ezelinur
Wed 27 January 2010, 06:20 pm GMT +0200
Bayram namazlarının bir takım sünnetleri vardır. Meselâ bayram namazlarında hutbe okumak sünnettir. Ki bunların açıklaması daha önce yapılmıştı. Yine önceki açıklamalarımızda belirttiğimiz gibi, Mâlikîler bu hutbelerin mendub olduğunu ileri sürmüşlerdir. Hutbe esnasında hatib tekbir alırken, dinleyicilerin de tekbir almaları mendubtur. Cuma hutbesindeyse durum bunun tersinedir. Çünkü zikirle de olsa, Cuma hutbesi okunurken konuşmak Mâliki ve Hanbelîlere göre haramdır. Şâfiîlerse, zikirle de olsa bayram ve Cuma hutbelerinde konuşmanın mekruh olduğunu ifâde etmişlerdir. Hanefîlere gelince; bunlar, Cuma ve bayram hutbeleri esnasında zikirle konuşmanın sahîh olan görüşe göre mekruh olmadığını söylemişlerdir. Zikirden başka şeyle konuşmaksa haramdır.
Bayram gecelerini Allah’a tâat, zikir, namaz, Kur’an okumak ve benzeri şeylerle ihya etmek mendubtur. Bu hususta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Sevabını sırf Allah’tan bekleyerek Ramazan ve Kurban bayramı gecelerini ihya eden kişinin kalbi, kalblerin öldüğü günde ölmez.”[5] Yatsı ve sabah namazlarını cemâatle kılmakla da bu geceler ihya edilmiş olur.
Denilebilir ki; hadîste bahsedilen ecir ve sevâb, bu geceleri ihya etmenin mendub olmasıyla orantılı olamaz. Çünkü kıyamet gününde kalbierin dirilmesi demek, Allah’ın hoşnutluğunu elde etmek mânâsına gelir. Ki artık ondan sonra gazâb-ı ilâhîye maruz kalma korkusu kalmaz: Buna verecek cevabımız şudur: İslâm Dini, insanları bazı görevlerle mükellef kılmıştır. Bu görevleri, dinin istediği şekilde yerine getiren, mutlak olarak Allah’ın rızâsını kazanır. Yerine getirmeyense gazabına müstehak olur. Verilen görevler dışında fazîletli amellere gelince, İslâmiyet bu amelleri işleyen kimselere güzel mükâfatlar vad ederek bunları imrenilir hâle getirmiştir. Bu amelleri işlemeyenlerse herhangi bir cezayla karşılaşmayacaklardır. Açıkça bilinmektedir ki, güzel mükâfatlar, görevi yapmayan kimselere verilmeyecektir. Meselâ oruçla yükümlü kimseler, oruç tutmadıktan, gücü yettiği halde hac için Allah’ın beytine gitmedikten, kendilerinden istenen zekât ve sadakayı vermedikten sonra, elbette ki bunların bayram gecelerini baştan sona ihya etmelerinin kendilerine bir faydası olmayacaktır. Fakat şunu da söyliyelim ki; kişi her ne kadar günahkâr olsa da bu gecelen dürüst ve içten gelen bir tevbeyle, günahlarından sıyrılarak ihya ederse, bunun elbetteki büyük bir etkisi olacak, günahları da Allah’ın inâyetiyle silinecektir. İttifakla kabul edilen görüşe göre tevbe, büyük günahları ortadan kaldırır.
Bayramlar için bilinen şekliyle gusletmek, üç mezheb imamına göre mendubtur. Hanefîlere göre ise sünnettir. Bayram günü koku sürünüp süslenmek mendubtur. Kadınlara gelince, bunların namaza giderken, fitneye sebep olur korkusuyla koku sürünüp süslenmeleri mendub değildir. Namaz için dışarı çıkmayacaklarsa bunu yapmaları mendub olur. Bayram namazını kılmayan erkeklerin de bayramda süslenip koku sürünmeleri mendubtur. Çünkü böyle yapmak, namaz için değil, bayram için mendubtur. Bu hususta ittifak vardır. Yalnız, Hanefîler, koku sürünüp süslenmenin mendub değil sünnet olduğu görüşündedirler.
