SevD@_GüLü
Sat 2 April 2011, 04:10 pm GMT +0200
Aşk Bahçesine Girmek
Muhabbet, hayatımızın özünü teşkil eder. Muhabbet, dostluğun samimi ve katıksız halidir. Muhabbet, sevgiliye kavuşma, onun güzelliğini görme heyecanı ve susuzluğu içinde bulunan kalbin coşmasıdır.
İnsanda, muhabbet merkezi kalptir. Kalbin muhabbet duyacağı gerçek maşuk ise ancak Allahu Teâlâ’dır. Fakat kalp, muhabbetin bu zirve noktasına bir anda yükselemez. O yüce makama çıkmak için, sevilen diğer varlıklar birer merdiven mesabesindedir. Bunlara duyulan muhabbet, kalbin hakiki sevgiye hazırlanması istikametinde olan sevgilerdir. Muhabbet, zahmetleri rahmete inkılâb ettiren sihirli bir rol oynar. Sevilen kişinin hareketleri, sevene ağır gelmez, bilakis kolay gelir.
Aşk ise, ezelin hatırasıyla başlayarak varlığın bilincine doğru yürüyen bir yoldur. Yaratılışın sırrı ve çözüm önerisidir. Kainatın ve onun efendisinin varlık nedenidir.
Aşk, tohumu gönülde ekilen ve sonra bütün bedeni kaplayan bir sarmaşık, bütün tecellileri kuşatan bir canlılıktır. İçine girildiğinde çıkılmak istenmeyen bir dünya gibidir. Hepimizin yüreğinde olan bir tohumdur aşk. Bu tohum, eğer uygun ortam, zaman ve besin bulursa patlar, çiçek açar. Aşık olduğunda insanın yüreğine bir ateş düşer. Eğer yüreğindeki tohum, mevsimlik bir çiçek olarak açmışsa, ömrü kısadır. Ama bir çınarsa, yürekte köklenen; yıllarca dimdik ayakta kalır. Eğer, insan, hormonlarıyla düşünüyorsa o, aşk değildir ve onunla hiçbir şey paylaşılamaz.
Aşk bahçesine girmek için gerekli olan yol azığı ise “acı”dır. Bence aşkı tanımlayacak en güzel kelime “acı”dır. Eğer acıyı tatmıyorsa, o, aşk değildir.
Aşkı ayırt eden bir şey de insanın duygularına hakim olamayışıdır. İnsan duygularına hakim olabiliyorsa, o, aşk değildir.
Aşkın ilk mertebesi sevgidir. İkinci mertebesi sarhoşluk ve kalp mestliğidir. Üçüncü mertebesi ayrılık, özlem ve hasrettir. Dördüncü mertebesi elem ve acıdır. Beşinci mertebesi feryat ve mecnunluktur. Altıncı mertebesi ise mutluluktur.
alıntıdır
Muhabbet, hayatımızın özünü teşkil eder. Muhabbet, dostluğun samimi ve katıksız halidir. Muhabbet, sevgiliye kavuşma, onun güzelliğini görme heyecanı ve susuzluğu içinde bulunan kalbin coşmasıdır.
İnsanda, muhabbet merkezi kalptir. Kalbin muhabbet duyacağı gerçek maşuk ise ancak Allahu Teâlâ’dır. Fakat kalp, muhabbetin bu zirve noktasına bir anda yükselemez. O yüce makama çıkmak için, sevilen diğer varlıklar birer merdiven mesabesindedir. Bunlara duyulan muhabbet, kalbin hakiki sevgiye hazırlanması istikametinde olan sevgilerdir. Muhabbet, zahmetleri rahmete inkılâb ettiren sihirli bir rol oynar. Sevilen kişinin hareketleri, sevene ağır gelmez, bilakis kolay gelir.
Aşk ise, ezelin hatırasıyla başlayarak varlığın bilincine doğru yürüyen bir yoldur. Yaratılışın sırrı ve çözüm önerisidir. Kainatın ve onun efendisinin varlık nedenidir.
Aşk, tohumu gönülde ekilen ve sonra bütün bedeni kaplayan bir sarmaşık, bütün tecellileri kuşatan bir canlılıktır. İçine girildiğinde çıkılmak istenmeyen bir dünya gibidir. Hepimizin yüreğinde olan bir tohumdur aşk. Bu tohum, eğer uygun ortam, zaman ve besin bulursa patlar, çiçek açar. Aşık olduğunda insanın yüreğine bir ateş düşer. Eğer yüreğindeki tohum, mevsimlik bir çiçek olarak açmışsa, ömrü kısadır. Ama bir çınarsa, yürekte köklenen; yıllarca dimdik ayakta kalır. Eğer, insan, hormonlarıyla düşünüyorsa o, aşk değildir ve onunla hiçbir şey paylaşılamaz.
Aşk bahçesine girmek için gerekli olan yol azığı ise “acı”dır. Bence aşkı tanımlayacak en güzel kelime “acı”dır. Eğer acıyı tatmıyorsa, o, aşk değildir.
Aşkı ayırt eden bir şey de insanın duygularına hakim olamayışıdır. İnsan duygularına hakim olabiliyorsa, o, aşk değildir.
Aşkın ilk mertebesi sevgidir. İkinci mertebesi sarhoşluk ve kalp mestliğidir. Üçüncü mertebesi ayrılık, özlem ve hasrettir. Dördüncü mertebesi elem ve acıdır. Beşinci mertebesi feryat ve mecnunluktur. Altıncı mertebesi ise mutluluktur.
alıntıdır