Barla
Fri 10 December 2010, 10:28 pm GMT +0200
Başını kaldır, gözünü aç, şu kâinat kitâb-ı kebîrine bir bak.

Göreceksin ki, o kâinatın heyet-i mecmûası üstünde, büyüklüğü nisbetinde bir vuzuh
ile hâtem-i Vahdet okunuyor.
Çünkü, şu mevcudât bir fabrikanın, bir kasrın, bir muntazam şehrin eczâlari
efradları gibi bel bele verip,
birbirine karşı muâvenet elini uzatıp, birbirinin suâl-i hâcetine, "Lebbeyk, başüstüne!"
derler,
el ele verip bir intizam ile çalışırlar,
başbaşa verip zevi'l-hayata hizmet ederler,
omuz omuza verip, bir gâyeye müteveccihen bir Müdebbir-i Hakîme itaat ederler.
Evet, güneş ve aydan, gece ve gündüzden, kış ve yazdan tut,

tâ nebâtâtın, muhtaç ve aç hayvanların imdadına gelmelerinde

ve hayvanların zayıf, şerif insanların imdadına koşmalarında,

hattâ mevadd-ı gıdâiyenin latîf, nahif yavruların ve meyvelerin imdadına uçmalarında,
tâ zerrât-ı taâmiyenin hüceyrât-ı beden imdâdına geçmelerinde câri olan bir düstur-u
teâvünle hareketleri,
bütün bütün kör olmayana gösteriyorlar ki,
gayet Kerîm birtek Mürebbî'nin kuvvetiyle, gayet Hakîm birtek Müdebbir'in emriyle
hareket ediyorlar.
Sözler Yirmi İkinci Söz