- Ara Dönem Ve Hatice'nin Tesellisi

Adsense kodları


Ara Dönem Ve Hatice'nin Tesellisi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Tue 26 June 2012, 07:15 am GMT +0200
Ara Dönem Ve Hatice'nin Tesellisi

Hira dağındaki mağarada ilk ayetlerin vahyin­den ve Muhammed'dan titreyip sarsılma ha­linin geri alınmasından sonra, bir fetret dönemi geldi. Artık hiçbir görüntü veya vahiy yoktu. Artık mesaj gelmez oldu. Muhammed'ı ma­nevi endîşe ve hüzün kaplamaya başladı. O'nun daha şimdiden samimi takipçileri vardı, fakat verilecek mesaj kesilmişti. Bu durum ona güç geldi. Üzüldü. Kendi kendine "Rabbİmin bana buğz edip terketmesinden korkarım" dedi. Ra­sulullah'ı bu haller içinde teselli eden, huzur ve umut vereiı yine biricik zevcesi Hatice'ydi. Önceden sevinç ve mutluluk duyan Hatice, şim­di İslam Peygamberi'nin hanımı ve yardımcısı olmaktan gurur duyuyordu.

Daha sonra Cibril "Ve'd-Duha" suresini getirdi. Bu vahiyle Allahu Teala, Rasulü'ne "Rabbin se­ni terk etmedi ve buğz etmedi." diyordu. Rasu­lullah Cibril'e: "Seni, bizi daha çok ziyaretten alıkoyan nedir? Niçin daha çok ziyaret etmiyorsun?" diye sordu. Bunun üzerine Allah: "Biz, senin Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz. Önümüzdeki ve ardımızdakİ (bütün geçmiş ve gelecek şeyler) ve bunların arasındakiler hep O'nundur. Rabbin de (seni) unutmuş değildir." ayetini indirdi.

Cibril, Rasulullah'a namaz farz kılındığı za­man gelerek abdest almasını ve namaz kılmasını göstererek öğretti. Peygamber geri döndü. Allah kendisini teskin etmiş, nefsi ferah-lamıştı. Allah'tan istediği şey ona gelmişti. Eve gelince Hatice'nin elinden tuttu, onu suya getir­di. Cibril'in abdest aldığı gibi abdest aldı. Sonra Hatice ile birlikte dört kez secdeyle iki rek'at na­maz kıldı. Namazlarını ikisi gizlice kılıyor­lardı.

Peygamber, sık sık Hira'ya çıkar, saatlerce orada kalırdı. Hatice ise O'nun nereye gidebile­ceğini biliyor, gecikmesi halinde peşinden hiz­metçisini gönderiyordu. Böyle zamanlarda o da merak içinde Peygamber'ın dönmesini bek­lerdi. Hatice, O'na karşılıklı derin muhabbet ve sevgiye dayanan çeyrek yüzyılını verdi. Büyük yaş farkı olmasına rağmen, Muhammed'in Hatice'ye karşı derin bir muhabbeti vardı ve bu bağlılık Hatice'nin vefatından sonra da devam etti. Peygamber elli yaşında ve Peygamber­liğin onuncu yılında iken Hatice altmış beş yaşında vefat etti. Peygamber, bizzat mezarı­na girerek onu gömdü.

Hatice bintü Huveylid ve Ebu Talib aynı yılda vefat ettiler. Onların ölümüyle Rasulullah'a, birbiri ardı sıra musibetler geldi. Hatice, İslam'ın samimi ve muhlis bir yardımcısıydı. Rasulullah ona dayanır, onunla teselli bulur­du. Rasulullah, onu, vefatından sonra da, hat­ta genç ve güzel zevceleri olduğu sıralar bile hatırladı. Onun vefatına çok kederlendi, öyle ki vefat yılı Hüzün yılı olarak anılmaya başlandı. Peygamber, zevcesinin bütün hanım dost­larına son derece nazikti, vefatından sonra da onlara ara sıra hediyeler gönderirdi.

