- Askerî cihadın başlaması

Adsense kodları


Askerî cihadın başlaması

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Fri 1 October 2010, 09:35 pm GMT +0200
İkinci Bölüm


ASKERÎ CİHADIN BAŞLAMASI


I. Ordunun Hazırlanması
 

A) Ordunun Yapısı
 

Hz.Peygamber (s.a.v.) zamanında nizamî bir ordu yoktu. Müslümanların hemen hepsi islâm Devletinin askeriydiler; her zaman savaşa hazırlıklı bulunurlardı. Çünkü her an için, savaş çı­kabilirdi. Savaş için ilan yapıldığında, orduya katılacak olanlar gelir, kendi istekleriyle kaydolurlardı.

Hz.Peygamber Medine'ye hicret edince, müslüman nüfusun sayımını yaptırdı. Bu konu ile ilgili olarak Buhârî'de geçen şu ha­disi zikretmek uygun olacaktır:

" Huzeyfe (r.a.) şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.) bize :

- Din olarak islâm'ı kabul eden ve müslüman olan kimselerin isimlerini yazıp getiriniz " diye emir verdi.

Biz de O'na binbeşyüz kişinin ismini yazıp getirdik."[91]

Burada hem müslümanların sayısı hem de isimlerinin tesbiti, yani yazılması sözkonusudur. Daha devletin kuruluşunda, bu ko­nuya hassasiyet gösteren Hz.Peygamber (s.a.v.), savaştan önce orduya katılacak olan askerlerin isimlerinin yazılmasını ve tesbit edilmesini de sağlamıştır. Bu konudaki rivayetleri şöyle sıralaya­biliriz

Abdullah b. Abbas (r.a.) dan :

Rasûlullah (s.a.v.)'i hutbe okurken işittim, şöyle buyuruyordu:

" Hiçbir erkek, yanında mahremi bulunmadıkça bir kadınla yalnız kalmasın; hiçbir kadın da yanında mahremi olmadan yol­culuk yapmasın"

Bu yasaklama üzerine bir adam ayağa kalkarak şöyle dedi :

"Ya Rasulallah (s.a.v.), ben şu şu gazveye yazılmışım; hanı­mım da hacca gitmek üzere yola çıktı. ( Buna ne dersiniz ?)"

Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu :

"Sen de git ve eşinle birlikte haccet. "[92]

Tebük seferinden geri kalıp, sonradan gitmeyi düşünen, fa­kat bir türlü gidemeyen bu yüzden de Hz.Peygamber (s.a.v.)'i üzen Ka'b b. Mâlik, kendi serencamını anlatırken konumuzla ilgili ola­rak şunları söylüyor :

".... Meselenin büyüklüğüne göre hazırlıkta bulunabilmeleri için, Müslümanlara gidecekleri yeri söyledi. Rasûlullah'm maiye­tinde müslümanlar pek çoktu ve bunların isimleri bir deftere kay­dedilmemişti ".

Ka'b söylerine şöyle devam etti:

Herhangi bir kimse asker arasından firar etse, bu hususta vahiy nazil olmadıkça, bu işin gizli kalacağını zannedebilirdi "[93]

Ka'b b. Mâlik'in sözlerinden anlaşılan şu ki, Hz.Peygamber, başka savaşlara giderken askeri, bir liste halinde yazdırıyordu; ama Tebük seferine giderken yazdırmadı. Demek ki bu kayd işi her zaman olan bir şey değildi. Gerek görüldüğü zaman yapılıyor­du.

"Hz.Peygamber (s.a.v.)'in sağlığında ordunun kaydedildiği bir divan yoktu. Divanı ilk defa Ömer (r.a.) ortaya koydu. Lakin bu, Hz.Peygamber (s.a.v.)'in ümmetine emrettiği sünnetlerden bi­ri olup onun yararı ve müslümanlarm ona olan ihtiyacı ortaya çık­mıştı:[94]

 

B) Askerliğe Kabul Şartları
 

1- Müslüman Olmak:
 

İslâm Dininde herhangi bir ibadetle mükellef olmanın şartla­rından birisi de müslüman olmaktır. Cihâd da ibadet olduğuna[95] göre, onu yapacak kişinin müslüman olması şarttır.

