ezelinur
Wed 27 January 2010, 06:28 pm GMT +0200
Bayram hutbelerinin rükünleri yerine getirilmedikleri takdirde, bu hutbeler gerçekleşmiş olmazlar. Bu rükünler, iftitah (başlangıç) dışında aynen Cuma hutbeleri gibidirler. Bu hutbeleri tekbirle başlatmak sünnettir. Bayram namazlarının kılınış keyfiyetinde bu tekbirlerin sayıları belirtilmişti. Cuma hutbesine gelince; bunu, Allah’a hamd ile başlatmak gerekir. Bu hutbelerin rükünlerini her mezhebe göre aşağıda ayrı ayrı anlatmış bulunmaktayız.
Hanefiler dediler ki: Bayram hutbeleri aynen Cuma hutbesi gibidir. Sadece az veya çok miktarda mutlak olarak zikretmek bu hutbenin tek rüknüdür. Mezkûr hutbenin tahakkuk etmesi için sadece bir tahmîdte veya teşbihte veya tehlîlde bulunmak yeterli olur. Yalnız bunlarla yetinmek tenzîhen mekruhtur. Bu mezhebe göre ikinci hutbeyi okumak şart değildir. Sadece sünnettir. Nitekim bu husus Cuma bahsinde de anlatılacaktır.
Malikiler dediler ki: Bayram hutbeleri de, Cuma hutbeleri gibidir. Sadece bir tek rükünleri vardır ki, o da anılan hutbelerin sakındırma veya müjdelemeyi içermiş olmasıdır. Nitekim bu husus Cuma bahsinde de anlatılacaktır.
Hanbeliler dediler ki: Bayram hutbelerinin üç rüknü vardır:
1. Peygamber (s.a.s.) Efendimize salâtta bulunmak: Salâtta bulunurken mutlak salât kelimesini telâffuz etmek gereklidir.
2. Kur’an-ı Kerim’den bir âyet okumak: Bu okunan âyetin kendi başına müstakil bir anlamının olması veyahut da hükümlerden birini içermesi şarttır. Meselâ âyetini okumak yeterli olmaz.
3. Allah’tan sakınmayı tavsiye etmek: Bunun en azı da,
“Allah’tan sakının ve O’nun emirlerine muhalefet etmekten kaçının.” demekle olur. Buna benzer bir tavsiyede bulunmak da yeterli olur. Bayram hutbesini tekbirle açmaya gelince; bu, Cuma hutbesinin tersine olarak sünnettir. Cuma hutbesini Allah’a hamd ile açmak, hutbenin rükünlerinden biridir. Nitekim bu husus ileride de anlatılacaktır.
Şafiiler dediler ki: Bayram hutbelerinin rükünleri dört tanedir:
1. Her iki hutbede de Peygamber Efendimize salâtta bulunmak: Salâtı, mutlak olarak salât kelimesini telâffuz ederek yerine getirmek zorunludur. Bunun yerine, demek yeterli olmaz. Salâtta bulunurken Peygamber Efendimizin “Muhammed” ismini söylemek zorunlu değildir. Bunun yerine onun isimlerinden herhangi birini anmak yeterli olur. Yalnız, isim yerine zamir koymak yeterli olmaz. Önce isimlerinden birini anıp sonra da ikinci cümlede ona bir zamiri irca etmek mûtemed görüşe göre yeterli olmaz.
2. Her iki hutbede de takva kelimesi kullanılmasa bile Allah’tan sakınmayı tavsiye etmek: Bu da, gibi bir cümleyi okumakla yerine gelmiş olur. Dünyadan ve dünyaya aldanmaktan sakındırmak, bu şartın yerine getirilmesi açısından yeterli olmaz. Aksine hatibin, cemaati Allah’a tâate teşvik etmesi gereklidir.
3. İki hutbeden birinde bir âyet okumak: En uygunu, bu âyeti birinci hutbede okumaktır. Okunan bu âyetin kısa olması hâlinde, tümünün okunması gerekir. Uzun olması hâlinde bir kısmının okunması yeterli olur. Okunan âyetin, Allah’ın va’dini, tehdidini, hükümlerinden birini, bir kıssayı, bir meseli veya bir haberi içermesi gerekir. Örneğin, âyetini okumak yeterli olmaz.
4. İkinci hutbede hatibin, mümin erkek ve kadınlara duada bulunması ve duanın, bağışlanma talebi gibi, âhiretle ilgili olması şarttır: Bu nitelikteki bir duayı hıfzında bulundurmadığı takdirde,
“Allah’ım mü’min erkek ve kadınlara (bol) rızık ver” gibi dünyevî duaları okumak da yeterli olur. Okunan duanın, hatibin niyetinde hazır bulunanların yanısıra, diğerlerini de kapsaması gerekir. Duada lâfızla başkaları da kastedildiği takdirde hutbe batıl olur. Bayram hutbelerinin anılan tekbirlerle açılmaları sünnettir. Cumada ise durum bunun tersinedir. Cuma hutbelerinin hamd maddesiyle, yani “elhamdülillah” veya “ahmedullahe” veya benzeri cümlede başlatılması gerekir. İleride de açıklanacağı gibi bu, Cuma hutbesinin rükünlerinden biridir.[10]