sidretül münteha
Thu 17 February 2011, 03:52 pm GMT +0200
6 . Barış Andlaşması
Ulema, düşmanla barış anlaşmasını yapmak caiz midir, değil midir diye ihtilâf etmişlerdir. Kimisi «Eğer İmam, böyle bir anlaşma yapmakta müslü-manlar için yarar görürse -hiçbir sebep olmasa ve düşman tarafından teklif edilmese bile- caizdir» demiştir. Kimisi de, «Ancak düşman istilasının tehlikesi gibi barış anlaşmasını zaruri kılan bir durum hasıl olduğu taktirde yapılabilir. Böyle bir durumda -ister düşmandan bir şey alınsın ister alınmasın-banş anlaşması caizdir» demiştir. Tabiidir ki böyle bir durumda eğer düşmandan bir şey alınırsa cizye değildir. Çünkü cizyenin şartı, îslâm ahkâmına tabi' olan gayri müsîimlerden alınmasıdır.
Evzaî ise, 'Bir zaruret hasıl olduğu taktirde, müslümanlar tarafından düşmana bir şey verilmek suretiyle dahi, barış anlaşması caizdir' demiştir. İmam Şafii, 'Eğer kâfirler sayı ve savaş gücü bakımından müslumanlardan çok olmaz ve dolayısıyla onların zulmüne uğramak tehlikesi bulunmazsa, müslümanlann kâfirlere fidye vermesi caiz değildir', demiştir. Kısacası; ulemanın çoğu, eğer İmam anlaşmada müslümanlar için bir maslahat görürse anlaşmanın caiz olduğunu söylemişlerdir, imam Mâlik, îmam Şâfîİ ve îmam Ebû Hanife de bunlardandırlar. Ancak îmam Şafii, anlaşma süresinin, Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in Hudeybiye senesinde kâfirlerle yaptığı anlaşma süresinden fazla olmamasını şart koşmuştur.
Bir zaruret olmaksızın anlaşmanın caiz olup olmadığı hakkındaki ihtilâfın sebebi, metni yukarıda geçen "Hürmetli aylar çıkınca müşrikleri nerede bulursanız öldürünüz,..",
"Kitap verilenlerden (Hıristiyan ve Yahudilerden) Allah'a, âhiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayan ve hak dini din edinmeyen ferle -boyunlarını büküp kendi elleri ile cizye verene kadar- savaşın" [39] âyet-i kerimeleri ile
"Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de yanaş ve Allah'a güven" [40] ayet-i kerimesi arasında bulunan çelişmedir.
Bu âyetin, müslüman olana ya da fidye verene kadar kâfirlerle savaşmayı emreden âyet-i kerime ile nesholunduğunu söyleyenler, «Bir zaruret bulunmazsa barış anlaşması caiz değildir», demişlerdir.
Bu âyetin mezkûr âyetin bir istisnası olduğunu söyleyenler ise 'Eğer imam barışta yarar görürse, zaruret bulunmasa bile barış caizdir' demiş ve bu görüşlerini Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in fiili ile takviye etmişlerdir. Zira Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in Hudeybiye müsalahası bir zaruretten dolayı değildi.
îmam Şafii ise, kâfirler müslüman olana ya da cizye verene kadar onlarla savaşmanın asıl olduğu ve bu aslın, Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in Hudeybiye'deki fiili [41] ile istisna edildiği görüşünde olduğu için, barış süresinin Hudeybiye banşı süresinden fazla olmasını caiz görmemiştir. Fakat Hudeybiye barışı süresinin ne kadar olduğunda ihtilâf etmişlerdir. Kimisi, dört, kimisi üç, kimisi de on sene idi demiştir ki îmam Şafii bunlardandır.
Bir zaruret hasıl olduğu zaman müslümanlann kâfirlere fidye vermek suretiyle onlarla barış anlaşmasını yapmanın cevazını benimseyenler ise,
Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in Hendek savaşında müslümanlar aleyhinde birleşen Arap kabilelerinin birliğini bozmak gayesi ile bazılarına Medine hurmalarından bir miktar vermek istediğine ve fakat kendilerinin o miktarı az bulup muvafakat etmediklerine dair rivayet olunan hadise [42] dayanmışlardır.
Kâfirlerin zulüm ve istila tehlikesi ile başbaşa kalan müslümanlann kâfirlere fidye vermelerini caiz görenler de, bu durumda olan müslümanlan kâfirlerin elinde esir bulunan müslümanlara kıyas etmişlerdir. Zira bu durumda olan kimseler esir hükmündedirler. Esirlerin ise, kâfirlere fidye vermeleri icma' ile caizdir. [43]
[39] Tevbe, 9/29.
[40] Enfal,8/61.
[41] Buhârî, Şurût, 54/15, no: 2731-2732.
[42] îbn îshak, Megâzî.
[43] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 2/255-257.