- Av Âletinde Aranan Şartlar

Adsense kodları


Av Âletinde Aranan Şartlar

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ezelinur
Wed 3 February 2010, 04:56 pm GMT +0200

Av âletleri canlı ve cansız olmak üzere iki kısma ayrılır. Cansız olan­lar, avcının avladığı hayvana attığı ok ve benzeri âletlerdir. Canlı olanlar da av köpekleri ile avcılığa alıştırılmış aslan, kaplan ve pars gibi yırtıcı hayvanlardır, şahin grubundan olan yırtıcı kuşlar da böyledirler.

Cansız av âletlerinde aranan şartlar şunlardır:

1- Av âleti, avlanan hayvana sivri ucuyla veya ucundaki sivri demirle isabet etmelidir. Hayvana bıçak, kılıç, mızrak veya ok atılır da sivri ucu veya ucundaki delici demirle isabet edip öldürülürse avın eti helâl olur. Ama enlemesine isabet eder de aletin ağırlık darbesiyle ölürse; avcı he­nüz sağken yetişip kesemediği takdirde avın eti helâl olmaz. Yine böyle­ce hayvana kesici tarafı olmayan bir değnek, taş veya tahta parçası fırlatılır da bunların darbesiyle ölürse, eti helâl olmaz. Aynı şekilde, bir tuzak ve­ya ağ içine bir hayvan düşerek boğulur ve kesmeden önce ölürse, eti he­lâl olmaz. Tüfekle atılan kurşun veya saçmayla ölen hayvanın eti de helâl olmaz. Hayvan iri cüsseli olduğu veya kendisinde henüz yerleşik bir hayat varken avcının ulaşıp kesmesi şeklinde darbeye tahammül ederse eti helâl olur. Atıcı maharetli ise tüfekle avlanması, hayvanın darbeye ta­hammül edip onunla ölmemesi (ve atıcının henüz sağken ulaşıp kesme­si) şartıyla caizdir.

2- Av âleti, hayvanı yaralayıp kanını akıtmalıdır. Bu yara, bedeninin hangi tarafında açılırsa açılsın fark etmez. Kulağında dahi olabilir.

3- Atılan ok ve benzeri av âletinin, başka bir sebebin katılımı olmak­sızın yalnız kendi başına hayvanı öldürdüğü kesin olarak anlaşılmalıdır. Avcı, hayvana oku atar, ok da ona öldürücü olmayan bir darbe isabet etti­rir ve yaşaması mümkün olursa, bundan sonra da normal olarak kendisi­ni boğabilecek bir suya düşüp ölürse helâl olmaz. Zîrâ suya düşmesi sebebiyle ölmüş olduğu ihtimâli vardır. Bu durumdaki hayvanın ölümün­de iki sebeb biraraya gelfniş olmaktadır. Bunlardan biri, etini yemeyi mu­bah kılar ki o, okla yaralanmış olmasıdır. Diğer sebebse etini yemeyi men eder ki o da suda boğulmuş olmasıdır. Bu takdirde, ihtiyat gereği olarak menedici sebep mubah kılıcı sebebe tercih edilmiş olmaktadır. Aynı şe­kilde bir ava ok atar da o hayvan bir dağa veya tepeye, sonra da buralar­dan aşağıya düşerse, bu durumdaki hayvanlar normal olarak öleceklerinden dolayı eti helâl olmaz.

Atılan ok, hayvanın başta gelen organlarından birine İsabet edip, onu parçalar ve kendisinde, boğazlanmakta olan bir hayvanın hareketlerinden başka bir hareket görülmeyecek şekilde ölüm sabit olursa, bundan sonra suya düşer veya normal olarak ölümüne sebeb olacak yüksek bir yerden düşerse yine eti helâl olur. Yalnız, sakınılması mümkün olmayan bazı durumlar bundan istisna edilmiştir. Meselâ havada uçmakta olan bir ku­şa av âleti fırlatılır da, o kuş yere veya yere atılmış bir kiremit parçasının üzerine düşerse; ölümüne düşmesinin sebeb olduğu ihtimâline bakılmak­sızın eti helâl olur. Çünkü bu ihtimâl nazar-ı itibâra alınacak olursa, son­suza dek hiç bir av helâl olmayacaktır. Yine bunun gibi havada veya su üstünde uçmakta olan bir kuşa av âleti fırlatılır da kuş suya düşerse, eğer suya batmamışsa ve darbe yalnız başına hayatına son verici nitelikte de­ğilse, helâl olur. Ama suya batarsa, boğularak öldüğü ihtimâli gözönüne alınarak helâl olmaz.

