sumeyye
Sun 18 July 2010, 03:17 pm GMT +0200
Ask oyle bir duserki nasibi dogrultusunda
Aşk öyle bir düşer ki nasibi doğrultusunda!
Suya nağmelerini yazan yapraklar teker teker diziliyordu
Bir aşkın mana katresinde ki yansımalarını aksettiriyordu
Ne parmaklar onu okşamıştı, haline bir şevk katmıştı melallerin seyri hallerince
Her nedense bir yaprağın hali nezaketinde her zaman bir nisanın, bir aşkın, bir hazzın, bir kızın salınması, naz ile samimiyeti hatırıma gelirdi
Bir damlanın dalgaları misali, melalin dili sukut hali gibi
Ne hicranlar gizliydi oysaki pakı mahzun umutlarında, feryat edemediği soluklarında, yutkunduğu muratlarında Her düşen bir yaprak misali…
Her bir nefesi anlamlaştıran ruhunun güzelliğinde ki sanattır Ruh hak için vardır, mutlaktır, aşkın rengiyle boyanmaktır
Nedendir sanat harikası aşklar sürekli ibreti hak olarak telakki edilerek anlatılırlar
Nesiller boyu tarihin savaşlar kusturan teganniliğinde sanki uzatılan bir buket misali, bir salkım üzüm gibi, tenin derisinden boşandığı gibi, midenin kendi yetisiyle iktifa ettiği misali
Bedende bir yenileşme, sinede içsel derinleşme safhası başlardı sanki açlığın yudumlanan sahnelerinde
Kulluğun idraki gibi, muştunun kalan izleri misali, aşkın hali hissiyatta devri mana yapması gibi…
Ruh bedene vaziyet ettiği sürece itibarlıdır, vardır, anlamlıdır, kadri mutlaktır
Nefisler asla eziyete, ızdıraba, gayrete, meşakkate kapalıdırlar
Yan gelip yatmak isterler, doymak nedir bilmezler, bedenin kas yapısını tahrik ederek miskinleştirirler
Ölmek temayülüne hız katarak, manasız kalırlar ancak
Oysa sessizliğinde sukutu hal ile akıbetini bekleyen su, emri hak ile hiddetin ve şiddetin korkusuyla esrarın safhalarındaydı
Yaprak ki dalından kopmak zorunda bırakılan bir sevdanın mahzunluğunu yaşayarak habersizdi olacaklardan
Lakin düşmek zorunaydı hikmetin muvacehesinde ki mevcut nasibince
Bu öyle kutlu bir yoldu ki teslimiyetle ancak durulur, solunur, anlam bulunurdu
Muhakkak ki bir halk edenin nuruydu, muradıydı, tasarrufuydu, nizamıydı
Maksuda ulaşmanın bir tek yolu rızayı bari ile solumak, konuşmak, hem hal olmaktı, aksi bir tavrın tercih edilerek enaniyet için isyana girilmesi şirretti
Hazanın esrarında kurumaya yüz tutarak, hayat damarları sessiz bir sukutun perdelerinde aranan mızraptan akseden bir feryadın nağmesi misaliydi
Gözyaşları içe akarken, kan çekilirken, iksir tükenirken, cazibe biterken bırakılmak gibi, azadın izleri misali
Hürriyeti hayata yeniden başlamak gibi…
Suya düşerken bile esintilerin etkisinde sessiz melalin derinliğinde S
Sesler, renkler anlamsızlaşır, tükenen bedende ki can gibi, mecalsiz nazarlar misali
Anılar! Bir yerde nutku duranlar, zihni bulananlar, şevki kaçanlar, ahirin unutanların seyri halleri gibi
Artık eneyi önceleyen kudret kalmamıştı düşen yaprağın melalinde!
Güç kalmayınca suyun serinliğinden habersiz bir esinti gibi serilir
O zerreyi hakikati merak edenler olamaz mı hiç mahlûklar arasında beklenirken
Mühleti hayatı bulunan canlar bir gayretin içine girerek can havliyle yarışırlar
Oysaki düşen yaprak cansız kalınmışlığın her aşamasını büyük bir nezaketle arz ediyordu!
İşte düştüm elinize her ne ederseniz, neye layık görürseniz, nasıl tasarruf ederseniz demek istiyordu
Üflenen bir neyin sesi, tamburdan akseden hüzzam gibi, kemanın hüzünle kuşatan nağmesi misali…
Edep halin dili, mananın ahengi, gülün rengidir
Dil dane olmak, onu bahşeden, letafeti serde ten, edep içinde eriyen bir piri fani, fuzuli, baki, seyrani meşkiyle kıdemleşerek nefeslenmek muhayyilesi
Aşklar sadece mükellef olanların hasleti zannedilir,
Oysaki onu bahşeden kimdir, kimler için hikmetler nasip etmiştir nerden bilinir ki, bir idraki hakikat ötelenirse
İdrakimiz her ne kadar bu hakikate müdrik olsa da, ruhi derinliğin kifayetsizliğinden inkıtaa uğramak zorunda kalacaktır
Çünkü terbiye düsturuna hasret bir nefs erdemliliği, fazileti, münevverliği engelleyecektir
Bu hal üzerine mütenasip olan bir can, aşkın hazzından ne kadar anlayacaktır
Bu nedenle anlaşılır olacaktır, vuslat için koşturacak, koklayacak, yorulacaktır
Düşen bir yaprağın meramından, aşkın hazından, mahzunluğundan, suyun hilminden, içselliğinde ki teslimiyetinden ne kadar anlaya bilecektir ki
Oysaki her zerreyi hakikatin yaratılış sebebi nihayetinde bir rahmetin tecellisiydi
Rahmet ki, bir gül misali sineleri ihata ederken, gülün mihengi efendimizi anlattığını onun için neşet ettiğini haykırıyordu
Cahilliğinden azat olmuş bir münevver misali, zindandan kurtulmuş Mehmet gibi, kaldırımlarda sabahlayan bir himmet ehlinin şefkati gibi…
Ağlayan bir sabinin derdiyle hemhal olan bir ana misali, yavuklusuna hasret bir sevdalı gibi…
Elbette ki gedik ki gideceğiz, neyi düşüneceğiz, güle hasretiz, edebin derdiyiz, halin kederiyiz, suyun sesiyiz, yaprağın yüreklerde korlaştırdığı izleriz
Biz düşününce bir değeriz, tahkik edince faziletliyiz, zekâ içinde merak edeniz
Teslimiyette mukallitliği seçmeyiz, idrakin seyrinde serinleriz, hareket ve kuvvetin kime ait olduğunu bileniz
Biz kulluğun itminanlığında Rahmanın huzurunda köleliğin müdriki olarak haz alan, hakkın rızası doğrultusunda efendimize olan sevgimizi!
Nefsimizden ziyade sevdiğimizi beyan ederken, içselliğimizde ne derler vehmiyle yaşayan biçareyiz
La şerike derken ne demek olduğunun farkında olmayan zavallı inananlarız
Bu sebeple halden, demden, meşkten, aşktan ancak idrakimiz oranında anlarız
ALINTI