- Az ve Öz

Adsense kodları


Az ve Öz

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sun 13 November 2011, 12:25 pm GMT +0200
Az ve Öz

Haziran 2008 33.SAYI

Bazı kalplerden dünya sevgisi silinmiştir

İbrahim Ethem Hazretleri dünya ve sevgisi hakkında şunları söyler: “Sevgilinin kızdığı şeyleri sevmek sevginin alameti değildir. Mevlamız dünyayı yerdi, bizler ise methettik. O buğz etti biz ise sevdik. Nedir bu durumumuz? İhtiyacımızı bizim gibi insanlara şikayet ediyoruz da Rabbimiz’den sıkıntımızı gidermesini istemiyoruz. Dünya için bir insanı seven ve Mevlası’nın yanındaki hazineleri unutan kul zarardadır.” (Ebu Nuaym, Hilye)

Dünya sevgisi Allah dostlarının kalbinde yer almaz. Çünkü yüce Allah sevgili dostlarının gönüllerinde böyle bir tehlike taşımalarına razı olmaz. Bu konuyla ilgili Seri-i Sakati Hazretleri şu yorumu yapar: “Allah Teala (c.c) dünya sevgisini evliyasının kalbinden almış ve bu tehlikeden onları korumuştur. Çünkü yüce Allah o gönüllerde dünya sevgisine razı olmaz.” (İbni Manzur, Muhtasar)

Hatanın hayrı tövbeye sevk etmesidir


“Hata işleyenlerin en hayırlısı tövbe edenlerdir” diyen Peygamber Efendimiz (s.a.v) tövbe ile ilgili diğer hadislerinde kendisinin her gün pek çok defa tövbe ve istiğfar ettiğini belirterek bizleri tövbe etmeye teşvik etmiştir. Allah Rasülü’nün izinden giden güzide sahabe Hz. Ali (r.a) ile bir kişi görüşmek ister. “Bir günah işledim. Ne yapayım?” diye sorar. Hz. Ali (r.a) ona tövbe etmesini söyler. Bu kişi “Tövbe ettim ama tövbemi tekrar bozdum” deyince Hz. Ali Efendimiz ona yine tövbe etmesini tavsiye eder. “Ne zamana kadar tövbe edeyim?” diye sorduğunda Hz. Ali (r.a) şu cevabı verir: “Şeytan yenilinceye kadar…” (Eşrefoğlu Rumi, Müzekki’n-Nüfus)

Yaralarını bir gönül cerrahına göster


Mevlana Hazretleri (k.s) bir peygamber mirasçısının (velinin) terbiyesine girmeyi, nefs engelini aşmanın, hakikat ve marifete varabilmenin tek çaresi olarak görür ve bunu şu sözleriyle açıklar: “Bir bıçak kendi sapını başka bir bıçak olmaksızın nasıl yontabilir? Sen git yaralarını bir gönül cerrahına göster. Sen onları kendi kendine tedavi edemezsin... Dünyevi duygu ve düşüncelerinin sağlığını tabipten, kişiyi sonsuza yücelten ilahi hislerin sıhhatini de mürşitten öğren. İki parmağının ucunu iki gözüne koy. Dünyadan bir şey görebilir misin? Görmüyorsan bu alem yok değildir. Görmemenin ayıp ve kusuru ancak nefsin uğursuz iki parmağına aittir. Sen evvela gözlerinden parmaklarını kaldır. Ondan sonra dilediğini gör. İnsan gözden ibarettir. Geri kalansa cesarettir. Göz ise ancak dostu görene denir.”

Tevhidin önemi

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Sizden evvelki ümmetler içinde bir adam vardı. Tevhid (Allah’ın var ve bir olduğuna inanmak) hariç işe yarar hiç hayırlı bir ameli yoktu. Bir gün ailesine dedi ki: “Ben öldüğüm zaman naaşımı yakın, kemiklerimi havanda döverek toz edin. Sonra rüzgarlı bir günde bu tozun yarısını karaya yarısını denize atın.” Vasiyet yerine getirilir. Aziz ve Celil olan Allah rüzgara dağıttığı tozları toplamasını buyurur. Rüzgar tozları toplayıp huzur-i ilahiye getirir. Allah Teala, adama neden böyle hareket ettiğini sorunca adam “Senden haya ettiğim için ya Rab…” diye cevap verir.” (Buhari; Müslim)

Abdestsiz neler yapılamaz?

