hafiza aise
Tue 4 September 2012, 11:25 am GMT +0200
BELÂLI PAPUÇ
Bağdat’ta Ebûlkasım Tanburî adında bir zengin vardı. Nekeslik ve cimriliğin derecesini anlamak için onun pabuç hikâyesini dinlemek kâfidir. Ayağındaki pabucuna yama üstüne yamalar vurdurmuş, dikiş üstüne dikişler diktirmişti; ta ki yeni bir pabuç parası vermeden kurtulabilsin.
Civarda bir adamın cimriliğini tarif etmek isteyenler, “Tamburî kadar nekes” diyerek onu dâima bir ölçü olarak yad ederlerdi.
Kimseye kırk para yardımda bulunmayan, ömründe tek defa olsun bir yaralı parmağı sarmayan bu pinti ve cimri zengin, nihayet halkın bedduasına uğradı; pabucunu yamata yamata biriktirdiği parasını, yine pabucunun cezasını vere vere bir güzel harcayıp bitirdi.
Söylentiye göre:
Tanburî, bir cuma günü banyoya gitmişti. Orada karşılaştığı bir dostu:
– Şu ayakkabınızı bir daha tamir edeyim, yine yırtığı görünüyor, diye şakalaşmıştı. Hamamdan çıkarken yamalı ayakkabısını bulamayan Tanburî, orada yeni bir ayakkabı bulunca dostunun tamir için kendi ayakkabısını götürüp, yenisini bıraktığını düşünerek yeniyi giyip çıktı. Neden sonra şehrin kadısı da hamamdan çıkıp ayakkabısını araştırırken bir köşede Tanburînin yamalı ayakkabısını buldu.
– Kadı efendinin ayakkabısını Tanburî çalmış! diyerek yakalayıp derhal hapse attılar. Bir hayli hapis yatıp para harcadıktan sonra çıkan Tanburiye, başına belâ olan yamalı ayakkabısı teslim edildiğinde, götürüp onu bir an önce kurtulmak düşüncesiyle Dicle’ye attı. Irmağın alt taraflarındaki balıkçılar ise ağlarının içinde meşhur ayakkabıyı bulunca derhal tanıdılar ve getirip Tanburî’nin penceresinden içeri fırlattılar.
Rafta gül yağı şişelerine çarpan ayakkabı, değeri yüksek gül yağının yere dökülüp telef olmasına sebep olduğundan iyice çileden çıkan Tanburî, bu defa onu evinin yanından akan ve şehrin su ihtiyacını gideren su kanalına attı. Suyu içenler ise, içtikleri suyun Tanburî’nin ayakkabısıyla kirlendiğini anlayınca yine onu alıp şehrin kadısının huzuruna çıktılar ve yüksek meblağda çevreyi kirletme cezası ödettikten sonra meşhur ayakkabısını yine ona teslim ettiler.
Artık iyice çileden çıkan Tanburî, kurusun da ateşe atayım, diyerek onu çatıya fırlattı. Neden sonra ayakkabıyı çatıdan kapan bir köpek, bir diğer çatıya atlarken ağzından düşürdüğünden, duvarın dibinde oturan üzeri yüklü bir kadının önüne birden düşen ayakkabı, kadının korkudan çocuğunu düşürmesine sebep oldu. Kadın şikâyetçi olduğundan Tanburî’ye yüklü bir tazminat cezası daha verdiler.
İşin sonu gelmeyeceğini anlayan Tanburî, nihayet bir gün Bağdat’ın en geniş meydanına çıkıp şöyle bağırmak zorunda kaldı:
– Ey ahali, bundan sonra hepinizin de malûmu olsun ki, bu belâlı papuç ile uzaktan yakından bir alâkam kalmamıştır. Onun yüzünden işlenecek suçlara bundan sonra ortaklık etmiyorum. Ama bununla beraber dayanıklı ve antika ayakkabıdır. Biri alıp uzun zaman yine de giyebilir. Hediyem olsun! Böylece bana nekes ve cimri diyenler de utansınlar.
Ahmet Şahin