Hz.Peygamber (s.a.v.) Bedir, Uhud gibi İslâm'ın ölüm kalım mücadelesi verdiği ilk savaşlarda ordu içinde gayr-i müslim un­surları bulundurmamıştır. Orduya katılacak her askerin müslü­man olması şartını aramıştır. Konu ile alakalı olarak Müslim'in Sahih'inde şu hadis-i şerif geçmektedir :

Rasûlullah (s.a.v.) Bedir savaşına giderken, kendisiyle savaş­mak için arkasından gelen bir adama :

"Sen Allah'a inanıyor musun ? diye sordu. O adam da" hayır" deyince Rasûlullah (s.a.v.):

"Öyleyse hemen geri dön. Ben ebediyyen bir müşrikten yardım

istemem " buyurdu.[96]

Bu hadis-i şerifi rivayet eden Hz.Aişe (r.a.) dir. Hz.Aişe de­vamla şunları söylüyor:

"Sonra adam geçti gitti. Ta ki biz[97] ağaç altında iken adam tekrar geldi ve biraz önce dediği gibi" Ben seninle birlikte savaşa katılmaya geldim " dedi. Rasûlullah da :

"Allah'a ve Rasûlüne inanıyor musun ?" diye sordu.

Adam:

"Hayır," diye cevap verdi.

Rasûlullah da :

" Öyleyse hemen geri dön. Ben ebediyyen bir müşrikten yar­dım istemem" buyurdu.

Adam geri döndü. Rasûlullah Beyda'da iken adam tekrar ge­lip yetişti. Rasûlullah (s.a.v.) de ona tekrar :

"Allah ve Rasûlüne inanıyor musun?" diye sordu.

Adam :

" Evet" cevabını verdi.

Rasûlullah (s.a.v.) de ona :

O halde ( bizimle beraber) yürü " diye buyurdu.[98]

Hz.Peygamber, Uhud savaşır.a çıkarken, Sahabeden bazıları, Yahudilerle aralarında yardıirüaşma sözleşmesi bulunduğu için onlardan yardım istemeyi ceklif ettiler. Resulullah (s.a.v.) de:

"Biz, şirk ehlinden birine karşı diğer şirk ehlinden yardım isteme­yiz " buyurdu.[99]

Bera b. Azib (r.a.) dan :

Uhud savaşında, Hz.Peygamber (s.a.v.)'e, demir zırhı ile yüzü örtülü bir adanı geldi de : "Ya Rasûlallah, ( hemen savaşayım da ( sonra) mı müslüman olayını" diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.) de: "Müslüman ol, sonra savaş " buyurdu. O adam da hemen müslü­man oldu. Sonra da savaşa girişti; savaş esnasında da şehid edildi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): "Az amel yaptı, fakat çok ecir kazandı " buyurdu.[100]

Bu rivayetlerden anlaşılan şu ki, Hz.Peygamber (s.a.v.), müş­riklerin islâm ordusu içine girip, müslümanlarla omuz omuza çar­pışmalarına izin vermemiştir. Çünkü, Kur'an müşriklerin necis olduklarını bildirmektedir.[101] Onlar İslâm ordusunun kuvve-i ma-neviyyesini kırabilirler. Çok çeşitli problemler çıkarabilirler. Düşman birlikleri lehine casusluk da yapabilirler. Bu ve buna benzer sebeplerden dolayı Hz.Peygamber onları orduya kabul et­me gibi bir kapıyı açmamıştır.

Hz.Peygamber zamanında bir de münafıklar vardır. Müna­fıklar, zahiren müslüman olan kimselerdir. Bunların savaşa ka­tılmaları için, islâm Devletinin bir teklifi olmamıştır. Bazen katıl­mışlar, bazen yarı yoldan geri dönmüşler, bazen de hiç katılma­mışlardır. Hz.Peygamber (s.a.v.) de bunları hiç kaale almamış, kendilerini muhatab olarak kabul etmemiş, kendi hallerine bı-karmıştır.

Zeyd b. Sabit şunları anlatıyor :

" Peygamber (s.a.v.), Uhud savaşına çıktığı zaman, birtakım insanlar geri döndüler. Sahabîlerden bir grup :

" Bu dönenleri öldürelim " dediler. Bir grup da :

" Hayır onları öldürmeyelim " dediler. Bu ihtilaf üzerine :

" Size ne oldu ki, iki yüzlüler hakkında iki gruba ayrıldınız ?

Oysa yaptıkları işlerden dolayı Allah onları baş aşağı etmiştir.

birini sapıtırsa artık onun için bir yol bulamazsın"[102] ayeti nazil ol­du.

