- Benu l mülevvah raiyyetu s süheymi

Adsense kodları


Benu l mülevvah raiyyetu s süheymi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sidretül münteha
Thu 6 January 2011, 03:25 pm GMT +0200
BENU'L-MÜLEVVAH, RAİYYETU'S-SÜHEYMÎ VE DİĞERLERİNİN SERİYYELERİ


6693-   Cündeb bin  Mekîs radiyallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Abdullah bin Gâlib el-Leysî'yi bir seriyyenin başında gönderdi; ben de içlerindeydim. On­lara Kedîd'de bulunan Benû Mülevvah (kabi­lesine) baskın düzenlemelerini emretti. Çık­tık, Kedîd'e varınca, el-Hâris bin el-Bersâ el-Leysî'ye rastlayıp onu yakaladık. Dedi ki: 'Ben Allah Resulüne gitmek ve onun nezdin-de müslüman olmak için yola çıktım.' Şöyle dedik: 'Eğer sen müslüman isen seni bir ya da iki gün bağlamamız sana bir zarar vermez. Eğer değilsen, durumunu iyice anlayıp güve-ninceye dek seni bağlarız' dediler ve onu iyi­ce bağladılar." |Ebû Dâvud]

6694-  Ahmed ve Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de:

"Cündeb dedi ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Gâlib ibn-i Ebcur el-Leysî'yi gönderdi."

(Yukardaki) hadisi zikretti ve ona şunu ilave etli: "Sonra bizimle olan siyah adamı ona nezaret etmek üzere geride bıraktık. 'Biz geri dönüp gelinceye kadar onu bekle! Sana karşı gelirse, başını kes!' dedik.

Sonra yola koyulduk, Kedîd'e vardık. İkindiden sonra orada konakladık.

Arkadaşlarım beni kendileri için bir gözcü olarak gönderdiler. Olanları iyi görebilmem İçin bir tepeye tırmandım; akşamdan önce orada bulundum. Bir adam çıktı ve beni yo­kuşta gördü. Karısına dedi ki: 'Vallahi gündüz görmediğim bir şeyi ben şimdi bu tepede bir karartı olarak görüyorum. Git bak, sakın senin bazı kaplarını sürükleyen köpekler olmasın!'

Baktı ve şöyle dedi: 'Hayır vallahi bir şey bulamıyorum.'

'Öyleyse bana bir yay, iki ok ver!' dedi. Kadın da onun emrini yerine getirdi. Nihayet bana ok attı, yan tarafıma saplandı ve hareket etmeden onu çıkarttım. Bir tane daha attı, onu da omuz başıma değdirdi, onu da çektim çı­kardım. Yine kımıldamadım. Karısına dedi ki: 'Vallahi iki okum da ona karıştı(saplandı). eğer bir gözcü olsaydı mutlaka kımıldardı.' Sabah olunca gider oklarımı alırım; onları kö­pekler çiğneyecek değil ya!"

Ondan sonra onlara biraz mühlet verdik, hayvanları geldi. Onları sağdılar, yatağa yattı­lar, geceden epey bir zaman geçtikten sonra aniden hücum ettik, öldürdüklerimizi Öldür­dük. Hayvanlarını önümüze katlık; içlerinden biri çığlık attı. Fakat biz tabana kuvvet yürü­dük. İbnü'l-Bersâ ve arkadaşına geldik. Onu da alıp götürdük. İnsanlar çığlıklar atarak bi­ze doğru yürüdüler, aramızda sadece bir vadi vardı. Havada ne yağmur vardı ve ne de bulut.

Allah tarafından bîr sel geldi, biz vadinin bir tarafında kaldık; onlar öbür tarafında kaldılar. Onlar karşı taraftan bize baka kaldılar, tek ki-şİ bile bu tarafa bir adım bile alıp geçemedi.

6695- Şa'bî, Raiyelu's-Suheymîradİyalla-hu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve selleın ona bir (İslâm'a davel amacıyla) mektup yazdı. O ise, mektubu alıp onunla kovasını yamadı.

Bunun üzerine Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem ona bir müfreze gönderdi. Onun ne malını, ne ailesini, ne koyununu, ne sığırı­nı ve ne de devesini bırakmayıp hepsini aldı­lar. Kendisi çıplak olarak kaçtı, eğersiz atına bindiği gibi daha önce müslüman olan kızı ve damadının yanma vardı.

Kızı onu öyle çıplak görünce, üzerine bir örtü attı ve sordu: 'Ne'n var, ne oldu?'

Başına gelenleri bir bir anlattı. Adam sor­du:

'Kocan nerdedir?'

'Develerin yanındadır' dedi. Hemen onun yanına gitti. O da: 'Ne'n var?' diye sorunca ona şöyle cevap verdi: 'Başıma gelenleri sor­ma; ne ineğim, ne devem, ne koyunum, ne ai­lem, ne de param kaldı, hepsini alıp götürdü­ler. Ben şimdi Muhammed'c gitmek istiyece-ğim, malım taksim edilmeden bari yetişe­yim.'

