- Atatürk'ün Kuşatıldığı Gece

Adsense kodları


Atatürk'ün Kuşatıldığı Gece

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
selsebil
Sat 31 October 2009, 06:08 pm GMT +0200
Mehmet ALTAN

 

ATATÜRK'ÜN KUŞATILDIĞI GECE


 

Resmi tarih ne işe yarar?” diye sorsalar, cevabım hazır:
- İnsani zaafları tıraşlamaya…
Biz çok genç bir nüfusa sahibiz. Her genç kendi doğum tarihini ‘milat’ kabul ediyor ve geriye dönüp bakmıyor. Geçen hafta Hürriyet Pazar ilavesinde, İpek Çalışlar’ın bu hafta sonu piyasaya çıkan Latife Hanım adlı belgesel kitabını tanıtan geniş bir yazı yayınlanıncaya kadar, tarihin pek çok kayıp halkasının birinden haberdar değildim. Ama ‘o halkanın’ ne olduğunu anlatabilmek için kısa bir özet yapmak gerekiyor.


***

Türkiye, Cumhuriyet tarihini resmi ders kitaplarından okudu. Her şeyi resmi ağızların söylediği kadar bilip öğrendi. İlk Meclis’teki muhalif İkinci Grup hakkında pek bilgi sahibi olamadı. Olan bitenleri de merak etmedi. Halbuki çok ilginç bir dönemdi o… Birinci Meclis’teki muhalif İkinci Grup’un önderlerinden biri de eski bir asker olan Ali Şükrü Bey’di. Birçok muhalif milletvekili gibi Ali Şükrü Bey de Lozan Antlaşması’nın bizi kayba uğrattığına inanıyor ve bu antlaşmanın imzalanmasına muhalefet ediyordu. Bu nedenle de Mustafa Kemal’e ağır eleştiriler yöneltiyordu.


***

Ana Britannica Ansiklopedisi’ne göre Muhafız Alay Komutanı Topal Osman “Ali Şükrü Bey’i Mustafa Kemal’e karşı sert muhalefet izlediği gerekçesiyle 27 Mart 1923′te öldürdü.”


***

Sonra ne oldu? Tarihler sonrasını kısa keser. Özet anlatım şöyledir: “Güvenlik güçlerine teslim olmayan Osman Ağa, Ankara’da Ayrancı Bağları’ndaki evinde girdiği çatışmada yaralı olarak ele geçirildi; kısa süre sonra da öldü.” Ölümünün hemen ardından, başı kesik vücudu Meclis’in önünde asılarak teşhir edildi. Bu Meclis’in oy birliğiyle kabul ettiği bir önergeydi. Ali Şükrü Bey cinayeti, Birinci Meclis’in de sonu oldu. Yeni bir genel seçime gidildi ve tüm muhalefet tasfiye edildi.

***

Ancak arada atlanan kısa bir paragraf var: Topal Osman’ın teslim olmadan evvel yaptıkları… O atlanan ‘kareyi’, İpek Çalışlar, Latife Hanım’ın kız kardeşi Vecihe İlmen’e atfen şöyle anlatıyor: “Beklenen oldu. Topal Osman çetesi Çankaya’yı kuşattı. Latife’nin kız kardeşi Vecihe de oradaydı. Vecihe İlmen yıllar sonra bir dost meclisinde o gün yaşadıklarını anlatmıştı. Bu anlatım Topal Osman olayının bilinmeyen bir yönünü gün ışığına çıkartıyor: Milli Mücadele’nin lideri tehdit altındaydı. Kısa bir tartışma yaşandı. Önemli olan Mustafa Kemal Paşa’nın yaşamıydı. Ona bir
şey olursa zaten hiçbiri hayatta kalamazdı. Dışardakilerle pazarlık başladı. Adet olduğu üzere, ‘Kadınlar ve çocuklar önden çıksın,’ dediler. Plan şuydu: Mustafa Kemal Paşa, kılık değiştirerek kadınlar ve çocuklarla birlikte dışarı çıkacaktı. Fakat evin içinde de birilerinin kalması gerekiyordu. Latife muhafızlarla birlikte evde kalmaktan yanaydı. ‘Ben onları oyalarım,’ diyordu. Mustafa Kemal Paşa önce şiddetle itiraz etti. Ancak Latife’nin inadını bilirdi. Vecihe bir çarşaf buldu, getirdi. Mustafa Kemal çarşafı giydi, baldızı Vecihe ve hizmetkâr kadınlarla dışarı çıktı.

 

Latife de bu arada onun kalpağını kafasına takmıştı. Erlerden birine, ‘Mutfaktaki portakal sandıklarını getir,’ dedi. Sandıkları pencerelerin önüne dizdiler. Evde ışıklar yanıyor ve bahçeden bakıldığında içerdekiler fark ediliyordu. Boyunun kısalığı dışarıdan fark edilmemeliydi. Latife, portakal sandıkları üzerinde bir ileri bir geri yürüyor, dışarıdan gelen habercilerle iletilen mesajları evde Mustafa Kemal varmış gibi alıp cevap veriyordu. Ölüm tehdidi altında çeteyi oyalamayı sürdürüyordu. O sırada Mustafa Kemal, Topal Osman’a karşı yürütülecek harekâtı planlıyordu. Sonunda Topal Osman’ın adamları eve kurşun yağdırmaya başladı. Ardından eve girdiler. Mustafa Kemal’in gittiğini anlayınca çılgına dönüp ne buldularsa parçaladılar. Onların aradığı Mustafa Kemal’di. Ama ellerinden kaçırmışlardı. O sırada Topal Osman çetesi muhafız taburu tarafından sarıldı. Latife’ye zarar vermeye zamanları kalmamıştı.” Topal Osman’dan söz ederken Ana Britannica ‘Muhafız Alayı Komutanı’ diyor. Vecihe Hanım’ın anılarından söz edilirken de ‘Topal Osman Çetesi’ deniyor. ‘Muhafız Alayı’ ve ‘çete’ sözcükleri nasıl oluyor da aynı adamın kimliğinde bir araya geliyor? Bunun sırrını çözmeden ne yakın tarihi ne de bugünü anlamak pek mümkün olmayacak galiba.