saniyenur
Fri 24 August 2012, 10:48 am GMT +0200
4- Araştırma Ve Sorgulama
İslâm, kadın-erkek her Müslüman'a ilim tahsil etmeyi farz kılmış, müminler arasında sorgulama ve araştırma ruhunun yayılmasını teşvik etmiştir. İnsanlara, kâinatta Allah'ın ayetlerinin hakikatine işaret eden yeni bilgi ve hikmetleri araştırıp bulmayı; fizik dünyanın sırlarını ve mucizelerini inceleyerek yaratıklar âleminin her yerinde varlığının açık Delillerini bulmalarını öğütlemiştir. Kur'ân, insanları hareket edip etrafta dolaşarak maddi dünyanın sır ve mucizelerini görüp bunlarda Allah'ın varlığına dair bulunan pek çok ipucu ve delilleri elde etmeye teşvik etmektedir.
Kaf sûresinde şöyle buyurulmaktadır: "Onlar üstlerindeki göğü nasıl yapmışız, süslemişiz bir bakmazlar mı? Onda hiçbir çatlak da yoktur. Allah'a yönelen her kula öğüt ve bir belge olarak yeryüzünü yaydık, oraya sabit dağlar yerleştirdik, orda her güzel türden yetiştirdik. Gökten bereketli bir su indirdik. Kullara rızık olmak üzere onunla bahçeler, biçilecek taneli ekinler, küme küme tomurcukları olan boylu hurma ağaçları yetiştirdik. O su ile ölü yeri dirilttik. İşte insanların diriltilmesi de böyledir." (50: 6-11).
Daha sonra Kur'ân insanoğlunun dikkatini Allah'ın Yarattığı Mucizelere yöneltmektedir: "Allah'ın nasıl yaratmaya başlayıp, sonra onu nasıl tekrar edeceğini anlamazlar mı? Doğrusu bu Allah'a kolaydır. De ki 'yeryüzünde dolaşın; Allah'ın yaratmaya nasıl başladığını bir görün. İşte Allah aynı şekilde âhiret yaratmasını da yapacaktır. Doğrusu Allah herşeye kadirdir," (29: 19-20). Rum sûresinde şu ayet vardır: "Gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin değişik olması, O'nun varlığının belgelerindendir." (30: 22).
Göklerin ve yerin mucize terinden yine şöyle bahsedilmiştir: "Geceyi, gündüzü, güneşi, ayı sizin istifadenize vermiştir. Yıldızlarda O'nun buyruğuna boyun eğmiştir. Bunlarda akleden kimseler için dersler vardır. Yeryüzünde rengarenk şeyleri de sîzin için yaratmıştır. Bunda Öğüt alan kimseler İçin ibret vardır." (16: 12-13)
Rüzgâr bitkilerin rüzgârın getirdiği yağmurla dirilmesi, mucizelerinden şöyle söz edilmektedir: "Rahmetinin önünde müjdeci olarak rüzgârları gönderen Allah'tır. Rüzgârlar yağmur yüklü bulutları taşıdığında onu ölü bir memlekete gönderir, su indirir ve onunla her türlü ürünü yetiştiririz; ölüleri de bunun gibi diriltip, çıkarırız; belki bundan ibret alırsınız." (7: 57).
İnsanın yaratılış mucizesi şöyle anlatılmaktadır: "Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tır. Size kulaklar, gözler, kalpler verilmiştir. Öyleyken pek az şükrediyorsunuz." (32: 7-9). Bu hususta Müminûn sûresinde zikredilen âyet-i kerimede, "And olsun ki, İnsanı süzme çamurdan yarattık. Sonra onu nutfe halinde sağlam bir yere yerleştirdik. Sonra nutfeyi kan pıhtısına çevirdik, kan pıhtısını bir çiğnemlik et yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere de et giydirdik. Sonra onu başka bir yaratık yaptık: Yaratanların en güzeli olan Allah ne yücedir!" (23: 12-14) buyurulmaktadır.
Kur'ân böylece insanoğlunun yaratıcının gizli hazinelerini keşfetmek için kainatın bütün derinliğinde gerçekleştireceği gözlem, deney ve araştırmalara kapı açmaktadır; bu sayede insanoğlu hem yaratıcısının varlığı konusunda kesin deliller teşkil edecek olan yeni bilgiler bulacaktır hem de tabiat güçlerini kendi yararına kullanma kabiliyeti artacaktır.
Bu açıklamalar, Hz. Muhammed'in gelişinden önce bu boyutlarıyla bilinmemekteydi- Bir araştırma ve sorgulama ruhunun oluşturulup gelişmesine İslâm'ın muhteşem katkı-s*nı açıkça göstermektedir.
İslâm'ın yalnızca zanna, cehalete veya gele-neğe dayanarak konuşulup, hareket edilmesini kınadığını ve buna engel olduğunu eklemeliyiz: "Onlara 'bize karşı çıkabileceğiniz bir bilginiz var mı? Siz ancak zanna uyuyorsunuz ve sadece tahminde bulunuyorsunuz' de." (6: 148). Yine aynı sûrede "Yeryüzündekilerin çoğunluğuna itaat edersen seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar, sadece tahminde bulunurlar." buyrulmak-tadır. (6: 116). Yunus sûresinde ise şu ayet vardır: "Allah'ı bırakıp putlara tapanlar sadece zanna uyanlardır. Onlar ancak tahminde bulunuyorlar." (10: 66).
Kur'ân cehalete ve zanna dayanan bu körce tavrı açıkça kınar ve inananların meseleyi sorgulama, inceleme ve araştırmalarını ve böylece Hakikate ulaşmalarını teşvik eder.
Böylece bu dört unsurun-hürriyet, eşitlik, mantık ve araştırma- yerli yerince kullanılması ilk Müslümanları, Hz. Muhammed'in başlattığı ve Medine'de İslâmî bir toplum ve devlet olarak hayata geçirdiği İlahi Rehberliğin itici gücünü hakkınca kullanmaya muvafık kılmıştır. Bu itici güç, veya yeni hareket, nihayet beşerî zaaflar ve olayların baskısı sonucu geçici olarak başarısızlığa uğradığı vakte kadar yüzyıllar boyunca dünya insanlarına yeni güç, yetenek ve bilgiler kazandırmaya devam etmiştir. Ancak, onaltmci yüzyılda içte ve dışta meydana gelen olaylar, İslâm toplumunu çürütmüş ve nihayet onsekizinci yüzyılda tamamen atalete sevketmiştir.
Allah iyiliklerin ve fenalıkların yazılmasını emretti. Sonra bunu açıkladı.