'Al devemi de git!' dedi. 'Ona ihtiyacım yok' dedi ve çobanın yük devesini aldı. Üze­rinde bir elbise ile çıktı. Öylesine kısa bir el­bise idi ki, başını örtünce kıçı, kıçını örtünce başı meydana çıkıyordu. Tanınmaktan hoş­lanmıyordu. Nihayet Medine'ye vardı.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, sa­bah namazını kılınca, dedi ki: 'Ey Allah'ın Resulü! Ver elini de sana biat edeyim!' dedi. Elini uzattı, onun eli üzerine koymak istedi­ğinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem elini çekti. Bunu tam üç kere yaptı. Üçüncü­sünde sordu: 'Sen kimsin?'

'Ben Raiyetü's-Süheymî'yim' dedi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, onun kolu­nu kaldırıp şöyle dedi: 'Ey müslümanlar top­luluğu! İşte Raiyetü's-Süheymî denilen adam budur. Kendisine yolladığım mektubu yırtıp onunla kovasını yamayan adam iste budun' Bunun üzerine ona yalvarmaya başladı. Ve sonunda dedi ki: 'Ey Allah'ın Resulü! Ailem ve malım ne oldu? Onları istiyorum.' 'Malım, soruyorsun, o taksim edildi. Ailene gelince görebildiğini ve gücün yettiğim alırsın.' Der­ken, devesini tanıdı, oğlunu da. Oğlu onun yanında duruyordu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e dönüp 'İşte oğlum budur!' dedi.

'Ey Bilâl onunla çık ve oğluna: 'Bu senin baban mıdır?' diye sor.

'Evet' derse onu ona ver!' Çıktı, sordu, o da: 'Evet' dedi ve oğlunu bunun üzerine ona verdi. Daha sonra Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem'e dönüp şöyle dedi:

'Ey Allah'ın Resulü! Ashabına bu kadar {senin gibi) düşkün olan birini bugüne kadar görmedim.'

'İşte bu bedevilerin sefilidir' buyurdu."

[Ahmed veTaberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de]

6696-  Onun (Taberânî'nin) başka bir ka­naldan naklettiği rivayeti:

"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona (Raiye'ye) dedi ki: 'Taksim edilmeden önce malına yetişirsen onu almakta sen her­kesten fazla hak sahibisin."

6697-  Esma bint Yezîd radiyallahu an-hâ'dari:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Mudar kabilesinin çölde oturanları üzerine bir seriyye gönderdi.

Anlattıklarına göre onlar, sahrada bir yer­de konakladılar. Sabah olunca bir çadır gör­düler. İçinde bir adam, etrafında da koyunlar vardı.

'Bize bir koyun keser misin?' diye rica el­tiler. Adam onlara bir koyun kesti; yüzdüler, pigirdÜer. Sonra bir tane daha kesti onu da yü­züp pişirdiler. Öğlen vakti sıcak basınca, sığınacak gölgelikleri olmadığı için koyunla­rın gölgelendiği yeri adamdan istediler. 'Biz burada gölgelenmeye bu koyunlardan daha lâyığız' dediler. Adam dedi ki: 'Eğer koyunla­rı buradan çıkartırsam sıcaktan ölür ve yavru­sunu düşürür. Ben. Allah'a ve Resulüne iman ettim, namaz kıldım, zekât verdim.' Dinleme­diler ve adamın koyununu zorla uzaklaştırdı­lar, çok geçmeden koyunlar yavrularım dü­şürdüler. Adam hemen Peygamber sallallahu aleyhi ve seliem'e koşarak gitti ve başından geçenleri anlattı. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem çok öfkelendi:

'Otur, o topluluk gelinceye dek bekle/' de­di. Nihayet onlar da geldiler. Onlara: 'Neden böyle yaptınız?' diye sorduğunda hepsi yalan söylediler ve yaptıklarını inkar ettiler. Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem bir an dü­şünceye daldı. Bedevî dedi ki: 'Benim doğru söylediğimi onların yalan söylediklerini hiç şüphe yok ki Allah biliyor. Ey Allah'ın Nebisi! Mutlaka Allah sana bunu bildirecektir.'

Ondan sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in kalbine adamın doğru söylediği ilham olundu. Bunun üzerine onları bir bir ça­ğırdı ve doğru söylemeleri hususunda and verdi. Hepsi ayrı ayrı Bedevinin söylediği gi­bi söylediler ve suçlarını böylece itiraf clmiş oldular.

Ondan sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ayağa kalktı ve şöyle buyurdu:

'Neden pervanelerin(kelebeklerin), ateşe üşüştükleri gibi yalana üşüşüyorsunuz?'"

[Taberftnî, Mu'cemtı''I-Kebi^'de leyyin bir scneılle.|

6698- İbn Abbâs radiyallahu anlı'dan:

"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bir müfreze gönderdi. Galip gelip ganimetler elde ettiler. (Mağlup düşmanların) aralarında bir adam vardı, dedi ki: 'Ben onlardan deği­lim. Ancak ben onlardan olan bir kadına âşık oldum; bırakın beni onu göreyim; sonra bana islediğinizi yaparsınız.'

