- Baharı beklerken

Adsense kodları


Baharı beklerken

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Thu 27 May 2010, 10:29 am GMT +0200
Baharı Beklerken...

Bir tefekkür iklimindeyiz

Söz(ler) anahtarıyla, gönül kapılarını açmak için…

Ümitsizliği dipsiz kuyulara atıyoruz önce

Ve Kur’ân, “Dağlar zemine direk kılındı’’ ayetiyle tebessüm ediyor bize
Hafıza arşivindeki manzara muhteşem:
Bazen başı dumanlı, çoğu zamanda kuş uçmaz, kervan geçmez diye tanımışız onları Heybetli duruşuyla güven telkin eden dağlar, genelde yeryüzünün bereketli çehresi Özelde ise, heybesinde müjdelerle dönen nice büyüklerin vazgeçilmez adresi…

Dağ, kendine çeker onları…

Ve toprağın ipekten yüzünü serer, kir yüklü masivanın bütün çarklarını atarak gelen misafirlerine…

Tur Dağı, Hz Musa’ya iltifat olan kelâmın, nübüvvet toprağında boy veren adıdır Ve dağın, vefalı iklimidir, “yedi güzel genci” üç yüz dokuz yıl bağrında saklayan…

Dünyanın var oluşunda dağlar, zemine direk kılındı ya… En mukaddes çağrılar da yine dağlardan gelir

Hak kapısının sadık hizmetkarı Cibril, dağın ev sahipliği ve mağaranın hizmetkarlığında Rahmet Peygamberinin (asm) kemalini seyreder…

Sükutu bozan ilk ses:
“Oku!”
En güzel okuma gerçekleşir, en “güzel’’ ile konuşurcasına… Bahar görmemiş gönüllere, bu okumadan, kırkikindiler yağar
Fıtrat, hakikate hasretken, güneş doğmuştur artık İnsanlık vadisinin yamaçlarını aydınlatmak için

Ve Hira… İlk şahididir, güftesi müjde olan, İlâhî bestelerin…
Dağın kalbidir mağara Asla ihanet etmez barındırdıklarına… Örümcek ve güvercin, asırlar önce mağarada sınanır… Ve bugün, bir davanın yürekten haykırışı, orada yankılanır
“Davam!”
Bu öyle bir dava ki, hayat kurtaran iksirdi
Yıllar yılı ömrünü, davasına vakfetti…

Yirminci asrın minaresinin başında duran, çağın çile insanıdır O Asrın tartışmasız müceddidi Erek Dağının zirvesinden, selam verirken yıldızlara, “Hoş geldin, safa geldin” kucaklamasıyla karşılanır Çam Dağında
Katran ağacı, Yıldız Sarayına değişilmeyen, yıldızlarda bir saraydır onun için…
Yükü ne Osmanlıdır, ne de âlem-i İslâm sadece… İnsanlığı omuzlar, dağların zirvesinde

Kalplerde iman güneşi batarken, karanlık olan gece değildir elbet…
Hayatın çile yüklü kutsal yanına, yepyeni sayfalar açılır Gül bahçesine giden yollarda, dikenler bile bir hoş Kıymetini arttırır güllerin… Öyle ya, alimler, varisidir peygamberlerin

Çileyle yoğrulmuş ruhuna, dağın, zindanın ve tecrid-i mutlakın tahammül tahtında, sabrın iltifatı yüklenir İşte böylece ihtiyarlayan zamana inat, taptaze edasıyla, Kur’ân hakikatleri boy verir
Ve sen ey baharı bekleyen nefsim!

Hira’dan yankılanan İlâhî kelâmdan, iffet dersi alanlar, Meryemce okuyanlardır Kışın şiddetinden sonra, asude baharı yakalayanlar, bahçıvanlardır
Dağlarda filizlenen müjdeleri seyretmekle, bahara ulaşamazsın Ruhunu cesedine ezdirmeyesin ki, bahar bestesini duyasın

Ey nefsim! Bahçeni sürüp, tohumlarını ekerek, hiç ona hazırlık yaptın mı? Bahar gelir geçer de, bahçende bir çiçek bile bitmeyebilir!


Mualla Erceylan