Fırlatılan av âleti bir hayvana isabet ederek onu ikiye bölerse, her iki parçası da yenılebiIir.Aynı şekilde fırlatılan av âleti bir hayvanın yalnızca başını veya gövdesinin yarısını veyahut da başıyla birlikte gövdesinin bir kısmını keser de bu haliyle yaşaması düşünülemezse, hem kestiği kısım ve hem de geri kalan kısım yenilebilir. Ama el, ayak, baldır ve kuyruk ta­rafından üçte biri kesmek gibi o haliyle de yaşaması düşünülebilen bir or­ganını keser de hayvan ölürse veya henüz sağken kendisine ulaşıp keserse etini yemek helâl olur. Yalnız kendisinden kesilmiş olan o kısmı yemek haramdır. Çünkü canlıdan koparılan parça ölü hükmündedir. Yal­nız kesildiği halde tam olarak gövdeden kopmamış ve, hayvan sağ kal­saydı tekrar ona kaynayacak şekilde bitişik olursa yenilmesi helâl olur. Çünkü bu durumda hayvanın kesimi, kendisine bitişik olan organın da ke­simi hükmündedir. Ama önceki hâline dönmesi düşünülemeyecek şekil­de sâdece bir damarla, ya da deriyle asıl gövdeye bitişik kalmışsa durum tam aksi olur. Kesilen kısım helâl olmaz.

Avcı hayvanlarda aranan şartlara gelince mezheblerin bu husustaki detaylı açıklamaları aşağıya .alınmıştır.

(68) Mâlikîler dediler ki: Tüfek kurşunuyla avlanma hakkında mütekaddimîn âlimlerden hiç bir nass nakledilmemİştir. Ama güvenilir müteahhirîn âlimlerden bazıları demişler ki: Tüfek kurşunuyla avlanılan ve ölen hayvan­ların etlerini yemek helâl olur. Çünkü kurşun; kan akıtmakta, diğer av âlet­lerine nisbetle ölümü daha da çabuklaştırmaktadır. Şer´î zekâttan (kesimden) maksat, hayvanın azab çekmekten kurtulup, rahatını bulması için ölümünü çabuklaştırmaktır. Ölümü hangi yöntemle çabuklaştırılacaksa o yöntemi uy­gulamak elbette ki daha güzel olacaktır. Avlanan hayvanın ydnlarak yara­lanması şart değildir. Delinerek yaralanması da (helâllik açısından) sahîhtir.

Hanefîler dediler ki: Bu meselede asıl önemli nokta; avlanılan hayvanın ölümünün ağırlık darbesiyle değil, yaralama sebebiyle meydana geldi­ği hususunda şüphe bulunmamasıdır. Avlanılan hayvanın ağırlık darbesiyle öldüğü kesin olarak bilinir ya da bu hususta şüpheye düşülürse, etini yemek helâl olmaz. Ancak önce de bahsedildiği gibi, avcı henüz onda yerleşik ha­yat varken yetişip keserse eti helâl olur.

Tüfek kurşunuyla avlanan hayvana gelince şunu demek gerekir ki: Kur­şun her ne kadar bedeni delip kanı akıtırsa da hayvanın, kurşunun süratin­den doğan ağırlığından mı yoksa kurşunun açtığı yaradan mı öldüğü hususunda şüpheye düşülebilir. Böyle bir şüphenin baş göstermesi hâlinde avlanılan hayvanın eti helâl olmaz. Ama kurşunun süratinden doğan ağırlı­ğından değil de, kendisinde açtığı yaradan dolayı öldüğü kesinlikle anlaşılır­sa eti helâl olur.

Saçma da kurşun gibidir. Saçmayla vurulan büyük bir hayvanın, saç­manın atım süratinden doğan ağırlığından dolayı öldüğü düşünülmezse eti helâl olur. Zîrâ bu hayvanın ölümü şüphe yok ki, yaralanmadan ötürüdür. Saçmayla vurulan zayıf serçeler gibi küçük bir hayvanın, saçmanın atım sü­ratinden doğan ağırlığından dolayı öldüğü düşünülürse, eti helâl olmaz. Saç­manın atım süratinden doğan ağırlığından değil de yaralanma sebebiyle öldüğü kesinleşmedikçe etini yemek helâl olmaz.

(69) Hanefîler: Avlanılan hayvanın kanının akıp akmaması gerektiği hu­susunda anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Bazıları, kanın akıtılması mutlak ola­rak şart değildir demişlerdir. Bunlara göre küçük de-olsa hayvanda yara açılması yeterlidir. Bazılarıysa hayvandaki yara büyük de olsa, küçük de ol-S?icanmin akıtılması mutlak olarak şarttır demişlerdir. Diğer bazıları da taf­silâta girişerek, eğer avlanan hayvandaki yara büyükse kanının akıtılması şart değildir demişlerdir. Ama küçükse kanının akıtılması zorunludur.

(70) Malikîler dediler ki: Avlanılan hayvanın helâl olması için eğer hasta değilse cildi yanlmasa bile kanının akıtılması şarttır, hasta İse kanının akıtıl­ması değil de cildinin yarılması şarttır. Cildi yarılmazsa helâl olmaz.

(71) Hanbelîler dediler ki: Bir kuşa av âleti fırlatıldığında o hayvan, normal olarak kendisini boğup öldürebilecek olan bir suya düşer ve ölürse; atılan âletle başta gelen organlarından biri parçalanmış olsa bile, hiç bir hâl­de eti helâl olmaz. Ancak havada uçmakta olan bir kuşa silâh atılır da dü­şerse muaf olur. Nitekim havadan yere düşen de muaf olarak helâl olur. Bedeniyle suya düşen ve ancak başı su dışında kalan kuşun eti, her halükâr­da helâl olur.

(72) Şafiîler dediler ki: Hayvanın eli, ayağı veya onsuz yaşaması müm­kün olan bir kısmı kesilir ve fakat bu darbe nedeniyle ölürse, hem kopan el veya ayak, hem de asıl gövde yenilebilir. Yalnız bu darbeden doğan yara­nın, hayvanın son nefesini yaşamaktayken ona ulaşmaması ve ölümüne se­beb olacak başka biri tarafından da yaralanmamış olması şarttır. Ama avcının bu darbesiyle ölmez de başka bir darbeyle ölürse, organlarının geri kalan kısımları yenilebilir. Henüz sağken gövdesinden koparılan kısım yenilemez. Av âletinin sağken isabet ettiği hayvanın organlarının geri kalan kısımları yenilebilir.

(73) Hanbelîler dediler ki: Organ, hayvanın derisine bitişik kalırsa, bağlı olduğu hayvanın etini yemenin helâl olmasıyla birlikte yenilebilir. Tıpkı hay­vanın diğer organları gibidir.

(74) Hanbelîler dediler ki: Avcı hayvanlar iki çeşittir: Birincisi; sivri dişleriyle avlanan avcı hayvanlar: Pars, köpek ve kendileriyle avlanilması mümkün olan hayvanlar gibi. İkincisi; pençeleriyle avlanan avcı hayvanlar: Doğan, çavuş kuşu, tavşancıl, şahin ve diğerleri gibi. Yalnız, her iki tür hay­vanların avlarının mubah olması için eğitilmiş olmaları gereklidir. Kur´ân-ı Kerîmde buna şöyle değinilmektedir:

"Allah´ın size öğrettiğinden öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yeyin.[28]

Birinci çeşit av hayvanlarının -ki bunlar köpek ve benzerleridir- eği­tilmiş olduğu üç şekilde bilinir:

1- Ava gönderirken sahibine itaat etmelidir.