Ondan sonra uzunca esmer bir kadının ya­nına vardı. Ona (kadına) şöyle dedi:

'Ey Hubeyş! Hayat sona ermeden müslü-man ol. Biliniz ki ya hile yoluyla ya da peşini­ze düştüğümde İsterse daracık sokaklarda ol­sun, size ulaşabilirini. Ne dersiniz? Yağmurlu gecelerde yollara düşmenin zorluğuna katla­nan aşığın sevdiğine ulaşması hak değil midir?

Kadın 'Evet bu, senin diyetin olur1 dedi. Ondan sonra adam geldi. Bunun üzerine o şahsın boynunu vurup öldürdüler. Kadın gelip üzerine kapandı, bir veya iki defa hıçkırdı, sonra o da öldü.

Döndüklerinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e bu durumu haber verdiler; şöyle buyurdu:

'İçinizde merhametli biri yok muydu?'

|Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr vel-Evsat'ta.]

6699- İsâm el-Müzenî radiyallahu anh'-dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bir ordu veya seriyye gönderdiği zaman onla­ra şöyle derdi: 'Bir mescid görürseniz, ya da bir müezzini ezan okurken duyarsanız, kimse­yi öldürmeyin!' Bunun üzerine biz bir seriyye ile yola çıktık. Tihâme topraklarına varınca, hayvanlarını önüne katmış giden bir adama rastladık. Ona İslâm'ı arzettik.

Dedik ki: 'Sen müslütnan mısın?'

'Nedir İslâm?" diye sordu. Biz ona bildir­dik, bilmediğini anladık.

Dedi ki:'Ya ben müslüman olmazsam, ba­na ne yaparsınız?'

'Öldürürüz seni' dedik.

'Tahtırevanında kadın bulunan develer ye-lişinceye dek bana müsaade eder misiniz?'

'Evet. Bize yetişirler.' Çıktı bir de ne gör­sek tahtırevanında bir kadın var. Ona dedi ki: 'Ey Hubeyş, hayat(ın) bitmeden müslüman ol!'

Kadın: 'Ardı ardına ondokuz kere müslü­man olurum.'dedi.

Sonra adam şöyle dedi: 'Biliniz ki ya hi­leyle ya da isterse daracık sokaklarda olsun peşinize düşerek size ulaşabilirim. Ne dersi­niz? Yağmurlu gecelerde yollara düşmenin zorluğuna katlanan aşığın sevdiğine ulaşması hak değil midir?'

Bunu size ailem y anırtıdayken söyledim artık hiçbir kabahaüm kalmadı. Sonra şöyle dedi: 'Bana sevgi ver, her çirkin yüzlü kadın gelmeden. Bana sevgi ver, çekirdekler mah­volmadan. Emir, sevgili ile ayrılıp uzaklaş­madan.' Sonra bize geldi ve:

'Bana dilediğiniz yapabilirsiniz' dedi.

Hemen onu alıp boynunu vurduk. Kadın da tahtırevanından indi ve üzerine abanıp kendisi de ölünceye kadar ağladı."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de ve Bezzâr]


6693-Bu hadisi Ebû Dâvud (2678), Abdullah b. Amr b. ebî'l-Haccâc an Abdilvâris an Muh. b. İshâk an Ya'k‍b b. Utbe an Müslim b. Abdillah an Cündeb senedi ile tahrîc etti.

6694-Bu rivayeti Ahmed (III, 467) ve Taberânî (1726), Muh. b. İshâk'tan tahrîc ettiler.

6695-Bu hadisi Ahmed (V, 285-6), Muh. b. Bekr an İsrâîl an Ebî İshâk ani'ş-Şa'bî an Raîyeti's-Süheymî senedi ile tahrîc etti. Râvileri Sahîh ricâlindendir.

6696-İsnâdında el-Haccâc b. Artât yer almıştır ki "tedlîs" yapmakla maruftur. Diğer râvileri Sahîh ricâlindendir. Ancak burada hadis Ebû İshâk an Raîye tarikiyle gelmiştir. Halbuki daha öncekiler Ebû İshâk ani'ş-Şa'bî an Raîye ve Ebû İshâk an Ebî Amr eş-Şeybânî mürsel tarikleriyledir (Mecma‘ VI, 206).

6697-Bu hadis Şehr b. Havşeb tarikiyle rivayet olunmuştur. Bu râvi ihtilâflıdır. Diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VI, 209).

6698-İsnâdı Heysemî'ye göre hasendir (Mecma‘ VI, 210).

6699-Her ikisinin de isnâdı Heysemî'ye göre hasendir (Mecma‘ VI, 210).


Bilal2009
Mon 8 July 2019, 08:47 pm GMT +0200
Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun

ceren
Tue 9 July 2019, 06:35 pm GMT +0200
Esselmau aleyküm.Rabbim razı olsun.İlmini her konuda yücelten artıran kullardan olalım inşallah.

Sevgi.
Wed 10 July 2019, 11:36 am GMT +0200
Ve Aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun