- Başka Mıntıkanın Lakırdısı

Adsense kodları


Başka Mıntıkanın Lakırdısı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Wed 30 June 2010, 03:14 pm GMT +0200
Başka Mıntıkanın Lakırdısı

“Onlar yeryüzünde bahane arayıcısı, yer altında berzah aşığı, gökte yıldız ve aydılar Kimi zaman veli, kimi zaman deli, kimi zaman kâfir görünürlerdi Halleri buydu, sessizliğin ve huzurun yitmemesi için böyle olmaları gerekiyordu”
(Başka Mıntıkanın Lakırdısı; Sadık Yalsızuçanlar)


İçindeki ışığın sana göz kırptığı demlerde, ezeldeki çağrıya ruhunun kanatlanışını ne de güzel anlatmışsın öyle İçindeki o ışıktır senin esas varlığınİçindeki ışığı söndürmemek için, kim bilir nasıl da uğraşıyorsun bütün gün kendinle Çünkü içindeki o ışık sönerse, akşam ezanından sonra boşalan kömür kokulu sokaklarda kaybolup yiteceğini biliyorsun Bu yüzden sımsıkı kapanmışsın ya kendine? Bu yüzden, bir gün o ışık söner de, kimsesiz sokaklarda kaybolurum diye korkuyorsun Kilitli bir sandık gibi kapandığın kendi içinde, her günün sonunda anlamını çözemediğin bir eksikliği yaşıyorsun Çünkü bu hayat, yeryüzünün her gün yeniden şekillenişi, izmler, lîsanlar, insanların vefasızlığı, rujlu yalanlar, yenidünya düzeni, savaşlar, haksızlıklar, her şey ama her şey, seni içindeki o dipsiz sandığa kilitlemiş, bilmiyorsun!


Yoksa sen, şimdiye kadar zaten o hep sönmesinden korktuğun ışığı sakladığın ve bütün yüreğini gömdüğün sandığın içinde mi yaşıyordun? Yoksa sen, ruhunun çağrılarını işittiğin o sanduka misali sandığın önünde bir ömür türbedâr mıydın? Yoksa sen o kilitli sandığın çalınıp yağmalanmasından mı korkuyordun? Belki de bu yüzden sandığını yıllar yılı bir caminin içinde saklıyordun


Belki de en fazla sevgilinden ayrıldığın, bir dostunu kaybettiğin ya da kazık yediğin zamanlarda gömülüyorsun o sandığının içine, bilir miyiz? Belki de, gecenin sessiz uğultusu içinde, yalnızca Rahmân’ın soluğunu hissediyorsun Caminin ortasında öylece sessiz oturup bekliyorsun İçindeki o sandığı nazlı bir elin açmasını bekliyorsun İncitilmeyecek bir misafir olduğunu biliyorsun Neresiyse orası, orada sevgi pınarının sonsuz bir kaynaktan aktığını biliyorsun Sırtını, hiç kazık atmayacak bir dostun sütunlarına dayadığının farkındasın Çünkü bu kubbe ortasında içinin su dolu bir kristal gibi görüldüğünü, yeryüzündeki bütün maskelerin düştüğünü görüyorsun Çünkü senin orada kimseyle bir alıp veremediğin yok Çünkü orada bir hamalın da, bir valinin de değeri eşit, çünkü orada sen de bir eşsizsin, biriciksin, değerlisin biliyorsun…


Çünkü orada… Bir tek orada başörtülü mazbut bir kızla, devrimci bir kadının, birbirinden uzak nice mıntıkalardaki seslerin ve sözlerin varlığını ciğerlerine çekercesine yaşıyorsun Çünkü orada herkes bir mahşer sabahı uyanıp gelmiş gibidir Çünkü orada herkesin varlığı ayrı bir şölendir


Peki, bütün bunlar, her ezan sesinde hissettiğin o derin yalnızlık, sadece aklının uydurduğu bir efsane midir? Yoksa… Yoksa hepsi bu mudur? Bu kadar mıdır içindeki sonsuzluk? Seni gitgide içine kapatan o sandığın şifresini hâlâ çözemedin mi? Akşamüstleri kömür kokulu sokaklarda sana berzahın kapılarından yansıyan o sesin sahibi kim anlamadın mı? O ses senden ne istiyor? Sen o ana ne veriyorsun? Bütün bunları hiç düşündün mü?


