- Bahar Dalı

Adsense kodları


Bahar Dalı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
rabia
Mon 17 May 2010, 03:54 pm GMT +0200
Bahar Dalı

BADEM AĞAÇLARI KIŞIN BEYAZ BAYRAKLARIDIR BAHARA TESLİMİ SİMGELEYEN. İLK AÇAN ÇİÇEĞİ GÖRME SEVDANIZ OLDU MU BİLMEM. BENİM ÇOCUKLUĞUMUN SANCILI BEKLEYİŞLERİNDEN BİRİYDİ.


Gözlerinizi beyaz çiçeklere açarsınız bir gün. Semadan arza indirilen beyaz, munis çiçekler. “Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş” dersiniz. Sonra bir gün gözlerinizi açarsınız beyaz çiçeklere. Dallardan selamlarlar bu sefer sizi. Arı vızıltıları, kuş sesleriyle beraber. Aradıkları nevbaharı bulmuşlardır sanki ve konmuşlardır dallara, eşini bulan kuşlar gibi.

“Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar / Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar...” dersiniz bu sefer. Sanki karlar, evinizin önünde, dallarını balkonunuza uzatan, baştan ayağa beyazlar giymiş bir badem ağacı olmuştur. Dağ dorukları uzaklarda karlarla süslenirken, bahçemizde

“Kış eyyâmı gidip bahar gelince / Açılır gafletten gözü dağların” dedirten bir uyanış vardır. Sanki bir avuç kar, güneşle dost oldum der gibidir.

Meyve çiçekleri de en az diğer çiçekler kadar kabul görmüştür insanda. Hemen hemen her bahçede bir kiraz ağacı veya bir badem ağacı vardır. Kimi zaman erik çiçekleri nazikçe el verirken; “Ayva çiçek açmış yaz mı gelecek” türküleriyle mevsimleri çiçeklere bağlamışızdır. Sadece çiçeğini görebilmek için bahçesine nar diken analar belki “Günaydınım, narçiçeğim, sevdiğim” diyemedi, fakat sükuta sevgiler yüklemeyi hep bildi. Ahmed Hamdi Tanpınar’ın “Huzur” isimli romanının kadın kahramanıysa güllerden sonra meyve çiçeklerine vurgun bir şehirli hanım. Bahçemde diyor “badem, erik, şeftali, elma ağaçlarından bol bol bulunmalı.” Yine de meyve çiçekleri alıp başını dağlara gidebilir her an. Deli gönüller de peşleri sıra.

“İşte geldi ilkbaharın ayları / Yâre mektup yazmak ister gönlümüz” deyip yollara düşmek işten bile değil. Fakat yollarda bulunacak dağ eriklerine, bunları alıp kaçan “ala geyiklere” dikkat edilmeli.

Badem ağaçları kışın beyaz bayraklarıdır bahara teslimi simgeleyen. İlk açan çiçeği görme sevdanız oldu mu bilmem. Benim çocukluğumun sancılı bekleyişlerinden biriydi. Badem ağacımızın tomurcuğa durmasıyla başlardı heyecan. Sonra bir gün ilk çiçek patlayıverirdi. Birbirimize gösterelim diye uzatırdık çocuk ellerimizi. Ve elin parmakları sayısını geçince çiçekler “badem çiçek açtı” olurdu adı. “Erken açan çiçek kadar yalnız” olma derdine o günlerde düşmesek de, yalnız bırakmazdık ilk çiçekleri. Onlar her an karakışın korkusunu üzerlerinde taşırlardı. Soğuk onları bir güzel terbiye edebilirdi... Fakat sanki onlar “Yine karbeyaz çiçekler açacak dallarda / Yine çocuklar gülümseyecek gözbebeklerine kadar / Ve toprağı nurlandıran gün ışığı gibi / Dolduracak içimizi gürül gürül aydınlıklar” diye müjdeler verirlerdi gönüllere.

Siz deyin beyazlar giymiş bir gelindir, umut yüklü. Ben diyeyim eteklerinde sonsuzu taşıyan semazenlerdir bademler. Sanılır ki ellerini kaldırıp ağıverecekler göğe. Kapkaranlık gecelerde bembeyaz salınışlarla, döne döne uzanacaklar sanki semaya... Eteklerine tutunmak istersiniz. Ilık bahar rüzgarlarıyla titrer gönlünüz. Çiçekler uçuşur yerlere. “Bir beyaz lerze / bir beyaz uçuş” diyesiniz gelir. Beyaz munisleşir, kefen munisleşir... ölesiniz gelir. Bir baharda, yürekler uyanmışken gafletten “olasınız” gelir... Olmak ve ölmek; gerisi hikâye...

Fatma Can AKBAŞ