2- İster avı görme hâlinde olsun, ister görmesin, sahibinin seslenmesine göre hareket etmelidir.

3- Avladığı hayvanı yememelidir.

Bilinmelidir ki bu şartlar özellikle köpekte aranır. Pars ve benzeri avcı hayvanlara gelince, bunların sahihlerinin seslenmesi imkânsız olduğunda ye­meyi terketmesi yeterli olur. Hattâ bir defa yemeyi bırakması dahi yeterli olur. Avladığı hayvandan yiyecek olursa, artık o avın kalan kısmını yemek haramdır. Ama bu sebeble de eğitilmiş olmaktan çıkmaz. Meselâ daha sonra bir hayvanı avlar da ondan yemezse, insanların o avı yemeleri helâl olur. Köpek, avladığı hayvanın kanını İçer, fakat etini yemezse, insanların o avın etini yemeleri haram olmaz.

İkinci çeşit avcı hayvanların eğitimi iki şekilde olur:

1- Ava gönderirken ve geri çağırırken sahibine itaat etmelidir. Avdan yemeyi terketmesi onun için şart değildir. Avladığı hayvanın bir kısmını ye­se bile geri kalan kısım helâldir.

2- Pençeli olan bu hayvanlar avı yaralamalıdırlar. Eğer onu vurduktan veya boğduktan sonra öldürürse, avı helâl olmaz.

Bu mezhebten olanlar derler ki: Siyah köpeğin avı helâl olmaz. Zahir anlamıyla amel ettikleri bir hadîs dolayısıyla, aynı zamanda bu nitelikteki bir köpeğin tutulup mal edinilmesi de haramdır. Aynı şekilde, domuzun avı da helâl değildir.

Şâfiîler dediler ki: Avcı hayvanın eğitilmiş olduğu dört şart doğrul­tusunda anlaşıldı:

1- Ava göndermenin ilk etabında sahibinin seslenmesine itaat etmelidir. İlk etapta sahibi seslendiğinde ona itaat etmezse, eğitilmiş sayılmaz. Aynı şekilde koşmaya başladıktan ve hızını artırdıktan sonra sahibi ona durması için seslendiğinde ona itaat etmezse, sahîh görüşe göre eğitilmiş sayılmaz.

2- Sahibinin ava göndermesiyle gitmeli, yani onu bu işe teşvik etmesi hâlinde harekete geçmelidir.

3- Avı tutup olduğu gibi sahibine bırakmalıdır.

4- Avladığı hayvandan yememelidir.

Bu şartlar avcı köpek ve onun gibi yırtıcı av hayvanlarını ilgilendir­mektedir.

