- Arapçayı Bilmek

Adsense kodları


Arapçayı Bilmek

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Mon 13 August 2012, 02:05 pm GMT +0200
1- Arapçayı Bilmek

Fıkıh usulü bilginleri, bir müctehid için Arap dilini bilmenin zarurî oluşu üzerinde ittifak etmişlerdir; çünkü Kur'ân, bu dille nazil ol­duğu gibi O'nu açıklayan Sünnet de aynı dil­le ifade edilmiştir. İmam Gazâlî bu konuda şöyle demektedir:

"Müctehidin, Arapların konuşmalarını anla­yacak ve kelimeleri kullanmadaki gelenekle­rini bilecek kadar Arapçaya vâkıf olması şart­tır; tâ kî o, kelâmın sarihini, zahir ve mücme­lini, hakikat ve mecazını, âmm ve hâssını, muhkem ve müteşâbihini, mutlak ve mukay-yedini, nass ve anlamını, yanlış ve doğru mefhumunu bilsin. Bu da, ancak Arap dilinde içtihad derecesine ulaşan kimselerde bulu­nur."

Bundan anlaşılıyor ki Gazâlî, müctehidin Arapçayı tam manâsıyla bilip onda içtihad derecesine ve onu anlama bakımından asîl bir Arap seviyesine ulaşmasını şart koşuyor. Esasen herhangi bir Arap, Arap dilinin bütün özelliklerini bilemez ve onu bütün incelikle­riyle kullanamaz. Arapça'da müctehid olan da, fıkhî hükümlerde müctehid olan da işte böyledir. Bunların İlmi de dilin bütün müfredatını, üslublarım ve çeşitli kabîlelerin lehçelerini kapsayamaz; çünkü bunların hep­sini bilmek, bir insan için mümkün değildir. Şu kadar ki müctehidin ilmi, genel olarak, Arapçanın İnceliklerini kapsamalıdır; çünkü müctehidin istinbat etmek istediği hükümle­rin ilk kaynağı olan Kur'ân, Arapça'nın en beliğ ve en fasihini teşkil eder. Bu itibarla hüküm çıkaracak olan kimse, Kur'ân-ı Kerîm'in belagat ve esrarını bilmelidir ki, bu sayede O'nun İçine aldığı hükümleri idrak edecek duruma gelmiş olsun.

İslâm şeriatinde araştırma yapan kimsenin, fıkhı nass'lardan hüküm çıkarma kudreti, Arapça'nın sır ve inceliklerini bilmesi oranın­dadır. Şâtıbî, İslâm şerîatinde araştırma ya­panları, Arapçayı anlayış derecelerine göre şöyle sıralar:

"Arapçayı anlamakta acemi olan kimse, şeri­atı anlamakta da acemidir. Arapçayı orta de­recede anlayan kimse, şerîati anlamada da or­tadır ki, bu, son dereceye ulaşmamıştır. Arap-çada son dereceye ulaşan kimse, şeriati anla­makta da son dereceye ulaşır. Dolayısıyla onun anlayışı şerîatte hüccet olur; tıpkı sahabîlerin ve Kur'an'ı hakkıyla anlayan bil­ginlerin anlayışlarının hüccet oluşu gibi. Bunların seviyesine ulaşamayan kimselerin şeriat konusundaki anlayışları, kendi seviye­leri nisbetinde eksiktir. Anlayışı eksik olan herkesin görüşü ise ne bir hüccet olur, ne de başkaları tarafından kabul edilir." (el-Muvâfakât, c. IV, s. 114.)