Hz.Peygamber (s.a.v.) de :

"Medine, bu adamları, ateşin, demirin pisliğini dışarı atışı gibi dışarı atar " buyurdu."[103]

Bu hadis-i şeriften anlıyoruz ki, Hz.Peygamber (s.a.v.) müna­fıklar meselesini zamana bırakmıştır. Yalnız, onların, katıldıkla­rı savaşlarda fitne çıkarmalarına mani olmuş, disiplini bozmala­rına asla fırsat vermemiştir.[104]

 

2- Erkek Olmak :
 

Askerlik, erkekle ilgisi olan bir iştir. Kur'an'da[105] savaşla ala­kalı ayetlerde, erkeklerin mevzubahs edilmesi, bu şartın ileri sü­rülmesinin delilidir. Ayrıca bu konuda müminlerin annesi olan Hz.Aişe (r.anha) dan şöyle bir rivayet vardır :

" Ben, Peygamber (s.a.v.)den cihada gitmek için izin istedim de O:

" Siz kadınların Cihâdı haccdır "buyurdu."[106]

 

3- Âkil Baliğ Olmak :
 

Bugün bile, askere almanın belli bir yaşı vardır. Aklî dengesi yerinde olan ve asker olabilecek yaşa gelenler silah altına alın­maktadır.

Hz.Peygamber (s.a.v.), çocuk denecek yaşta olanları askere almamıştır. Bu konuda Abdullah b. Ömer (r.a.)'in rivayeti şöyle­dir:

" Rasûlullah (s.a.v.), Uhud günü, ondört yaşında bulunan Ab­dullah b. Ömer'i gözden geçirdi de (ben Abdullah b. Ömer'e küçük­tür , diye savaşa katılma ) izni vermedi. Sonra Hendek savaşında O'na arzolundum; bu defa bana izin verdi. O sırada onbeş yaşında bulunuyordum."[107]

Hadisin ravisi Nâfi der ki ;" Ben bir keresinde Ömer b. Abdila-ziz'in yanına geldim; bu hadisi ona tahdis ettim. O da bana " bu on-beş yaş küçük ile büyük arasında bir sınırdır " dedi. Bütün vilayet-lerdeki valilerine, onbeş yaşına erenlere vazife ve maaş tahsis edilmesi için talimat yazdı."[108]

Bu konuda başka bir rivayette şudur : Ibn Abdilber, el-Istiâb'da Semüre b. Cündeb'den bahsederken şu bilgiyi nakleder :

Rasûlullah (s.a.v.), Ensar'ın buluğa yaklaşmış çocuklarını her yıl gözden geçirirdi. Önünden bir çocuk geçti, onu orduya ka­bul etti. Sonra kendisine Semüre b. Cündeb arzolundu, onu kabul etmedi. Semüre de şöyle dedi:

"Ey Allah'ın Rasulü, bir çocuğa müsaade ettin, beni reddettin; onunla güreşsem onu yencrim."

Rasûlullah (s.a.v.) de " öyleyse güreş " buyurdu. Ben de onunla güreştim ve yendim. Rasûlullah da beni orduya kabul etti.[109] Se­müre b. Cündeb'in güreştiği bu sahabi Rafı b. Hudeyc'dir.[110] Bedir savaşında küçük olduğu için Râfi b. Hudeyc'e de izin vermemiş­ti.[111]

Sa'd b. Ebi Vakkas'm küçük kardeşi Umeyr b. Ebi Vakkas'm Bedir savaşına katılmasını ağabeyisi şöyle anlatır :

" Biz Bedir günü, Rasûlullah (s.a.v.)'a arzolunmadan önce kardeşim Umeyr b. Ebi Vakkas'm saklanmakta olduğunu gör­düm. Ona " sana ne oluyor kardeşim " dedim. O da:

" Rasûlullah (s.a.v.)'in beni görüp küçük bulmasından ve red­detmesinden korkuyorum, oysa ben savaşa katılmak istiyorum. Umulur ki Allah beni şehidlikle rızıklandırır" dedi.

Umeyr, Rasûlullah'a arzolundu. Rasûlullah (s.a.v.) onu kü­çük bularak kabul etmedi. Umeyr de ağladı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) kendisine müsaade etti, küçük oluşu sebebiyle kılıcının bağlarını ben bağlıyordum. Onaltı yaşında olduğu halde savaşta şehid edildi."[112]

Rasûlullah (s.a.v.), Uhud'da onyedi kişiyi geri çevirmiştir.[113] Bunlar arasında Üsâme b. Zeyd, Zeyd b. Sabit, Berâ b. Azib,[114] Zeyd b. Erkâm, Sa'd b. Habîbe,[115] Abdullah b. Ömer[116] ve Uabir b. Abdillah[117] davardı.