Buhari'nin ve Ahmed b. Hanbel'in kaydettikle­rine göre Hz. Aişe validemiz, Hatice annemizi kıskandığı kadar, ümmehatü'l-Mii'mininden hiçbirini kıskanmadığını söyler. Peygamber'in onu sık sık andığını, koyun kestiği zaman Hatice'nin çok sevdiği hanım arkadaşlanna pay gönderdiğini, fakat kendisinin bazen bu ilgiye dayanamadığını, Peygamber'e "Sanki yeryüzünde hiç kadın yok da yalnız Hatice var!" diye söylendiğini, bazen daha ileri giderek: "İhtiyarlıktan dolayı ağzında diş kalmamış yaşlı bir koca karının nesini anarsın bilmem ki, Allah O'nun yerine sana daha gencini, daha hayırlısını vermiştir" dediğini, fakat Peygamber'in bu sözlere şöyle karşılık verdiğini söylemektedir: "Allah bana ondan daha hayırlısını verme­miştir. Herkes benim peygamberliğimi inkar ederken O bana iman etti; herkes benim yalancı olduğumu iddia ederken o beni tasdik etti; kim­se bana birşeycik vermezken o malını mülkünü benim emrime verdi; üstelik Allah Teala bana O'ndan çocuklar nasib etti."

Hz. Ali, Rasulullah'dan şöyle duyduğunu an­lattı: "Zamanın en hayırlı kadını İmran kızı Meryem idi, İslam ümmetinin kadınlarının en hayırlısı da Hatice'dir." (Buharı, Müslim). Ebu Hureyre'nin rivayetine göre Cibril Peygamber'e şöyle demiştir: "Ey Allah'ın Rasulü! İşte Hatice elinde bir yemek kabı ile geliyor. O gel­diği zaman, O'na Rabbinden ve benden selam söyle ve O'na cennette pırıl pırıl inciden bir sa­rayı olduğunun müjdesini ver." (Buharı ve Müslim).

Hz. Peygamber Hatice ile geçirdiği 25 yıl içinde büyük sıkıntı ızdırap ve üzüntülere hep O'nun dostluğu, verdiği huzur ve sükunu ile da­yandı. Peygamber ne zaman halkı tarafından reddedilmiş ve hakir görülmüş olarak eve gelse Hatice'yi kendisine karşı sevgi ve muhabbet do­lu bulur, bütün acı ve ızdıraplarmı unuturdu. Bu en elemli, sıkıntılı ve zor zamanı onunla yükle­nen, fakat hiçbir şeyden şikayetçi olmayan, her an O'nunla işbirliği içinde olan, acı ve ızdırapla-ra rıza gösteren ve onu her zaman rahatlatan Ha­tice idi. Peygamber, O'nun beraberliğinden huzur duydu ve dışarıdaki sıkıntıları en azından belli bir zaman için unuttu.

Peygamber, halkının reddetmesiyle ve it­hamlarıyla ne zaman yaralanmış veya kederlenmişse evine geldiği zaman bu kederi yok olu­yordu. Çünkü Hatice'yi kendisinin tasdikçisi ve destekçisi buluyordu. Hatice, müşriklerin söz ve davranışlarım hafife alıyor, önemsemiyordu.

(Tabaqat). Peygamber ve İslam davası O'nunla güçlenip kuvvetlendi.

Hatice validemiz Peygamber efendimize sade­ce bir zevce olarak sevgi ve muhabbet gösterip refakat etmiş değildir. Aym zamanda O'nun hizmetine bütün rahatım, huzurunu, mal ve mülkünü, cariye ve kölesini verdi. O'ndan hiç­bir şeyini esirgemedi; bütün bunları O'nun hu­zur ve rahatı yolunda sarfetti. Muhammed nübüvvet gelmezden Önce bazen günlerce ve haftalarca kalmak üzere tefekkür ve niyaz için Hira'ya çıktığında Hatice O'na kölesiyle yemek ve lüzumlu diğer şeyleri gönderirdi. Kısaca Ha­tice bütün sahip olduğu madddi ve manevî varlığını O'nun uğruna harcadı. Herşeyin üstünde, bütün halk Peygamber'e kin besler­ken, fiili kötülük içindeyken O'nun risaletini ve getirdiği dini Hatice kabul etti. Rasulullah'a ihlasla hizmet verdi, teselli etti ve muhabbet besledi.

Bütün Arabistan'a hükmetme mevkiinde ol­duğu ve Medine'de birçok genç ve güzel hanımı bulunduğu zaman bile Muhammed 'ın sevgi, ve muhabbet hisleriyle her an hatırladığı Hatice işte bu idi. Peygamber'ın O'na karşı beslediği sevgi ve muhabbet şu hadiseyle bir daha görülmektedir. Aişe validemiz, sırası geldikçe Peygamber'a bu hususta imada bulunurdu. O ise: "Allah beni onun sevgisiyle mübarek kıldı" diye cevap verirdi. Bir başka seferinde Aişe Peygamber'a acaba sevgisine İayık tek kadm o mu idi?" diye sordu. O yine şöyle cevapladı: "Hatice, bana kimsenin inanmadığı bir zaman­da inandı; halk beni reddederken o tasdik etti, İslam'ı kucakladı; hiç kimse bana yardım eli uzatmazken o beni rahatlattı." Bu, evliliklerin­de Peygamberimizin pek müşfik, huzurlu, sağlam ve derin bir muhabbet duyarak yaşadı­ğı görülmektedir.

