyle, birbirinden temyiz ve inşa etme hususlarıdır. [105]
[94] Hadid: 57/22
[95] Bakara: 2/54
[96] Haşr: 59/24.
[97] LA, I, 22; TA, I, 44. Tevrat'ta da "bara" fiilinin aynı mânâya geldiği ifade ediliyor. Tevratta Arapça "haleka" kadar çoklukta geçmektedir, deniliyor, (bk. D. Masson, 1,106 ve dipnotları.)
[98] RM. I, 260; Bey. I, 57.
[99] EI-Hâlimî'den nakleden Suat Yıldırım, ilgili eser.
[100] Tab., I, 288.
[101] İbn Kayyim, s. 280.
[102] Nur: 24.
[103] İnfitâr, 82/6,8.
[104] Suat Yıldırım, s. 235.
[105] Veli Ulutürk, Kur’an-ı Kerim’de Yaratma Kavramı, İnsan Yayınları: 28-30.