Abdestsiz bir kimsenin yapamayacağı şeyler şunlardır: Farz, vacip veya nafile olan tüm namazları kılamaz. Tilavet secdesi yapamaz. Kabe’yi tavaf edemez. Kur’an-ı Kerim’i ayrı bir kılıf içinde olmadıkça eline alamaz. Kur’an-ı Kerim’in tam bir ayetinin veya bir kısmının yazılı bulunduğu bir levhaya el süremez. Bunları yapmak haramdır. Fakat Kur’an-ı Kerimi ezber olarak veya karşıdan Mushaf’a bakarak abdestsiz okuyabilir. (Temel İlmihal Bilgileri, Ş. Bektaşoğlu)

Başka dua bilmez misin?

Harem-i Şerif’in kapısında; “Ey doğrulara yardım eden, haramlardan sakınanları koruyan Allahım!..”diyerek hep aynı duayı tekrarlayan birine etrafındakiler sürekli aynı duayı dile getirmesinin sebebini sorunca şunları anlatır: Kabe-i Şerifi tavaf ederken ayağıma takılan bir şeyi eğilip aldım. Baktım ki içinde bin altın bulunan bir kese. Şeytanımla imanım mücadeleye tutuştular. Şeytanım; “Bin altın çok para, senin bütün ihtiyaçlarını karşılar diyor, imanım “Bu haramdır, boşuna saklama. Sahibini bul, teslim et!”diyordu.

Böyle mücadele içinde iken birinin sesi duyuldu: “Burada içinde bin altınım bulunan kesem kaybolmuştur. Kim bulduysa getirsin, ona otuz altın müjde vereyim!” Bin haramdan otuz helal daha hayırlı olur düşüncesiyle keseyi sahibine teslim ettim. Otuz altını aldım.

Bakırcılar çarşısında gezerken bir Arap kölenin otuz altına satıldığını görünce hemen satın aldım. Bir süre sonra bu kölenin yanına bazı Araplar gelip gizlice konuşmaya başladılar. Köleye ne konuştuklarını sordum. Saklamayıp aynen anlattı: “Ben Mağrip sultanının oğluyum. Babam, Habeş melikiyle cenk edip savaşı kaybetti. Beni de esir alıp buralarda sattılar. Babam bu adamlarını göndermiş beni satın alıp ülkeme götürsünler diye de elli bin altın vermiş. Bana çok iyilik ettiğin ve kendi evladın gibi baktığın için sana minnettarım. Sakın az altına razı olma, elli bin altın karşılığında anlaş” diye öğüt verdi.

Elli bin altına köleyi sattıktan sonra Bağdat’a gidip bu sermaye ile dükkan açtım. Bir gün, tanıdığım biri yanıma gelip tüccar bir dostunun vefat ettiğini söyleyerek yalnız kalan ay gibi güzel kızını almamı tavsiye etti. Ben de bu kız ile evlendim. Kızın çeyiz olarak getirdiği tabakların üstünde içi altın dolu keseler vardı. Hepsinin üzerinde biner altın yazılı iken, birinde dokuz yüz yetmiş altın yazılı idi. Yani bu kesenin otuz altını eksikti. Bunun sebebini sorduğumda kızcağız dedi ki: “Rahmetli babam bu keseyi Harem-i Şerif’te kaybetmiş. Bulan bir helalzade keseyi iade edince otuz altını ona müjde olarak vermiş. Ondan geriye kalanlardır bu kesedeki altınlar.” Bunun üzerine Allah’a hamd ve şükürlerde bulundum. Bu yaşadıklarım hep doğruluğun, iyiliğin bereketidir diyerek hadiseyi kızcağıza anlattım. Sevinç ve saadetimiz daha da artıp sağlamlaştı. İnsanın niyeti güzel olunca akıbeti de güzel oluyor işte… (Nevadir-i Süheyli)

Efser BERİN