- Bediüzzaman’ın kaldığı Beyrut Palas Oteli

Adsense kodları


Bediüzzaman’ın kaldığı Beyrut Palas Oteli

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ehlidunya
Sat 17 September 2011, 11:56 pm GMT +0200

    Bediüzzaman’ın kaldığı Beyrut Palas Oteli

1970 senesinde Risâle-i Nur’la müşerref olduktan sonra; Nurlarla, Üstad’la, cemaatle alâkalı olan her şey dikkatimizi çekmeye başlamıştı. Üstadın, vefatından birkaç ay önce Ankara’ya gelip de kaldığı, Denizciler Caddesi üzerinde bulunan Beyrut Palas Oteli’nin merdivenlerinden inerken çekilen resmi görünce, o oteli aramış ve bulmuştum. Üstadın merdivenleri inerken çekilen o yer aynen duruyordu. 70’li yıllarda bir fotoğraf makinesi denk getirip de resim çekmek aklımıza gelmedi. Daha sonraları da oradan geçtiğimizde hep hatırımıza geliyordu, ama bir türlü nasip olmamıştı resim çekmek. Oradan her geçişimizde, sanki Üstad aynen o merdivenlerden iniyor gibi hissediyorduk.

Bir de, o resim karesinde bulunan ve Üstadın hemen üzerindeki basamakta yer alan uzun boylu, paltolu zatın, 1965 senesinde okuduğum ortaokul 1. sınıftaki din dersi hocam Günay Tümer (o zaman Ankara İlâhiyat Fakültesi’nde asistanmış) olduğunu öğrenince, daha değişik bir merak ve alâkamı celb etmişti. Hocamın da Nur Talebesi olduğunu zannederek çok sevinmiştim. Ama, sonradan öğrendiğime göre, o zaman İlâhiyat Fakültesi’nde talebeymiş Günay Hoca. İşte bir vesileyle otele gelip Üstad’ı ziyaret etmiş ve rahmetli İbrahim Canan’ın o resmi çekmesiyle, o da, karede yerini almıştı. (Tabiî daha sonraları hocanın izini sürdüm, Üstad’la alâkalı görüşlerini de alayım diye... Fakat bir türlü bulamıyordum. Yıllar sonra, tayinen geldiğim Bursa’da, İlahiyat Fakültesi’nde profesör olduğunu öğrendim ve ziyaret etmeyi plânlıyordum. Tevafuk bu ya, bir grossmarkete alış veriş için gittiğimde, girişte bir zatın oradaki çalışanlarla konuşurken, isminin “Günay Tümer” olduğunu söyleyince dikkat kesilmiştim. Yanına yaklaşarak, kendimi tanıtıp, “Hocam, Bediüzzaman Hazretleri ile olan resimdeki zat siz miydiniz?” dedim. 28 Şubat hadisesi zamanındaydı galiba. Etrafa bakarak yavaşça eğilip, “Evet” dedi. Baktım çekingen davranıyor, fazla üstelemedim. Sonra görüşme niyetimizle ayrıldık, ama bir müddet sonra, bir trafik kazası neticesinde vefat etmişti. Allah rahmet eylesin. Nasib olmadı görüşmek.)
Neyse, 1981 yılında Ankara’dan ayrıldıktan sonra, nadir de olsa Denizciler Caddesi’nden geçtikçe, o merdivene bakıyordum. Bazen arkadaşlarımızla oradan geçtiğimizde, onlara da gösteriyor, “İşte o resimdeki merdiven ve otel burası” diyordum. Bir çok kimsenin de dikkatini çekiyordu orası.
Nihayet, geçtiğimiz Temmuz ve Ağustos aylarını, uzun müddettir ayrıldığım Ankara’da geçirdim. Bu sefer kafaya koymuştum. Hususî olarak Denizciler Caddesi’ne gidecek, Beyrut Palas Otel’in önündeki merdivende bir resim çekilecektim. Ve bir Cuma günü, Hacı Bayram 27’deki rahmetli Bayram Yüksel Ağabeyin dershanesine, Ömer Tuncay Ağabeyin yapacağı dersi dinlemek üzere giderken yolumu ona göre ayarlayıp, Denizciler Caddesi’ne girdim, oteli buldum. Fakat, resimdeki o merdiven biraz değişmiş, otelin girişi yan tarafa alınmıştı. Otelin ismi değişerek “Beyrut Otel” olmuş olsa da, yine orada duruyordu. Otelin yeni sahiplerine kendimizi tanıtıp anlatınca, sağ olsunlar bizimle çok ilgilendiler. Aslen Tuncelili olan Hüseyin Bey, bizi yukarı çıkartarak oteli gezdirdi. Üstadın iki defa gelerek kaldıkları odaları gezdirdi bize. Biz de bunların da resmini çektik.
Bazı kimseler, Üstadın son demlerine yakın kaldıkları iki otelin ismini karıştırıyorlar. Bunlar; Ankara’daki Beyrut Palas ve son nefesini verdiği Urfa’daki Şehir otelleridir. O resmin içinde bulunan ve hâlen de hayatta olan Hasan Okur Ağabeyle, yazın Kırşehir kır buluşmasında bir araya geldiğimizde, o resmin nasıl çekildiğini anlatmıştı bize. Ankara’da bulunduğumuz günlerde, bir hatırayı da bu şekilde kaydetmiş olduk.
 
OSMAN ZENGİN