hafiza aise
Sun 1 May 2011, 06:08 pm GMT +0200
Ashaba Yapılan Tembihler
Savaş başlamadan önce Efendiler Efendisi'nin, ashabına diyecekleri vardı. Ashabını toplamış ve şöyle seslenmişti:
- Ben biliyorum ki Haşirnoğullanndarı ve diğerlerinden bazı insanlar, zorla savaşa gelmek zorunda bırakıldılar; zaten bizim, onlan öldürmeye ihtiyacımız da yok! Sizden kim, Haşimoğullarından birisiyle karşılaşırsa, sakın onu öldürmesin!
Bu listenin başında şüphesiz, Efendimiz'in öz amcası Abbas İbn Abdulmuttalib bulunuyordu. Müslüman olmuştu ama İslam'ı tercih ettiğini Kureyş'ten gizliyordu. Hatta, hanımı Ümmü Fadl ile birlikte onun da Müslüman olduğu haberini kendisine ilk ulaştıran EbU Rôfi'ı Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), bu müjdesine mukabil hiirriyete kavuşturmuştu.s? İşte bugün Hz. Abbas dahil Haşimoğullan, bilhassa Ebu Cehil'in zorlamasıyla Bedir'e gelmek ve ailelerinden birilerine karşı kılıç kuşanmak mecburiyetinde kalmışlardı. O'nun dokunulmaz ilan ettiği başkalan da vardı ve ashabına şunlan söyledi:
- Dikkat edin! Ebu'l-Bahteri'den başka bunlar arasında kimsenin Bana karşı minnet hakkı yoktur. Sizlerden hanginiz onunla karşılaşırsa, yolunu serbest bıraksın ve o size ilişmediği sürece sizler de ona dokunmayın!
Zira o, yine Ebu Cehil'in tahrikiyle Kabe'de, üzerine deve işkembesi atıldığı zaman Efendimiz'e sahip çıkmış, hatta mahzun haline şahit olunca da O'nu yoldan geri çevirip Ebu Cehil'in kafasına sopa-
37 o gün, müşriklerde de üç sancak bulunmaktaydı ve bunlan, Ebü Aziz İbn Umeyr, Nadr İbn Haris ve Talha İbn Ebi Talha taşıyordu.
38 O günkü genel parolanın, 'Ehad, Ehad' şeklinde olduğu da söylenmektedir. Bkz.
İbn Hişam, Sire, 3/182
39 Zaten Ebu Rafi', Hz. Abbas'ın kölesiydi; onu yeğeni Efendiler Efendisi'ne daha önce hediye etmişti. Efendisinin Müslüman olması, Ebu Rafi' için aynı zamanda hürriyete giden yol anlamına geliyordu. Bkz. İbn Sa'd, Tabakat. 4/73, 7
sını indirerek başını yarmıştı. Üç yıl süren boykotun delinmesinde de, önemli ölçüde onun rolü vardı. İnanmamıştı ama bu kadarcık iyiliğini bile Efendimiz unutmamıştı. Kendisiyle savaşmak için geldiği Bedir'de Ebu'l-Bahteri'ye de merhamet ediyordu. Ancak, bu durumdan hoşnut olmayanlar da vardı:
- Bizler, babalarımızı, kardeşlerimizi ve aşiretimizi öldürüp dururken Abbas'ı terk mi edeceğiz, diyorlardı. Bu sözler, Efendimiz'in kulağına kadar gelince yanına Hz. Ömer'i çağırdı:
- Ya Eba Hafs, dedi. Bu künyesiyle Hz. Ömer'e ilk seslenişiydi.
Gönül eritip yürek yakan bu seslenişin ardından da, içini açarak ona şunu söyledi:
- Hiç, Resülullah'ın amcasını kılıçla vurmak uygun düşer mi? Hz. Ömer, kim olursa olsun Resülullah'ı üzeni, oracıkta defterinden siliverdi ve hemen:
- Onu bana bırak ya Resülullahl Bırak ki onun boynunu vurayım, diye kükredi. Çünkü, ona göre böyle bir itiraz da bulunan, ancak bir münafık olabilirdi.
Ancak Efendiler Efendisi, ashabından kimseyi dışarıda bırakacak değildi; O'na göre, insanlar ne kadar farklı düşünürlerse düşünsünler, İslam'ın eritici atmosferine girdikten sonra bu farklılıklar ittifak çizgisinde izale edilecek ve herkes, gün gelip mutlak doğrunun etrafında kenetlenecekti.
O gün de öyle olacaktı. Hz. Ömer'İn nifak alameti taşıdığını düşündüğü o insanlar, gün gelecek, Hz. Ömer'in de gıpta ile baktığı ve Resülullah'a sırdaş birer can yoldaşı olacaklardı.e?