- Asgarî Ücretin Miktarı

Adsense kodları


Asgarî Ücretin Miktarı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Fri 13 July 2012, 06:22 pm GMT +0200
d)  Asgarî Ücretin Miktarı:

Asgarî ücret miktarının, işçinin ve bakmakla yüküm­lü olduğu kimselerin yaşayabilmek için yapmak zorunda oldukları masrafları karşılayacak ölçüde olması gerekir. Çünkü İslâm hukukuna göre, erkek bir işçinin; eş ve çalışmayan çocuklarının geçim masrafları bu işçiye vâciptir. Çalışan bîr işçinin asgari ücreti, yalnız kendi zo­runlu harcamaları ölçüsünde alınırsa, eş ve çocukları için. başka bir kaynak bulmak zarureti ortaya çıkar. Çünkü her işçinin eşini ve küçük çocuklarını çalışmaya zorla­ması veya geçimleri için başka bir yan gelir sağlaması

beklenemez. Çalışan ve kazanan bir aile reisi varken, bu nafaka yükümlülüğünü devlete yüklemek de mümkün ol­maz [408] Durum böyle olunca, işçinin ücret miktarı ne olursa olsun bunu, çalışmayan aile fertleri ile paylaşmak zorunda olduğunu kabul etmek gerekir. Gerçi işçinin ge­liri yeterli olmaz ve yoksul durumda bulunursa zekât alması caiz olur. Ancak onu zekâtla desteklemek yerine, sürekli bir çözüm için, gelirini zekâta muhtaç olmayacak bir seviyeye çıkarmak daha uygundur. Gerçekte, işçinin ürettiği malların satış bedelleri içinde yeteri kadar emek bedeli vardır.

«Bir kimse bizim işimize tayin olunursa, evi yoksa ev edinsin, eşi yoksa eş, hizmetçisi yoksa hizmetçi ve bi­niti yoksa binit edinsin. Kim bunlardan fazlasını isterse o ya hilekârdır (başka bir rivayette) yahut hırsızdır» [409] Burada, ücretin işçiye sağlaması gereken hayat se­viyesine işaret edilir. Buna göre; işçi, ücretinden yapa­cağı tasarruflarla mesken edinebilmeli, bekârsa evlenebilmeli ve arabası yoksa, bir araç satın alabilmelidir. Ayrı­ca bu arabayı rahat kullanabileceği ekonomik bir orta­mın meydana gelmesi de amaçlar arasında sayılabilir. İş­çilerin bu belirtilenler dışında istekte bulunması, ya işve­renleri iflasa sürükler ya da piyasa fiyatlarının aşırı yük­selmesine neden olur.

Emevî halîfelerinden Ömer b. Abdilaziz (ö. 101/720) işçilere şöyle demiştir: «Herkesin barınacağı bir evi, hizmetçisi, düşmana karşı yararlanacağı bir atı ve ev için

gerekli eşyası olmalıdır. Bu imkânlara sahip olmayan kim­se borçlu (gârim) sayılır ve zekât fonundan desteklenir.»[410]

İşçiyi yukarıdaki delillerde öngörülen hayat seviye­sine ulaştıracak bir asgarî ücret belirlendikten sonra, eko­nomik şartlar değişince ve paranın satın alma gücü dü­şünce yeni ayarlamaların yapılması gerekir. Meselâ, bir yıl sonra, zarurî maddelerin fiyatlarında ortalama % 10 artış olmuşsa, işçi ve memur maaşlarına da bu oranda ilâve yapmak gerekir. Aksi halde ücretleri bir yıl önce­sine göre % 30 azalmış olur. Ancak ücret ayarlamaları çoğu zaman kendiliğinden gerçekleşmez. İş barışını boz­madan, düzenli bir ayarlamanın yapılabilmesi için, ada­leti ayakta tutması gereken devlet güvencesine ihtiyaç vardır. Bu konuda işçi ve memurların tek tek zam iste­ğinde bulunması yerine, kollektif irade ve ekonomik şart­lara göre ayarlanan emek değeri belirlemek daha uygun olur. İşçi veya işveren arttırılan yeni ücrete razı olmaz­sa, mahkemeye başvurarak adaletli bîr ücret tesbiti yap­tırması mümkündür [411]



[409] Ebu Davud, İmare:  10; A. b. Hanbel, Müsned, c. IV, s. 299; el-Hattâbî, Meâlimü's-Sünen, c. IV, s. 201, Dâru'1-Ma'rife, Beyrut 1980.

[410] Ebu Ubeyd, el-Emvâl, s. 556.

[411] M. Fahr Şakfe, age. s. 92, 93; Dr. Hayrettin Karaman, İslâm'da İşçi ve İşveren Münâsebetleri, s. 54, 55.

Dr. Hamdi Döndüren, Çağdaş Ekonomik Problemlere İslami Yaklaşımlar, İklim Yayınları: 175-177.