- Bediüzzaman a Göre Terörü Besleyen Unsurlar ve Çözüm Yolları

Adsense kodları


Bediüzzaman a Göre Terörü Besleyen Unsurlar ve Çözüm Yolları

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ezelinur
Fri 27 August 2010, 08:01 pm GMT +0200
Giriş

İnsanoğlunu Yüce Allah, en yüksek derecelere çıkabilecek ve en sefil yerlere düşüp sürünebilecek özellikte yaratmıştır. Kendisine peygamberler ve kitaplar göndererek sorumluluğunu ve nasıl davranması gerektiğini hatırlatmış ve en yüksek mertebelere çıkması için gerekli tenezzülatı yapmıştır.

Bütün bunlara rağmen insanoğlu genellikle nefis ve hevasına uyarak, kendisine verilen nimet ve gücü, şükür ve kulluk yolunda kullanacağı yerde, isyan ve zulüm yolunda kullanmıştır.

Geçtiğimiz asırlarda dalalete düşen ve inkar yoluna sapan firavunlar, nemrutlar, şeddatlar ve daha başka zalimler, yeryüzünü fesada vermişler, anarşi çıkarmışlar ve terör estirmişlerdir. Zamanımızın zalimleri de az bir zahmetle eskiden yapılanların yüzlerce kat fazlasını şimdi yaparak ahirzamanı kana bulamışlar, hâlâ da bulamaya devam etmektedirler.

Daha dün 12 Eylül öncesi 5 binden fazla gencimiz koskoca bir hiç uğruna birbirlerine kırdırılmış, dünyanın gözü önünde Sırplar Müslümanları hunharca katletmiş, yıllardan beri Doğu Anadolu bölgemizde süren terör kasırgası 30 binden fazla gencimizi acımasız bir şekilde yutmuştur.

Bediüzzaman, gerek Osmanlı ve gerekse Türkiye Cumhuriyeti dönemleri itibariyle çok çalkantılı ve sıkıntılı bir hayat geçirmiş, birinci ve ikinci dünya savaşlarının ortalığı kasıp kavurduğu ve insanlığa büyük felaketler getirdiği buhranlı asırda, insanlığı düştüğü bu kargaşa, terör ve anarşi durumundan kurtarmak için; imansızlık, cehalet, ihtilaf, zaruret, adaletsizlik, tarafgirlik ve menfi milliyetçilikle hiçbir engele aldırış etmeden ömrünün sonuna kadar mücadele etmiştir.

1-İmansızlık


Allah’a inanmayan bir kimse, her bir varlığı ilah kabul etmek zorunda kalacaktır. Peygamberlere inanmayan cahiliye döneminde olduğu gibi vahşet ve bedeviyetin derinliklerine düşecektir. Kitaplara inanamayan his ve heveslerine uygun hareket edip başkalarına, özellikle zayıf ve korumasızlara zulmü zevk hâline getirecektir. Meleklere inanmayan, “Nasıl olsa beni hiç kimse görmüyor. Kayıt kuyut da yok. Her ne yaparsam yanıma kâr kalacak. O halde istediğim gibi hareket eder, keyfime bakarım.” deyip başkalarının haklarını ve huzurlarını gasp edecektir. Kadere inanamayan kederden emin olamayacak, her şeyi kendisine düşman sayacaktır. Ahirete inanmayan, “Nasıl olsa hesap soran yok. Kendi zevk ve mutluluğum için istediğimi yapar, her kim olursa olsun kendim için her şeyi feda ederim.” diyecektir. Bütün bunlar, bir keşmekeş, anarşi ve terörü doğuracaktır. Hemen hemen her asırda, hiçbir kural ve hak tanımayan zalimler insanlığın başına bela olmuşlar, ortalığı kasıp kavurmuşlardır.