İbni 'İmad, yeryüzü kadınları içinde Hatice'nin Aişe'den daha hayırlı olduğu hususunda görüşlerini bildirdikten sonra şu hadiseyi anlat­maktadır. Aişe, Peygamber'a Allah'ın kendi­sine Hatice'den daha hayırlı bir zevce verip ver­mediğini (kendisini kastederek) sorduğu zaman Peygamber cevabında: "Allah için, hayır! Allah bana Hatice'den daha iyi ve hayırlı bir eş vermedi; çünkü halk beni reddettiği zaman o bana inandı. Halk beni herşeyden mahrum bıraktığı zaman o servetiyle bana yardım etti. " demiştir. Ebu Davud'a ikisinden hangisinin da­ha hayırlı olduğu sorulduğunda şöyle cevap­ladı: "Hatice'dir. Çünkü Aişe Muhammed'den dileyerek Cibril vasıtası ile Allah'a selam ve niyazlarını gönderdi. Halbuki Allah, Cibril vasıtasıyla Peygamber'a, Hatice'ye iletmesi için selam ve iltifatları ile Cennette bir saray müjdesini gönderdi. Bundan dolayı O1 Aişe'den daha efdaldir." (Şeyh Abdul Hak Muhaddis, Delhi, Madarij An-Nubuwa, c.II, Karaçi).

Hatice validemizin İslam tarihinde müstesna bir yeri vardı. İslam'ın kabul görmediği ve Pey­gamber'ın kötü karşılandığı zaman İslam'ı kabulde O, en önde geliyordu. Aynı zamanda O, inancını başarıya ulaştırmak için Peygamber'ı bütün sosyal ve malî varlığıyla destekledi, bütün servetini tevhid inancının yayılması, ge­lişmesi ve kuvvetlenmesi uğrunda harcadı. Do­layısıyla kimse O'nun üzerine bir üstünlük iddia edemez. Ayrıca o, Allah'ın Rasulünü bütün kal­biyle ve ruhuyla sevdi, en çok muhtaç olduğu o sıkıntılı ve acı günlerinde ona yuvanın bütün hu­zurunu, rahatını, saadetini ve sevincini temin et­ti. Hatice aslında Allah'ın davetini her gün büyük bir dinçlik ve gayretle başlaması için Rasulullah'a sağlamış olduğu cesaret ve canlılık vasıtasıydı.Bu suretle onun İslam hususundaki daimi gayret ve uğraşı, hanımının sevgi dolu il­gisi ve teşvik edici samimi sözleriyle sürekli bir şekilde kuvvetlenip canlandı. Kur'an O'nun Peygamber'e olan yardımına ve rahatlatıcı eşliğine şu sözlerle değinmektedir: "O, bir ye­tim olduğunu bilip de (seni) barındırmadı mı? Seni (çocukluğunda) gaib olmuş bulup da yolu­nu doğrultmadı mı? Seni bir fakir olduğunu bi­lip de, zengin yapmadı mı?" (93:6-8).

Hz. Muhammed'e hiç miras kalmadığı, fakir ve yetim olduğu tarihî bir gerçektir. O'nun miras olarak dişi bir devesiyle bir hizmetçisi vardı. Zaman geldi, kureyş'in en zengin hanımı Hati­ce, onunla evlendi ve bütün servetini onunla paylaştı. Daha sonra Hatice'nin '"dürüst pak ve samimi sevgisi onu sadece istenilenden de çok kalkındırmakla kalmadı, aynı zamanda onu da­ha sonraki hayatında dünyevi ihtiyaçlardan bağımsız kalıp bütün vaktini Allah'ın dinine hizmet için tahsis etmesine imkan sağladı." (A. Yusuf Ali; The Holy Kur'an, sh. 1752). Bir başka ifadeyle, Muhammed 'ı bütün maddî ihtiyaçlardan azade kılıp bütün bağlılığıyla tah­sis etmesine imkan sağlayan Hatice'nin fe­dakârlığı idi. O'nun çabaları Allah'ın yardımı ve inayetiyle meyvelerini verdi ve İslam, Arabis­tan Yanmadasma ve dünyanın dört bir tarafına yayıldı. Peygamber'ın gayretleriyle islam'ın ilk dönemlerdeki yayılma hızında Hatice vali­demizin çaba ve fedakarlıkları pek yüksektir.