Bütün bu rivâyetelerden anlaşılan şu ki, Hz.Peygamber (s.a.v.) savaşa çıkacak olan orduyu gözden geçiriyor ve belli bir ya­şın altında olanların savaşa katılmalarına müsaade etmiyordu. Ancak, çok hevesli olan, ağlayan ve gücünü kuvvetini isbat eden­lere izin veriyordu. [118]

 

4- Sağlıklı Olmak :
 

"Askerin, sağlıklı ve ruhi dengesi yerinde olmalıdır. Uzun sü­reli hastalıklar savaşa katılmama nedenlerindendir. Böyle kişiler sürekli hastalığı olan ve kör olanlardır ."[119]

Zeyd b. Sabit (r.a.) dan:

"Rasûlullah (s.a.v.) bana :

"İnananlardan yerlerinde oturanlar ile mallariyle, canlariyle Allah yolunda Cihâd edenler bir olmaz"[120] adetini yazdırmak is­tedi. Tam ayeti bana yazdırırken Abdullah b. Ummi Mektum (r.a.) Rasûlullah (s.a.v.)' in yanma çıkageldi ve :

" Ya Rasulallah, cihada gücüm yetseydi, ben de elbette cihada gider, düşmanlarla savaşırdım " dedi.

Abdullah b. Ümmi Mektum (r.a.) kördü. Onun bu sözü üzerine Allah, Rasulüne vahy indirdi. Bu sırada Rasûlullah (s.a.v.)'ın uy­luğu benim uyluğum üzerinde bulunuyordu. Vahyin (peygamber üzerindeki ) ağırlığı bana o kadar ağır geldi ki, sonunda dizimin ufalanıp dağılmasından korktum. Sonra Rasûlullah'tan vahyin tesiri sıyrıldı da Allah " Zarar sahibi olanlardan başka " diye ( bir istisna) kaydı indirdi."[121]

Meşhur Ka'b b. Malik hadisinden [122]öğrendiğimize göre, sa­vaş esnasında Allah Rasulünden geriye kalanların bir grubu da kör ve topal olanlar, yani sağlığı yerinde olmayanlardır. [123]

 

5- Mazereti Olmamak:
 

Kendinde var olan bir hastalık ve sakatlıktan dolayı değil de başka bir mazeretten dolayı savaşa katılamayacak durumda olanlara Hz.Peygamber (s.a.v.) izin vermiştir. Bunların mazereti, ya bakmakla mükellef oldukları yaşlı anne- babalarının olması veya bakacakları bir hastalarının olması gibi durumlardır.

Hz.Osman (r.a.) hanımı Rukiyye (r.anha) rahatsız olduğu için Bedir savaşına katılamamıştı. Hz.Peygamber, gazaya katılmayıp hanımına hizmet etmesi için ona izin vermiş ve " sen kalbinin te­mizliği, hislerinin güzelliği dolayısiyle gazaya katılma sevabını da kazanacaksın " buyurmuştur.[124]

Hz.Peygamber (s.a.v.) hastası olanlara müsaade ettiği gibi, yaşlı olan anne ve babasına bakacak kimsesi olmayanlara da izin vermiştir.

Abdullah b. Ömer (r.a.) dan :

Hz.Peygamber(s.a.v.)'e bir adam geldi de cihada gitmek için izin istedi.

Peygamber (s.a.v.):

"Anan, baban sağ mıdır ?" diye sordu.

O zat: " Evet" dedi.

Hz.Peygamber (s.a.v.):

" Öyleyse sen onların rızası istikametinde çalış " buyurarak[125] ebeveyni hayatta olanların, ana- babalarına bakmalarını tavsiye etmiştir.

Sağlık durumları yerinde olmayan ve daha başka mazeretleri olup da savaşa katılamayanların, savaşa katılanlar gibi sevab alacağını Hz.Peygamber (s.a.v.), şu hadis-i şerifi ile beyan etmek­tedir.

Enes b. Malik (r.a.)dan :

Hz.Peygamber (s.a.v.) bir savaşta idi. Bu savaş esnasında şöy­le buyurdu:

"Arkanızda, Medine'de bir topluluk vardır ki, onları burada bulunmaktan özürleri alıkoydu. Biz bir dağ yolundayken veya bir vadi içinde yürürken, o Medine 'dekiler de (sevapta) bizimle bera­berdirler."

Hz.Peygamber (s.a.v.), bu saydığımız şartları kendisinde bu­lunduran kişileri ordusuna kabul etmiştir. Akil ve baliğ-şartı ile orduyu çocuklardan arındırmış, Müslüman olma şartı ile de şirk­ten, nifaktan ve fitneden arındırmıştır. Son iki şartla da, muharip askerlere yük ve problem olabilecek kimselerin savaşa katılmala-rmdansa Medine'de kalmalarını tercih etmiştir.