Caminin orta yerinde, gece karanlığında oturan adam… Evet, sen misafirsin Keşke benim gönlümde senin gibi ruhumun taraçalarına çıkıp itikâfa çekilebilse Biliyorum, sen orada sadece bir konuksun Ama bir düşün, neden bu hayat yetersiz? Neden her şey korkunç bir saçmalığa bürünüyor git gide? Gün boyu daralan yeryüzüne inat, her gece yaklaştığında ruhuna sükûn ve huzur veren bu mekân ile nasıl bütünleşebilirsin? Allah’ı nasıl algılarsan biter bu dünyadaki sürgünlüğün? Nasıl yakarırsan biter ruhundaki bu ince sızın?


Ne isterdim biliyor musun? Ellerini açıp yakarmanı? Ya da ellerini açmadan, içinden sessizce… Öylece konuşmanı isterdim Rahmânla… Ama biliyorum nefsin birbirinden farklı o kadar çok yüzü ve bu yüzlerin o kadar çok dili var ki… İçindeki bütün o karmaşık seslerin her birinin dilini çözmen ve onlara kendini anlatman, onlarla konuşman gerek Biliyor musun, bir gün aklının çatlakları arasından sızan o lahuti sesi duyduğunda çözülecek bütün sır! Aklının çatlaklarından sızan o gümüş renkli kan ellerine bulaştığında insanların sana nasıl da garip bir varlık gibi baktıklarını göreceksin Aklının çatlaklarından sızan o gümüşi sırrı gördüğünde hakîkat karşısında bütün yalanların nasıl da ölçüsüz bir korkuya kapılacaklarını göreceksin


Oysa senin gibi sahici bir sandıkları ve sığındıkları gerçek bir camileri olmadığı için, gündüzleri kıldıkları namazla sahte bir güven duygusu yaratmaya uğraşan kaç riyakâr tanıyorum ben Bu sahte önem duygusuyla kendilerine bütün camilerin kapıları açık görünen bu zavallıların üzerine asıl gece kapılarının nasıl da zincirlerle kilitli olduğunu sen nereden bileceksin ki?


Bir düşün şimdi, sen ki, içindeki gömülü sır dolu sandığın içinde, caminin ortasında, gecenin bu orta yerinde, bunca yıldır gelip soluk alıp veriyorsan, bu mekânda sana ait bir şeyler olmalı değil mi? Yıllarca içinde mayalanan ve kalbinin en kuytularında yaşattığın o sahici yer bu yer olmasa, niçin gelesin ki? Hem o gece kovgunları gibi ikiyüzlü davransan hiç mi suçlu hissetmezdin kendini? Say ki, çok eskiden, senin bile unuttuğun o diyardaki yaşamış içtenliğine, içinde ezan sesinin seni çağırdığı o kutlu diyardaki yalnız kendine, biricikliğine, oradaki dosta ihanet etmiş gibi hissetmez miydin kendini? Burada sana ait bir şey olmasa, içindeki suniliği yok etmeye bu kadar uğraşır mıydın?
O mekânın sahibi seni ötelerden ve öteden beri çağırıyor, anlamıyor musun?


Sense kendinin bir mürteci olduğunu saklamak için elinden geleni yapıyorsun Seni anlamadığını mı sanıyorsun evin ve gecenin sahibinin? Kapısına kadar gitmiş, hepimizden çok yaklaşmışsın ona… Yaklaştığın yer, senin gömülü kendi “sırrın” Kimseye göstermediğin, kimsenin de görmemesi gerekli sırrın Sen bizi bırak, belki de o sandığın içindeki inciler senin gerçek inancın Belki de o sandığın içinde senin inandığın Belki de o sandığın içinde senin imanın, en son durağın Seni, gecenin vaktinde kalbine konuk eden bu mekân, seni farklı bulduğunu, seni sevdiğini söylüyor duysana!Seni gecenin bir vaktinde kalbine konuk eden mekânın sahibine iyice yaklaş… Yaklaş… Gözlerine bak gecenin… Konuşmaya devam et onunla… Konuşmaya devam et içindeki o gömülü sandıkla


Sen ki, bizi birbirimize yaklaştıran gömülü bir hazinen olduğunu ve bizim de içimizde gömülü sandıklarımız olabileceğini hatırlattın bizlere Neden ellerini açıp o sandıktan çıkmak için O'ndan yardım istemiyorsun? Sen bu mekânın sadece konuğu değil, "kulusun" Biliyorum, bu dünyada bir birimize ayrı düşsek de, ikimiz de yarım yamalak bir hayatın ortasında hayat sürdüğümüzü biliyoruz Bu dünyada ayrı düşsek de, yine de kaderin ince parmaklarında içimizden birbirimize incecik duygu ipleriyle bağlanmış olduğumuz için şükrediyorum Hamd ediyorum… Ve Ahirimiz, evvelimizden daha hayırlı olur diye hep niyaz ediyorum Niyaz ediyorum Niyaz ediyorum
 


ALINTI