1789 Fransız ihtilalinde ekilen hürriyetperverlik tohumları, sosyalistliğe, sosyalistlik de bir kısım mukaddesatı tahrip ettiğinden, aşıladığı fikir, bilâhare bolşevikliğe dönüşmüştür. Bolşeviklik de ahlâkî, kalbî ve insânî çok mukaddesatı bozduğundan, hiçbir kayıt ve hürmet tanımayan anarşistlik mahsulünü vermiştir. İnsanın kalbinden hürmet ve merhamet çıksa, akıl ve zekâvet, o insanları gayet dehşetli ve gaddar canavarlar hükmüne geçirir; daha siyasetle idare edilmez, anarşist çapulcu olur. (Nursi, Şualar, 508) Dinini bırakan bir Müslüman, başka hiçbir dine giremez, dinsiz olur, bütün bütün bozulur, mürted ve anarşist olur; ruhunda kemâlâta medar hiçbir hâlet kalmaz. Vicdanı tefessüh eder, sosyal hayata bir zehir olur. Anarşist olur. Anarşi de hiçbir hakkı tanımaz, insaniyet seciyelerini canavar hayvanların seciyesine çevirir. (Nursi, Emirdağ Lahikası, 191, 438, 458)

Bizim ülkemizde de komünist perdesi altında anarşistliği ihya ve umumi emniyeti bozmak için çok çabalar sarf edilmiş ve çok dehşetli çalışmalar yapılmıştır. Bediüzzaman, bu dinsizlik fikrini kırmak, Kur’an ve iman hakikatlerini parlatıp bütün insanlığa anlatmak için asrımızın anlayışına uygun bur üslup ve tarzda Risale-i Nur külliyatını neşretmiştir. Risale-i Nur ve şakirtleri, tahkikî iman kuvvetiyle bu vatanın her tarafında o müthiş ifsadı kırmış, durdurmuş, sed olmuş, emniyet ve âsâyişi temine çalışmıştır. (Nursi, Lem‘lar, 260)

2-Cehalet

Cehalet zihinlerin çirkin, karanlık, gafil ve sisli halidir. Günümüzde dalalet ve fenalıklar, cehaletten değil, fen ve ilimden gelmektedir. Dolayısı ile bilgili olmak cehaleti gidermemektedir. (Nursi, Emirdağ Lahikası, 21) Marksizm, bolşevizm, kominizm ve sosyalizm gibi insanlığı anarşi ve teröre sevk eden dehşetli fikirler çok okumuş, bilgili ve düşünen insanlar tarafından ortaya atılmıştır.

Bedüzzaman, fen ve din ilimleri birlikte okutulmazsa hakikatler gizlenir, birisinde taassup, diğerinde de hile ve şüpheler zuhur eder. Güvensizlik, sürtüşme, inat ve tarafgirlik alır başını yürür. (Nursi, Münazarat, 127) görüşündedir. Bu nedenle bir yandan cehaletle mücadelesini neşrettiği iman hakikatleri ile ederken, diğer yandan da tamamen din ilimleri ile tedrisat yapan medreselerin ıslahı için çalışmıştır. Yeni açılan mekteplerde sadece fen ilimleri ile eğitim yapılması, yukarıdaki görüşte de ifade edildiği gibi medrese ehli ile aralarında rekabet, kıskançlık ve sürtüşmelere sebep olmuştur. Bu nedenle hem bu çatışmaları önlemek, hem orta yolu bulmak, hem de ileride büyük ve faydalı neticeler verecek fen ve din ilimlerinin birlikte okutulacağı bir üniversite açılması için gayret sarf etmiştir. Bunun için 2. Abdülhamid’den tahsisat bile almış, Cumhuriyet döneminde de Millet Meclisinin teveccühünü kazanıp gerekli parayı ayırttırmış ise de savaş ve sair sıkıntılar nedenleriyle gerçekleştirememiştir. (Nursi, Şualar, 482)

Bütün bunlara rağmen Bediüzzaman, okullara, yanı başlarına açılan nur medreseleri ile inanç noktasındaki cehaleti gidermek suretiyle gerekli takviyeyi yapmış, pırıl pırıl imanlı ve fen bilimleriyle donanmış gençler yetiştirerek bir derecede olsa amacına ulaşmıştır.