hafiza aise
Thu 28 April 2011, 09:15 am GMT +0200
Beni Nadir'in Arkada Bıraktıkları
Ektiğini biçen Beni Nadir, her ne kadar tahrip olmuş olsa da büyük bir arazi, yanıp yıkılmış evler ve kılıç, kalkan ve zırh cinsinden savaş malzemesi bırakmıştı. Ancak bunlar, göğüs göğüse savaş cereyan edip de elde edilen ganimet cinsinden olmadığı için Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellern), Allah'ın talim ettiği şekliyle hepsini Allah için ayırmış ve tasarruf yetkisinin sadece kendisinde olduğunu bildirmişti.v! Ortalık durulup da insanlar yeniden Medine'ye dönünce Efendimiz, yanına Sabit İbn Kays İbn Şemmas'ı çağırdı ve:
- Bana kavmini çağır, dedi. Hz. Sabit:
- Sadece Hazreç'i mi ya Resülullah, diye mukabelede bulunun-
cada:
- Hayır, Erisar'ın tamamını, buyurdu Allah'ın Resülii (sallallahu aleyhi ve sellern).
Bunun üzerine Hz. Sabit, Ensar'ı Resülullah'ın yanına davet etti. Niye çağnldıklannı merak ediyorlardı. Çok geçmeden Allah'ın Resülii (sallallahu aleyhi ve sellern), Ensar'a seslenmeye başladı. Hamd ü sena ile başladı sözlerine, her zamanki gibi. Ardından da, içindekilerle birlikte yurtlarını bırakıp da buraya göç eden Muhacirler konusunda bugüne kadar yapageldiklerinden dolayı takdirlerini ifade etti onlara. Daha sonra da şunlan söylemeye başladı:
- Dilerseniz, Allah'ın Bana verdiği Beni Nadir mülkünü Muhacirlerle sizin aranızda da bölüştürebilirim! Ancak Muhacir kardeşlerinizin elinde ne mal ve mülk ne de oturabilecekleri bir evleri var; onlar, bildiğiniz gibi sizin evlerinizde kalıp imkanlannızdan istifade
174 Bkz. Haşr, 59/7
etmektedirler! İsterseniz, bunları sadece onlara veririm ve böylelikle de onlar, sizin evlerinizden çıkar ve bundan sonra kendi imkanlarıyla baş başa kalırlar!
Her ne kadar ifadeler yumuşak ve teklif makul gözükse de Resülullah'ın bu sözleri Ensar'ı endişelendirmişti. Acaba, kardeşlerini ağırlama konusunda kendilerinde bir kusur mu görülmüştü! Bir aralık göz göze geldiler ve hiç vakit geçirmeden Evs ve Hazreç adına Sa'd İbn Muaz ile Sa'd İbn Ubade öne çıkarak şunları sıralamaya başladı:
- Ya Resülullah! Bilakis onların hepsini Muhacir kardeşlerimizin arasında taksim et! Hatta dilersen, bizim mallarımızdan da alıp onlar arasında paylaştır; ancak, onları bizden ayırma ve yine onlar bizimle birlikte kalmaya devam etsinler!
Daha dudaklarından bu cümleler dökülmemişti ki Erisar'ın bulunduğu yerden şu sesler yükselmeye başladı:
- Evet, biz de aynı şekilde düşünüyoruz; razı olduk ve kabul ettik ya Resı1lullah!
Göz dolduran bir manzaraydı bu; demek ki cemiyet kıvam tutmuş ve davanın istikbale taşınması adına gerekli olan kıvam da yakalanmıştı. Allah ve Resülü'nü razı edecek bir davranıştı aynı zamanda bunlar. Hizmette en önde koşturanlar ücret söz konusu olduğunda gerilerin de gerisine çekiliyor ve kendi nefislerine başkalarını tercih ediyorlardı. Zaten bu, Allah ve Resı1lü'nün istediği bir keyfiyet değil miydi?
İşte bu keyfiyet, semalar ötesini de harekete geçirecek ve Cibrili Emın'in getirdiği mesajda Allah (celle celaluhü), onlar için şu ifadeleri kullanacaktı:
- Bunlardan önce Medine'yi yurt edinip imana sarılanlar ise, kendi beldelerine hicret edenlere sevgi besler, onlara verilen ganimetlerden ötürü içlerinde bir kıskanma veya istek duymazlar. Hatta kendileri ihtiyaç duysalar bile o kardeşlerine öncelik verir, onlara verilmesini tercih ederler. Her kim nefsinin hırsından ve mala düşkünlüğünden kendini kurtarırsa, işte felah ve mutluluğa erenler onlar olacaklardır.v"
175 Haşr,59/9
Diller gönülden geçenlere tercüman olmuş; yapılanlar Allah'ı memnun etmiş ve olup bitenlere Resülullah da sevinmişti. Ellerini açtı ve daha oracıkta:
- Allah'ım! Ensar'a da, onlann çocuklarına da merhamet et, diye dua etmeye başladı.
Bundan sonra da, Beni Nadir'den arta kalan ve savaşsız elde edildiği için 'fey' denilen malları Muhacirler arasında paylaştırmaya başladı. İstisna olarak Ensar'dan, imkanları olmadığı için sadece Sehl İbn Huneyf ve EbU. Dücane'ye taksimde pay verilmişti. İbn Ebi'l-Hukayk'ın meşhur kılıcını da Sa'd İbn Muaz'a vermişti.