seymanur K
Thu 16 June 2011, 04:24 pm GMT +0200
Beda Ve İradelerin Hadis Olması
Allah, yaratacağı bir şeyi ezelde murad etmiş olup, o anda yeni bir irade ihdas etmiş değildir. Çünkü iradeler, irade sahibinin bilmediği bir kader doğrultusunda gerçekleşmez. Hayır olsun şer olsun olanları da olmayanları da ezelî bir bilgi ile bilen (Allah), -yaratmayı murad ettiği varlığa ilişkin bilgisi hadis bir bilgi olmadığı için- sonradan meydana gelmiş bir bilgi ile değil ezelde sahip olduğu bilgi ile irade etmiştir.
Ehl-i Sünnet olduğunu iddia eden bazıları ve ehi-i bid'at, bu durumu iradenin hadis oluşuna yorumlamıştır.
Ehl-i Sünnet olduğunu iddia edenler kaderi isbat etmek istemiş ve "Allah'ın iradesi, ezelî takdirden sonra, takdiri ise iradeden öncedir" demişlerdir.
Ehl-i bid'at mensubu bazıları ise [875] iradenin, hadis bir şeyin yaratılması olduğunu, mahluk olmadığını; fakat Allah'ın varlıkları, bu irade ile yarattığını, yine onlar; yaratmanın, yaratılan şeyden farklı ve kendisinin bir irade olduğunu, Allah'ın zati sıfatlarından olmadığını savunmuşlardır. Halbuki Allah bir şeyin, kendi iradesi dışında, (kendiliğinden) meydana gelmesinden,' [876] beda (sonradan bilgi sahibi olmak) ve irade değişimlerinden [877] beri ve münezzehtir. Siz Allah'ın izni ile Mescid-i Haram'a gireceksiniz [878] ayetinde, Mescid-i Haram'a gireceklerine ilişkin ilahî bir bilgi doğrultusunda Allah onların oraya gideceklerini vaad etmiştir:
Biz, bir şeyin olmasını istersek, ona ol deriz; o da hemen oluverir [879] ve Biz bir beldeyi helak etmek istediğimizde, oranın şımarık elebaşılarına emrederiz... [880] ayetleri, Allah bir şeyi yaratmadan önce o şeyi yaratma anında yaratmayı murad etmekte; O, ezelde o şeyi daha sonraki bir dönemde yaratmayı murad etmekte; söz konusu vakit geldiğinde de o şeyi bu vakitte yaratmayı murad etmekte ve kendi iradesi ile o şeyi yaratıldığı vakitte yaratmakta anlamınadır.
Varlıkları yaratmadan önce de yarattığı anda da irade sahibi olduğu için Allah'ın iradesi devamlıdır. Bir seyi(n olmasını) istediğimizde... ayeti, yaratıldığı zaman gelince anlamınadır. Allah bu vakit gelmeden önce de yarattığı şeye yönelik bir iradeye sahipti. İradesi gereği onu, o zaman yaratmış; o vakit de o şeye yönelik bir iradeye sahip olduğu"halde, sadace vakti irade etmiştir. Arablar karşılıklı konuşmalarda bunu yaparlar; biri diğerine, "Sana ne zaman gelmemi istiyorsun?" diye sorduğunda diğeri, "Yarın" diye cevap verir. Zahirde, gelmek istediği zamanı sormakla birlikte aslında; gelme zamanını değil, bizzat gelmeyi kastetmektedir; buna karşılık muhatabı da geleceği zamana vurgu yaparak cevap vermektedir. Şayet "Sana ne zaman gelmemi istiyorsun?" diye sorduğunda, sorunun zahirine göre cevap vermiş olsaydı, "Ne zaman sana gelmemi istiyorsun?" demesi, muhatabının da "Yarın bana gelmeni istediğim saat (şudur)" diye geliş vaktini söyleyerek ona cevap vermesi gerekirdi. Zahirî anlamda o, gelme zamanını kasdetmekle birlikte, sadece irade zamanını sormakta, muhatabı ise sorunun zahirine itibar etmeyip içeriğini dikkate alarak cevap vermektedir.
Aynı şekilde Allah da, bir şeyin var olma zamanını murad ederek, bu irade doğrultusunda bir ayet vahyettiğinde, zahirî anlamda, Bir beldeyi helak etmek istediğimizde...; (yani daha önce murad etmiş olduğumuz vakit geldiğinde o beldeyi helak ederiz) buyurmuştur. "İstediğimizde..." ifadesi ise, onları helak etmek istediğimiz vakit geldiğinde anlamınadır; beda doğrultsunda başka bir irade anlamına değildir. Allah, helak etmeyi murad ettiği kendi katında malum vakit geldiğinde gerçekleştirmek üzere ezelde o şeyi yaratmayı murad etmiştir. Beldeleri de helak edildikleri vakit geldiğinde helak etmek üzere, helak etmeyi ezelde murad etmiştir. Allah beldeleri helak ettiği zaman, onları helak etmeyi dilediği, helak anından önce, ezelî bir irade ile helak etmiş, yine ezelî bir irade ile helak edeceği vakte kadar helak edilmelerini ertelemeyi murad etmiştir. [881]
[875] Muhâsibî buradan ehl-i bid'atten bazıları ifadesi ile Mutezile'yi özellikle de kendisi ile çağdaş olan büyük Mutezilî kelamcı Ebu Huzeyl el-Allaf’ı kasdetmektedir. Makalatu'l-İstamiyyin, c. 2/48'de zimredilmiş olduğu gibi el-Allaf şunları söylemektedir: "İrade hiç yoktan yaratma anlamında Allah'ın bir şeyi yaratmasıdır, bu da o şeye yönelik iradesi ve ona ol demesidir".
[876] Bu paragraf Mutezile'ye cevap niteliğindedir.
[877] Bu paragraf Rafızîlere cevap niteliğindedir.
[878] Fetih: 48/27.
[879] Nahl: 16/40.
[880] İsra: 17/16.
[881] Haris El- Muhasibi, El- Akl Ve Fehmü’l Kur’an, İşaret Yayınları, İstanbul, 2003: 309-311.