sumeyye
Thu 15 July 2010, 10:46 am GMT +0200
“Ayakkabını Çıkar”
Bir başka insana, bir başka kültüre, bir başka topluma, bir başka cinse
yaklaşırken ilk yapmamız gereken ayakkabılarımızı çıkarmaktır Çünkü
yaklaştığımız yer kutsal bir mekandır Tıpkı Musa aleyhisselâmın Tuva
Vadisinde yürürken yaptığı gibi, kendi ayakkabılarımızı çıkarıp, yalın ayak
olmaya, kendi elimizi göğsümüze götürüp karşıdakini anlamaya
hazırlanmalıyız Orada bir süreliğine de olsa başkası gibi yürümeye, başkası
gibi davranmaya hazır olmalıyız Onlara katılmak için değil bu; onları
anlamak için Çünkü başkalarının dünyası, tıpkı Tuva Vadisi gibi mukaddes
olmalıdır Çünkü biz o dünyaya yaklaşmadan çok daha önce, Rabbimiz orada
oldu Biz başkalarını anlamaya çalışmadan önce, Rabbimiz onları yoktan
yarattı, varlığa getirdi, rızık verdi, ihtiyaçlarını gördü, dualarını
işitti Hiç olmazsa, bizden önce onları anlayanı anlamak için ayakkabımızı
çıkarmalı, elimizi böğrümüze götürmeliyiz
“Annestezi”
Anneler yavrularının sancılarını dindirmek için ellerinde pek az şey
olduğunu düşünürler Aslında, ana yüreğinin aciz kaldığı böylesi anlar, ana
yüreğinin eşsiz şefkatiyle her şeyi değiştirebileceği zamanlardır
Araştırmalar müşfik bir ana öpücüğünün çocukta ağrı algısını azalttığına,
annenin yavrusuna çektiği acıyı anladığını ve paylaştığını anlatan bu
öpücüğün bir tür “anestezi” gibi etki ettiğine işaret ediyor
Annelerin yavruları için yapabileceği bir tatlı öpücük gibi o kadar küçük
ama o kadar etkili ve önemli şeyler var ki Biz buna annenin yaptığı
anestezi anlamında “annestezi” diyoruz Siz dilediğiniz ismi verebilirsiniz
Küçük ayrıntıların yavrunuzun hayatını bir ömür boyu etkileyeceğini hep
hatırlayın lütfen
“Şimdilik!”
Ünlü romancı DH Lawrence, “hiçbir şey için ‘bu benimdir’ deme!” diye
uyarmıştı yıllar öncesinden Sadece, “bu benim yanımdadır” dememize izin
vermişti Gerçekten de, varlığımızı zenginleştiren, yaşayışımızı
derinleştiren ne varsa, hepsi hepsi zamanın akıcılığı içinde çürümeye,
eskimeye, yitmeye mahkûmdur Şu andaki hâli ne olursa olsun, üzerinde her
zaman bir fanilik, geçicilik damgası taşır eşya ve insan Buna göre, aslında
hiçkimsenin “ben gencim” deme hakkı da yok gibidir; doğrusu, bulunduğu gün
içinde “ihtiyar” diye tarif ettiklerinden biraz geç doğmuş olmasına
borçludur gençliğini Ne kadar genç olursa olsun, bir başka zamanın
ihtiyarıdır her genç Öyleyse ne gençliğinizle övünün, ne de yaşlıyım diye
üzülün Sadece zamanın size ayrılan köşesinde şimdiki ünvanınız bu!
Şimdilik! Sadece şimdilik! Gençlikse zaten geçecek, yaşlılık ise o da
geçecek!
Sen ‘Sen’ Ol
Herkes biliyor ki:
Herkes için her şey olamazsın
Herşeyi bir anda yapamazsın
Herşeyi mükemmel yapamazsın
Herşeyi herkesten iyi yapamazsın
Sen`de herkes gibi bir insansın
O zaman:
Kim olduğunu bil ve öyle ol
Senin için öncelikli olanı bil ve onu yap
Güçlü yanlarını keşfet ve onları kullan
Başkalarıyla rekabet etmemeyi öğren
Çünkü hiç kimse “senin gibi” olmaya çalışmayacaktır
Anne Heykeli
Amerika’nın ünlü doğa parkı Yellowstone National Park’da çıkan bir yangın
sonrası görevliler hasar tesbit çalışmaları için ormanda geziyorlardı
Görevlilerden biri bir ağacın dibinde küller içinde neredeyse kömürden bir
heykele dönüşmüş bir kuş gördü Görevli elindeki çubukla hafifçe dokundu
kömürleşmiş kuşa Dokunur dokunmaz kuşun kanatları altından üç küçük kuş
yavrusunun cıvıldayarak çıktığını gördü Anne kuş gelen tehlikeyi
farkederek, yavrularını bir ağacın arkasına getirmiş, kendisinin yanacağını
bile bile onları kanatlarının altında saklamıştı Yangın yayılmadan, çok
rahatlıkla uçup oradan uzaklaşması mümkün iken, yavrularının yanında kalmayı
tercih etmişti Alevler bulunduğu yere varıp küçücük bedenini kavurmaya
başladığında, hiç kıpırdamadan kalmıştı Bedeni yanıp kavrulmuştu ama geriye
hiç ölmeyecek bir “anne” heykeli bırakmıştı
Senai Demirci