Bayramlarda ister yeni olsun ister kullanılmış olsun, beyaz veya başka bir renkte olsun, kadın ve erkeklerin en güzel elbiselerini giymeleri mendubtur. Mâlikîlerse daha güzel bir elbise bulsa bile, yeni olanı giymenin mendub olduğunu söylemişlerdir. Hanefîlerse yeni elbiseyi giymenin mendub değil, sünnet olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Ramazan bayramında namaza gitmeden önce bir şeyler yemek mendubtur. Şayet bulunabilirse, yenen şeyin hurma olması, hurmanın da üç veya beş gibi tek sayılı olması mendubtur. Kurban bayramındaysa yemeyi, namaz sonrasına bırakmak mendubtur. Kurban kesenin, kurban etinden birazını yemesi mendubtur. Kurban kesmeyen kişininse, namazdan önce bir şeyler yemesi normal olduğu gibi, namazdan sonra da yemesi mümkündür. Hanbelîlerle Hanefîler bu görüştedirler. Şâfiîlerle Mâlikîlerin buna ilişkin görüşleri aşağıya alınmıştır.
Maliki ve Şafiiler dediler ki: Kurban kesse de kesmese de kişinin kurban bayramında yemeyi, namaz sonrasına bırakması mutlak olarak mendubtur.
İmamdan başkasının, sabah namazından sonra ve henüz gün doğmadan önce de olsa, üç mezheb imamının ittifakına göre, bayram namazı kılınacak yere acelece gitmesi mendubtur. Mâlikîler bu görüşe muhalefet etmişlerdir.
Malikiler dediler ki: İmamdan başkasının evi namazgaha yakınsa gün doğduktan sonra oraya gitmesi; yakın değilse imama ulaşacak kadar bir zaman önce oraya gitmek için evden çıkması mendub olur.
İmamınsa, bayram namazı kılınacak yere biraz geç gitmesi mendubtur. Öyle ki, namazgaha gittiğinde beklemeksizin hemen namaz kılabilmelidir.
Bayram günlerinde tırnakları keserek, bedendeki tüyleri ve kirleri gidererek kişinin üstünü başını düzeltip güzelleştirmesi mendubtur.
Hanbeliler dediler ki: Bayram namazı olmasa bile herhangi bir namazı kılmak isteyenin bu temizliği yapması mendub olur.
Namaza giden kişinin yürüyerek gitmesi, giderken de seslice tekbir alması ve bu tekbirleri namaza başlayıncaya kadar devam ettirmesi ittifakla mendubtur. Yalnız Hanefîler, bu tekbirleri sessizce almanın daha faziletli olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Hanefiler dediler ki: Sesli veya sessiz tekbir almakla mutlak olarak sünnet, yerini bulur. Yalnız, nıûtemed olan görüşe göre tekbirin sessizce alınması daha faziletli olur.
Mâlikîlerse tekbirleri imamın gelişine kadar veya namaza başlanmasa bile, namaz için ayağa kalkılmasına kadar devam ettirmenin mendub olduğunu söylemişlerdir. Her iki görüş de ağırlık bakımından aynıdır. İmamsa tekbirlerini, mihraba girinceye kadar sürdürmelidir. Namazgaha gelen kimsenin, dönerken başka yoldan gitmesi mendubtur. Ayrıca bayram günlerinde kişinin, mü’min kardeşlerini güler yüzle, sevinç ve ferahla karşılaması, bütçesine göre sadaka vermesi, yükümlüsü ise fitreyi sabah namazıyla bayram namazı arasında vermesi mendubtur.[6]