Hadis ve tarih kitapları, Peygamber ve zevce­si Hatice arasındaki derin muhabbet ve bağlılığa ışık tutan birçok hadise ile doludur. Aişe'den rivayete göre şöyle demiştir: "Bir kere Hatice'nin kızkardeşi Hâle bintü Huveylid (Me­dine'ye gelip) Rasulullah'ın huzuruna girmek için izin dilemişti. Rasulullah (İki kardeşin ses-lerindeki benzeyişle) Hatice'nin vaktiyle izin is­temesini hatırlayarak adeta sarsıldı ve "Al­lah'ım, izin isteyeni Hâle kıl!" diye dua etti. Aişe der ki; artık kıskandım da (Hatice'yi kastederek): "Sen ayakları zayıflamış ve öleli çok ol­muş Kureyş kadınlarından birini rni kastediyor­sun? Allah onun yerine sana daha hayırlısını vermiştir." diye Rasulullah'ı karşıladım. (Müslim ve Buharı). Bazı alimler Hz. Aişe'nin kadınlık gayretiyle söylediği bu sözlerle genç­lik ye güzellik itibariyle bir üstünlük kasdettiğini söylemişlerdir

Yine Aİşe'nm'bildirdiğİne göre; Kureyş'liler Bedir Savaşı esirlerini kurtarmak için fidye ödedikleri zaman Peygamber'ın kızı Zeyneb de kocası.Ebu'l-As'ın serbest bırakılması için anlaşmalar'yaptı. Zeyneb biraz para ile annesi Hatice tarafından kendisine düğün hediyesi ola­rak verilen gerdanlığı gönderdi. Hatice'nin bu gerdanlığını gören Peygamber derinden sarsıldı ve ashabına: "Kızım Zeyneb'in esirini kendisine bağışlamayı ve malını iade etmeyi münasip görürseniz bu iyiliği edin." buyurdu­lar. Ashab-ı kiram derhal Peygamber'ın arzu­larına uyarak esiri serbest bıraktılar, fidyesi ola­cak malı da iade ettiler, Rasulullah daha sonra Zeyneb'in küfür diyarından İslam yurduna hic­retine müsaade etmesini Ebu'1-As'a şart buyur­muştur.

Hakikat şudur ki, Hatice validemiz Peygamber'ı samimiyetle sevdi ve dünyanın üzüntü ve endişelerinden onu kurtarmak, onu rahat ve memnun ettrimek için mümkün olan her şeyi te­min etti. Hatice, böylelikle Peygamber için evi­ni gerçek huzur ve sükuneti elde edebileceği, müşriklerin eza ve cefalarını unutabileceği bîr yuva yaptı. Hatice, Peygamber'ın yükünü ta­mamen paylaştı ve onu hafifletmek için en iyi Şekilde çalıştı. Bu, Muhammed'ın Hira Dağı'nda Melek Cibril'i ilk gördüğü ve hadise­den dolayı korku ve titreme içinde eve geldiği zaman Hatice'ye hadiseyi haber verdiğinde gösterildi. O'nun sevgili ve sadık hanımı Pey­gamber'ı teskin etti, ona el Emîn olduğunu hatırlattı yç şöyle cesaret verdi: "Seni müjdele­rim ey amcaoğlu! Ve kalbini teskin edeyim ki, kendisine yemin ettiğin varlığa yemin ederim, senin bu ümmetin peygamberi olacağına kesin­likle inanıyorum." (İbn İshak). "Allah için, O se­ni alçaltmayacak, Sen akrabalarına karşı lütufkarsın, doğru sözlüsün, muhtaçları korursun, misafirlere ikram edersin ve Hakk'ın galib gel­mesine yardımcı olursun." (Muhammed Heykel, The Life of Muhammed).

Bunlar Peygamber ve hanımı Hatice valide­miz arasında var olan hadiselerden birbirlerine derin tesir ve hürmetlerini aksettirmektedir. Peygamber, O'nunla yaklaşık yirmi beş yıl memnun ve mesud bir hayat yaşadı. Biri hariç bütün çocukları ondan oldu. Hatice hayatta ol­duğu sürece bir başka kadınla evlenmedi. O'nun Hatice'ye olan kuvvetli bağlılığı Havle bintü Hakim'in, Hatice'nin vefatından sonra, O'nun keder ve acısını görüp evlenmesini söylediğin­de görülmektedir. Peygamber ona şöyle de­di: "Hatice'den sonra evlenmeyi kim düşünebilir?" (Taberi).