Yaşı müsait, bedeni sağlam ve dayanıklı insanlardan müte­şekkil ordu hazırlayan Hz.Peygamber (s.a.v.), Ramazan ayına denk gelen savaşlarda askere oruçlarım bozmalarını tavsiye et­miştir.[126] Ama kendisine güvenenler oruçlarını tutarlardı. Hz. Peygamber (s.a.v.) onlara birşey demezdi. Bir savaşta oruç tutma­yanlar çok üstün başarı gösterdikleri için " Bugün oruç tutmayan­lar tam ücret alıp gittiler " diye buyurmuştur. "[127] Mekke fethine Ramazan ayında çıkan Hz.Peygamber, Mekke'ye iki konaklık me­safe olan el-Kedid isimli yerde orucunu bozmuştur.[128]


[91] Buhârî, Cihâd, 180.

[92] Buhârî, Cihâd, 139; Müslim, Hacc, 74.

[93] Buhârî, Megâzî, 79; Müslim, Tevbe, 53.

[94] İbn Kayyim, Zâdul-Meâd, III, 22.

Yrd. Doç. Dr. Mustafa  Ağırman, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam, Beyan Yayınları: 4/39-40.

[95] Buhârî, Cihâd, 1; Müslim, îmâre, 110; İbn Mâce, Cihâd, 1.

[96] Müslim, Cihâd, 150.

[97] Hz.Aişe'nin " biz ağaç altında iken..." demesine bakılırsa onun da orduyu uğurlayanlarla beraber olduğu anlaşılır. Veya bu sözle, kendisi bulunma­dığı halde orduyu ve uğurlayan müslümanları kasdetmiştir.

[98] Müslim, Cihâd, 150.

[99] Ibn Hişâm Sîre, III, 68; İbn Sa'd, Tabakât, 11,39.

[100] Buhârî, Cihâd, 13.

[101] K.K.,Tevbe Sûresi, 28.

[102] K.K.,Nisâ Sûresi, 88.

[103] Buhârî, Fedâilü'l-Medine, 10.

[104] Bkz. Buhârî,Menâkıb, 11.

Yrd. Doç. Dr. Mustafa  Ağırman, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam, Beyan Yayınları: 4/40-43.

[105] K.K.,Ahzâb Sûresi, 23.

[106] Buhârî, Cihâd, 61.

Yrd. Doç. Dr. Mustafa  Ağırman, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam, Beyan Yayınları: 4/43.

[107] Buhârî, Şehâdet, 29.

[108] Tirmizî, Cihâd, 3l.

[109] îbn Abdilber, Ebû Ömer Yûsuf en-Nemerî, el-îstiâb fi Marifeti'I-Ashâb, Kahire, 1328, II, 79.

[110] Halebî, Ali b. Burhâneddin, Însânu'l-Uyün fi Sîreti'l-Emîni'l-Me'mûn, Beyrut, 1980, II, 493.

[111] îbn Hacer, Şihabuddin Ebu'l-Fadl Ahmed b. Ali el-Askalânî, el-îsâbe fi Temyîzi's- Sahabe, Kahire, 1328,1, 496.

[112] Vâkidî,  Muhammed b.  Ömer, Kitabu'l-Meğazî, London,1966,I,21; Hâkim, Ebû Abdillah el-Hâkim, el-Müstedrek ala's-Sahîheyn, Beyrut, ta., III, 188; îbn Hacer, el-îsâbe, III, 35.

[113] Haîebî, Sîre, 11.493.

[114] İbn Hişâm, Sîre, III, 70.

[115] İbnul-Esîr, Üsdü'l-Ğâbe, II, 280.

[116] Buhârî, Şehâdât, 29.

[117] îbn Hacer, el-İsâbe, I, 562.

[118] Yrd. Doç. Dr. Mustafa  Ağırman, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam, Beyan Yayınları: 4/43-45.

[119] Hattâb, er-Resûlü'l-Kâid, 56.

[120] K.K., Nisa Sûresi, 95.

[121] Buhârî, Cihâd, 31.

[122] Buhârî, Meğâzî, 79; Müslim, Tevbe, 53.

[123] Yrd. Doç. Dr. Mustafa  Ağırman, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam, Beyan Yayınları: 4/45-46.

[124] Buhârî, Ashâbu'n-Nebî,l

[125] Buhârî, Cihâd, 137.

[126] Buhârî, Cihâd, 29.

[127] Buhârî, Cihâd, 70.

[128] Buhârî, Cihâd, 105.

Yrd. Doç. Dr. Mustafa  Ağırman, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam, Beyan Yayınları: 4/46-47.