sumeyye
Thu 13 September 2012, 12:20 pm GMT +0200
2- Anormal Bölgelerde Namaz: [131]
Anormal Bölge Kavramı:
Namaz vakitleri bölümünde ele aldığımız hüküm ve bilgiler, coğrafî koşumuna göre bir yerde vaktin düzenlenmesi açısından normal kabul edilen bölgeler için geçerlidir ve güneşin günlük hareketlerine göre düzenlenir. Normal bölgelerle, yani ekvator ve sıcak ülkelerle, kutuplara daha yakın bölgeler arasında güneşin doğuş ve batış saatlerinde farklılıklar vardır. Ekvatorda güneş daima sabahın altısına doğru doğar ve bütün mevsimlerde akşamın altısına doğru da batar. Gerçek tan iıe güneşin doğuşu arasında, tıpkı güneşin batışı ile akşam tanının kaybolması arasında olduğu gibi, yaklaşık doksan dakikalık bir ara vardır. Buna göre, bu yerlerde, yaklaşık onüçbuçuk saat kadar oruç tutulur. Ekvator’dan pek uzaklarda, incelemekte olduğumuz bölgelerde, güneşin hareketlerini esas almak, pratik olmaktan ziyade, mahzurludur. Kutuplara doğru gidildikçe, güneşin doğuş ve batış vakitler indeki kayma fazlalaşır. Bu uzunluk da, enleme tâbi olarak değişir; tam kutup noktasında güneş, el-Bîrunî’nin [132] mütalaa etmiş olduğu gibi, gece ile gündüzün eşit olduğu senede, bir tek gün (ekinoksitidal noktası) hariç, doksan derece kuzey enlem dairesi ile doksan derece güney enlem dairesinde, güneş devamlı olarak altı ay doğmaz ve yine ekinoks günü hariç, güneş devamlı olarak ufkun üzerinde altı ay kalır, hatta daha aşağıda İngilizce Nautical Alma ac’ın bize gösterdiği gibi:
72 derece kuzeyde 9 Mayıs’tan 4 Ağustos’a,
70 derece kuzeyde 17 Mayıs’tan 27 Temmuz’a,
68 derece kuzeyde 17 Mayıs’tan 17 Temmuz’a,
66 derece kuzeyde 13 Haziran’dan 29 Haziran’a, kadar güneş devamlı ufkun üzerinde kalıp ne gündüzün ve ne de geceleyin batar. Buna tekabül eden bir devrede de Norveç, Finlandiya ve Kanada’da uzun bir gece hüküm sürer. 66 derece kuzey enlem dairesinde, 30 Haziran’da güneş gece yarısı 03.00’te doğar ve 23.46’da batar; 2 Temmuz’da 03.00’te doğar ve 23.32’de batar. Bu, güneşin batık kaldığı birkaç dakika içinde, bütün gece namazlarının, yani akşam, yatsı ve sabah namazlarının eda edilmesi gerekir demektir.
Günümüzde -aşağıda belirtileceği gibi- normal bölgelerin had sınırı olarak kırkbeşinci paraleller alınmış bulunmaktadır, Bunların ötesi, yani kırkbeş ile doksan derece arasındaki kuzey ve güney enlem dairesine giren yerler, Anormal Bölgeler olarak kabul edilmektedir.
Bu açıklamalar ışığında, normal bölgeleri, Kısa Süreli Anormal Bölge ve Uzun Süreli Anormal Bölge şeklinde iki çeşit olarak ele almak uygundur. Kısa Süreli Anormal Bölge, yılın bir mevsiminde, en kısa gecelerde, daha akşam şafağı kaybolmadan fecrin doğduğu yerlerdir; Uzun Süreli Anormal Bölge terimi de, güneşin devamlı olarak altı ay batık ve doğmuş vaziyette durduğu kutuplar için kullanılır.
Belirtilen enlem daireleri üzerindeki taksim, arzı, nazarî olarak iki eşit parçaya böler, fakat hakikatte iskân edilebilen dünyanın dörtte üçü bu normal bölge içinde bulunuyor.
Zira bütün Afrika’yı ve Hindistan’ı, Okyanus’u ve hemen hemen bütün Çin’i ve Kuzey ve Güney Amerika’yı (Kanada ile Arjantin’in ve Şili’nin uçları hariç) ve Avustralya’yı (Okyanusya) içine almaktadır. Bilhassa şunu da belirtmek, yerinde olur: Bu taksim çizgisi, müslümanların bir senelik alışkanlıklarına dokunmadan geçer: Arabistan, Suriye, Türkiye, Mısır, İspanya, İtalya, İran, Güney Fransa, Türkistan, Hind-Pakistan, hatta Uzakdoğu ve kalabalık Malaya ve Endonezya gibi, Hz. Peygamber ve ashabı zamanında müslümanlığı kabul etmiş ülkeler asırlardan beri alıştıkları şekilde dinî ibadet ve adetlerine devam edeceklerdir. Avrupa’da kendini normal bölge saatine uydurma (tavizat), Bordeaux-Bükr eş-Sivastopol çizgisinin kuzeyini; Kuzey Amerika’da Hali-faks-Portland çizgisinin üst tarafını ve güney yarımkürede yalnız Arjantin ve Şili’nin güney kısımları ve Yeni Zelanda’nın güneyinde bazı adaları ilgilendirmektedir. İngiltere’de, Fransa’da, Almanya’da, Hollanda’da, İskandinavya’da, Finlandiya’da, Kazan’da, Kanada’da vb.’de bulunan müslüman cemaatleri İslâm hukukunun bu açıklamasından faydalanacaklardır.
Kutuplarda namazın nasıl kılınacağı konusu, İslâm’a hücum için, birçok defa sözkonusu edilmektedir. Oysa, oturmaya ve hayatı normal olarak sürdürmeye elverişli olmaması açısından bu mesele pratik bir önem kazanmamaktadır. Kaldı ki İslâm hukuku, bu gibi anormal bölgelerde namazın nasıl kılınacağı konusunu, bu bölümde genişçe ele alındığı gibi gayet açık bir şekilde düzenlemiş bulunmaktadır.
[131] Hamidullah, İslam'a Giriş, s. 103, 305-309, 339-340, 343-344; Haraidullah, İslam Peygamberi, c. II, s. 95-96 Krş. Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, s. 117.