- Bediüzzaman elma için piyasayı araştırdı

Adsense kodları


Bediüzzaman elma için piyasayı araştırdı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
neslinur
Thu 17 June 2010, 07:30 am GMT +0200



Üstad elmayı bir şartla kabul edeceğini söyleyerek bir teklifte bulundu; 'Bu kardeşin gider...


Son Şahitler'den Ai Tayyar anlatıyor:

(1932'de Konya'nın Ereğli kazasının Ayrancı nahiyesinde doğdu. Bediüzzaman'ı 1955-1959 yıllarında muhtelif defalar ziyaret etmişti.)

"Üstad Bediüzzaman Hazretlerini ikinci ziyaretim, 1957'nin sonbaharına rastlar. Kendi bahçemizden 'daldabir' diye isimlendirdiğimiz elmadan bir sepet doldurarak Isparta'ya müteveccihen hareket ettim. Yalnızdım. Üstadın ikamet ettiği eve vardım. Heyecandan elimdeki sepetin daha da ağırlaştığını hissetim. Farklı bir halet-i ruhiye içersinde zile bastım. Yine Zübeyir Ağabey çıktı. Sepeti elimde görünce, 'Kardeşim! Üstad katiyen hediye kabul etmiyor. Sen bunu getirmeseydin iyi olurdu' dedi. Parmağıyla, Üstadın kapısından tahminen 50 metre uzakta duran polisi gösterip, 'Geceli, gündüzlü mütemadiyen burayı bekliyor. Üstad ziyaretçi kabul etmiyor' dedikten sonra, içeri girip Üstada haber verdi. Üstad Hazretleri beni ikinci defa huzuruna kabul etti.

"Üstadın elini öptüm. O da alnımdan öperek iki eliyle başımı sıvazladı. Niçin geldiğimi sordu. Tekrar tekrar 'Risale-i Nur'ları okumak, benimle görüşmekten çok daha faydalıdır' diyerek Nur'larla meşgul olmanın maddi ve mânevî faydalarından bahsetti. Bir saat kadar Üstadın yanında kaldım. Tahiri Ağabey, Zübeyir Ağabey, Bayram Ağabey ve daha birçok ağabeyler Üstadın yanındaydılar.

"Üstadın karyolasının başucunda kırmızı yazı ile yazılmış, Kur'ân hattıyla 'Dost istersen Allah yeter' levhası asılı duruyordu. Ayrıca, odasının iki duvarını boydan boya kaplayan bir metre eninde, Kur'ân hattıyla yazılmış Şecere-i Resulullahı gösteren çok yıpranmış, kâğıttan bir harita vardı.

"Ayrılma zamanı gelince Üstadım bana, 'Esselamü Aleyküm' dedi. Bu meydanda Zübeyir Ağabey, 'Üstadım, bu kardeşimiz bir sepet elma getirmiş' deyince. Üstadın tavrı birdenbire değişerek 'Sen Risale-i Nur'ları okumuyor musun? Benim hediye kabul etmediyim Risale-i Nur'larda yazar' dedi ve hediyeyi kesinlikle kabul etmeyeceğini söyledi. O anda içimden, 'Üstadım, sen bu elmaların haram olduğunu düşünerek kabul etmiyorsun' diye geçirdim. Ve safiyâne, 'Üstadım,' dedim, 'bu elmanın fidanlarını kendi tarlamıza, kendim diktim. Hizmetini bizzat kendim yaptım' dedim ve başladım ağlamaya.

"Üstad bu defa başını salladı ve elmayı bir şartla kabul edeceğini söyleyerek bir teklifte bulundu; Zübeyir Ağabeye işaret etti, 'Bu kardeşin gider, elmanın piyasada kaç kuruş olduğunu öğrenir, parasını alman şartıyla elmanı kabul ederler' dedi.

"Mecburen bu teklifi kabul ettim. Zübeyir Ağabey elmayı alarak çarşıya götürdü. Biraz sonra döndü. Üstada, elmanın kilosunun 10 kuruş olduğunu söyledi. 10 kilo elmanın 1 lira tuttuğu hesap edildi. Üstad Hazretleri, kesesinden 4 tane sarı 25 kuruşluk çıkardı ve elma parası olarak bana verdi. Gözlerim yaşlı olarak Üstadın ellerini öptüm. O da alnımdan öptü ve başımı sıvazlayarak müsaade etti.

(Son Şahitler, Necmeddin Şahiner)