sumeyye
Wed 19 January 2011, 01:44 pm GMT +0200
Bağ Bahçenin Korunması:
Rasûlullah (s.a.), bağ bahçenin, sahipleri tarafından gündüz-Ieyin korunmasına, malların verdiği ziyanın sahipleri tarafından Ödenmesine hükmetmiştir.[239]
Bu hükmün sebebi şudur: Hayvanların bağ ve bahçeleri ifsad etmesi halinde, her iki tarafın da haksız olduğu bir yer, buna karşılık ileri sürebilecekleri bir mazeretleri olur. Şöyle ki:
Hayvan sahibi, onları otlaması için salıvermesi gerektiğini, aksi takdirde hayvanların açlıktan helak olacağını, hayvanların arkasına düşüp, onları koruması durumunda ise, diğer ihtiyaçlarını karşılamaktan âciz kalacağını dolayısıyla bunu yapamayacağını, üstelik hayvanın verdiği zararda kendi iradesinin de bulunmadığını, ihmal gösterenin bağ bahçe sahibi olduğunu, çünkü kendi malını korumadığını, onu sahipsiz bıraktığını ileri sürerek kendisinin haklı olduğunu iddia eder.
Bağ bahçe sahibi de aksine kendisinin haklı olduğunu iddia ile, bağ bahçenin şehir dışında olduğunu, devamlı onun başını beklemenin, orada ikâmet etmenin kendisinin geçimini bozacağını, ihmalin mal sahibinde bulunduğunu, çünkü onun malları başıboş bıraktığını... ileri sürer.
Görüldüğü gibi her iki tarafın da hem haklı hem de haksız olduğu yer vardır. Bu durumda o bölgede mevcut bulunan örf ve âdete baş vurmak ve haksızlığı ona göre gidermek gerekir.
Âdet şudur: Her bağ bahçede gündüzleyin çalışan, ona bakan, ve koruyan adamlar bulunur. Geceleyin olduğunda orasını terke-derler ve köydeki ya da şehirdeki evlerine giderler. Mal sahipleri ise, hayvanlarını akşam oldu mu, toplar ve evlerine (ya da ağıllarına) götürürler. Gündüz olunca da otlaması için meralara salıverirler. Bu durumda kimin haksız olduğu, bu yaygın âdete uygun hareket edip etmemesiyle anlaşılır ve ona göre hakkında hüküm verilir.[240]
Meyve Bahçelerinden İzinsiz Yenebilir Mi?
Rasûlullah'a (s.a.) dalındaki meyvenin hükmü soruldu. Şöyle buyurdu:
"Kim, ihtiyaçtan dolayı eteğine bir şey alıp götürmeksizin orada yerse, kendisine bir şey gerekmez. [241]
insanlar arasında zulmün önlenmesi, ancak insanlara zarar veren, onlara tecavüzde bulunan kimselerin ellerinin tutulması yoluyla mümkün olur. Yoksa cimrilik, hasetlik... gibi duyguların peşine düşülmekle olmaz.
Açlıktan dolayı bir insanın, çok miktarda olmaksızın doyacak kadar yemesi; maruf miktarı aşmadıkça, oradan eteğine toplayıp başka yere götürmedikçe, meyveleri taşlamadıkça tecavüz sayılmaz. Çünkü örf, bu gibi şeylerde müsamahalı davramlmasını gerektirir. Böyle bir durumda davacı olan kimse, hak talebinden çok cimriliğinin peşine düşmüş olmakta ve bu haliyle başkalarına zarar vermektedir. Dolayısıyla onun iddiasına iltifat edilmez.
Ama meyvenin az olması, yahut çıkın edip oradan götürmesi, yahut taşlaması ve itlafta şöyle ya da böyle haddi aşması halinde tazîr ve tazmin gerekir. [242]
Malların Sütü Hakkındaki Hüküm:
Malların sütünün içilmesine gelince, bu konuda kıyâs iki yönlülük arzetmektedir. Rasûlullah (s.a.) bazen onu koruma altındaki eşyaya benzetmiş ve sağılmasını yasaklamıştır. Bazen ise dalındaki meyveye ve hırz altında olmayan eşyaya benzetmiş ve ihtiyaç miktarı kadar sağılıp içilmesini izin almak üzere mal sahibinin bulunmaması halinde- caiz kılmıştır.
Konu ile ilgili farklılık arzeden ve farklı illetler ortaya koyan hadislere baktığımızda şu sonuca varırız: Eğer örf ve âdete göre bir şey esirgenmez türden ise, insanların cimrilik etmesi, sıkıntıya sokulmaları söz konusu değilse, ihtiyaç da varsa, o şey caiz olmaktadır; aksi takdirde caiz olmamaktadır.
Hanımın kocasının, kölenin efendisinin malında tasarrufta bulunması hüküm itibariyle bu genel esasa vurulmalıdır. [243]
[239] bkz. Muvatta, Akdiye, 37.
[240] Bu, müellifin de belirttiği gibi örfe göre hüküm verilecek bir konudur. Ama örfün bu şekilde olduğunu söylemek kalıcılık arzetmez. Her tarafta zirâatın yapıldığı bölgelerde, hayvanı gündüzleyin otlaması için salıvermek haklı ve örf olamaz. Bu itibarla sahipsiz bir hayvanın vereceği zararın, gündüz olsun gece olsun tazmini gerekir.(Ç)
Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/498-499.
[241] İbn Mâce, Ticârât, 67.
[242] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/499-500.
[243] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/500.