Avcı kuşlara gelince; bunların, sâhiblerince ava teşvik edilmeleri hâlin­de harekete geçmeleri ve avladıkları hayvanı da yememeleri mûtemed görü­şe göre şart koşulmuştur. Ava doğru uçmaya başladıktan sonra, sâhiblerince durmaları için seslenilmesi hâlinde durmaları şart değildir. Bu hayvanların eğitilmiş olduklarına kuvvetli zanla kanaat getirilinceye kadar bu şartların tekrarlanması da şarttır. Ve eğitilmiş olup olmadıklarını tesbit için de avcı hayvanlarla ilgili bilgi ve deneyimi olanların görüşlerine başvurulmalıdır. Eği­tilmiş olduğu hakkında karar verdikleri avcı hayvanların etleri yenilebilir. Hayvanların bu şartları hâiz olmaları bir veya iki denemeyle tahakkuk et­mez. Mûtemed olan görüş budur. Bu şartlardan birini yitiren avcı hayvanın avı helâl olmaz. Ancak avcı kişi, hayvanın avladığı ava henüz sağken ulaşıp da onu keserse, eti helâl olur. Hayvanın, avladığı hayvanı yaralaması, etinin helâl olması için şart değildir. Avını kendi ağırlığı ile veya bir duvara çarparak öldürürse, ya da bir taşa vurarak veyahut da yere çarparak ve benzeri şekillerde öldürürse, yine helâl olur. Avcı köpek eğitilmiş olur da avladığı hayvandan bir parçayı yediği anlaşılırsa, Şafiî´nin sarih ifâdesine göre avı helâl olmaz; yenilemez. Yeniden eğitilmesi şart koşulur. Avladığı hayvanın kanını yalaması, onun eğitilmişliğine zarar vermez. Avcı köpeğin av hayva­nını ısırdığı yeri, köpeklerle ilgili diğer bütün necasetler gibi toprak ve suyla yıkamak gereklidir. Bir görüşe göre de ısırdığı yeri bölüp ayırarak atmak ge­rekir. Bazıları da, muaf pisliklerden olup yıkanması gerekmez demişlerdir. Temiz olduğunu söyleyenler de olmuştur.

Hanefîler dedilfer ki: Avcı hayvanın eğitilmişliğînin tahakkuku için; avladığı hayvanı yakalayıp sahibine alıkoyması, ondan yememesi, sahibi ta­rafından çağırıldığında emrine uyması, onu av üzerine göndermek İstediğin­de gitmesi şarttır. Bu şartların her biri üç defa tekrar etmiş olmadıkça eğitilmiş sayılmaz. Sahîh olan görüş budur. Üç defa tekrarladıktan sonra dördüncü­de yakaladığı hayvanın eti helâl olur demişlerdir. Bu anlatılanlar, köpek ve benzeri avcı hayvanlarla ilgilidir.

Şahin, doğan ve çakır kuşu gibi avlayıcı kuşlara gelince, bunların, avla­dıkları hayvanların etlerini yememeleri şart değildir. Sâhiblerinin çağırma­sıyla onun çağrısına uymaları durumunda eğitilmiş sayılırlar. Sahibinin üçüncü çağrısında, ete tamah etmeksizin çağrısına uyan kuşun eti helâl olur. Ama ete tamah ederek çağrısına uyarsa eğitilmiş sayılmaz. Birinci ve ikinci çağrı da sahibine itaat etmeyen hayvanın eğitilmişliğine bir zarar gelmez. Ama üçün­cü kez çağrısına icabet etmezse, eğitilmiş sayılmaz.

Mûtemed görüşe göre avcı hayvanların, avladıkları hayvanları yarala­maları şarttır. Avcı kuşun, avladığı hayvanı boğması veya kendi ağırlığı al­tında ezerek öldürmesi hâlinde avını yemek helâl olmaz. Yalnız doğan ve şahin kuşları, bu avcı kuşlardan istisna edilmiş olup bunların, avladıkları hay­vanı kendi ağırlıkları altında ezerek veya boğarak öldürmeleri halinde de o hayvanın eti ittifakla helâl olur. Aletle avlama halinde av hayvanının kanı­nın akıtılması hususunda varid olan ihtilaf burada da söz konusudur.

Malikîler dediler ki: Eğitilmiş avcı kuş, ava gönderildiğinde duran hayvandır. Ancak doğan, bundan müstesnadır. Eğitilmiş kuşun bir defa emre uymaması, onu eğitilmiş olmaktan çıkarmaz. Bir kez itaat etmekle de eğitil­miş sayılmaz. Aksine bu hususta muteber olan, örftür. Avcı kuşun, avladığı hayvanı yaralaması ve kanını akıtması şarttır. Ancak avladığı hayvan has-taysa, kanını akıtmasa bile cildini yarması yeterli olur. Avladığı hayvanı göv­desi altına alıp ezerek veya yere çarparak veya buna benzer yollara başvururak öldürürse, hayvanın eti helâl olmaz.