- Annesi Rus babası Türk

Adsense kodları


Annesi Rus babası Türk

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafiza aise
Fri 18 May 2012, 01:53 pm GMT +0200
ANNESİ RUS, BABASI TÜRK BU ÇOCUK HANGİ DİLDE KONUŞACAK?

Ocak 2012 76.SAYI

Selamün aleyküm sevgili Semerkand Aile çalışanları,

Öncelikle psikoloğum ve pedagOĞum hizmetleriniz için teşekkür ederim. PedagoĞum köşenize bi sorum var. Benim Rus olan fakat bir Türkle evlenmiş bi arkadaşım var. Şuan hamile. Ailesi Tükçe bilmediği için çocuğu doğunca önce Rusça öğretmek istiyor. Fakat burdaki tüm çevresi Türkçe konuşacak. İki dil aynı anda öğretilebilir mi? En sağlıklı şekli nedir? Teşekkür ederim.
Allah’a emanet olun


Aleyküm selam değerli Semerkand Aile okuyucusu,

Benzer sorularla bir çok yerde karşılaştığım için konuyu biraz detaylı anlatmak istiyorum. Çocuklar doğdukları andan itibaren tüm sesleri çıkarabilme yeteneğine sahip oldukları halde zamanla ailede konuşulan dilin ya da dillerin seslerini kullanır hale gelirler.

Dil ve zihin yani düşünme, anlama, kavrama vb. birbirine paralel olarak gelişir. Dil becerileri iyi olan bir çocuğun, zihinsel aktiviteleri de iyidir. Bu sebeple aileler (evde tek dil ya da iki dil konuşulsun farketmez), beynin çok hızlı işlediği ilk üç yılı çocuklarının dil gelişimi açısından çok iyi değerlendirmelidir.

Çocuğun bir dili kazanmasında en önemli aşama “anlama”dır. Anlama bebeklerde genellikle konuşmadan 6 ay önde gider. Çocuk henüz konuşmaya başlamadan önce uzunca bir “anlama” evresi yaşar, ardından anladığı şeyleri yarım yamalak ifade eder, zamanla kendini tam olarak ifade etmeye başlar.

Sizin sorunuzda sorduğunuz gibi eğer çocuğun doğumundan itibaren ailede iki dil aynı anda konuşulacaksa bu tür ailelerde büyüyen çocuklar her iki dili de doğal bir şekilde kazanabilmektedir. Ancak her iki dili de, sorunuzdaki Rus anne Türk baba örneğinde olduğu gibi kendi ana dilini veya hakim olduğu dili konuşan kişilerden duymalıdır. Böylece çocuk her iki dili aksansız olarak konuşabilir.

Şöyle bir ikinci dil edinimi de olabilir. Örneğin Almanya’da doğup büyüyen bir çocuk evde ailesiyle Türkçe, 2-3 yaşından itibaren kreşte öğretmen ve arkadaşlarıyla Almanca iletişim kuracağından her iki dili de aksansız bir şekilde konuşup, her iki dille de iletişim kurabilecektir. Ailede Türkçe, okulda Almanca iletişim sürdüğü müddetçe ve çocuk her iki dille de okuma yazma öğrenip kendini geliştirdikçe her iki dilin etkinliği de devam edecektir. Ancak çocuk okulda kullandığı Almanca’yı evde de konuşmaya başlar ve aile bireyleri de zamanla bilinçli ya da bilinçsiz Türkçe’den vazgeçip Almanca’yı ön planda tutmaya yönelirlerse, o zaman çocuğun baskın dili Almanca olacak ve Türkçe’deki yeterlilik düzeyi giderek azalacaktır. Bu durum ileride çocuğun, Almanca’ya yeterince hakim olamamış olan ailesi ve akrabalarıyla iletişim kurmasını engelleyecek ve onu kendi kültüründen uzaklaştıracaktır.

İkinci dilin kazanımı çocuk 3 yaşını geçtikten sonra başladıysa, örneğin çocuk 4 yaşında iken ailesi bir başka ülkeye göç etti ve çocuk okula başladı ise, bu durumda çocuk iki dil arasında bocalayabilir. Kendi anadilinin gelişiminde yavaşlama görülebilir. Ancak 3-6 ay gibi belli bir süre sonra ikinci dilini yavaş yavaş kullanmaya başlayabilir. Bu süre içinde çocuğun gösterdiği agresif tepkiler, gereksiz bağırma ve ağlamalar yetişkinleri endişelendirmemelidir. Öğretmenleri sabırla yaklaşmalı, az kelimeli kısa cümleler kurmalı ve öğrenebildiği yeni kelimeler sonrasında çocuk küçük ödüllerle teşvik edilmelidir.

Dikkat ederseniz burada bir dilin öğrenilmesinden değil kazanımından bahsediyoruz. Dil öğrenimi, kişinin istemli olarak çaba sarfetmesi ile gerçekleşir. Sizin, bizim İngilizce, Arapça öğrenmek isteyip çabalamamız gibi. Oysa dil kazanımı çocuğun doğuştan getirdiği bir yetenek sayesinde, duyarak ve duyduklarını taklit ederek edinilir.

Farklı ana dillere sahip ebeveynler çocuklarına her iki dili de kazandırmak isterler. Bunun için sıkça başvurulan yöntemlerden biri, her iki ebeveynin de çocukla, doğumundan itibaren kendi dilinde konuşmasıdır. Bu yöntemde anne ve baba çocukla nitelikli zaman geçirmeli, geçirdiği bu zamanda onunla konuşmalı ve sürekli aynı dili kullanma konusunda kararlı olmalıdır. Çocuk konuşmaya başladığında her iki dili karıştırarak cümle kuruyorsa, örneğin “Annem bana ‘apple’ verdi” diyorsa, ebeveyn çocuğa anladığını bir şekilde göstermeli ve ona aynı cümleyi kendi kullandığı dilde düzgün bir şekilde ifade etmelidir.

Konuşma ihtiyacı ne kadar çok olursa dil, o oranda gelişeceğinden ebeveynler çocuklarını her iki dilin de konuşulduğu ortamlara götürmeli, farklı yaş ve cinsiyetten kişilerle bir arada bulundurmaya gayret etmelidir. Evcilik, öğretmencilik, doktorculuk gibi rol yapılarak oynanan oyunlar da çocukların dil gelişimini destekler. Ayrıca anne babalar çocuklarının kısaca söylediği şeyi düzgün bir biçimde biraz daha detaylandırarak da çocuklarının dil becerilerini geliştirebilirler. Aynı şeylerin tekrarlandığı şarkılar, şiirler söylemek masal ve hikaye anlatmak da çocukların dil gelişimine katkı sağlar.

Önemli bir husus, anne ya da baba çocuğun kafasını karıştırmamak için aynı kelimeyi iki farklı dilde kullanmamalıdır. Çocukların meraklı, girişken veya utangaç, içe kapanık oluşları da dili öğrenme becerilerini etkiler. Eğer çocuk 3 yaşına geldiği halde iki dilden birinde üç kelimeli cümleler kuramıyorsa, mesela “Baba işe gitti” diyemiyorsa, zihinsel ya da işitme engeli veya gelişim geriliği varsa, o zaman iki dil öğretmekten vazgeçilmelidir. İçinde bulunduğu sosyal ortamda daha çok hangi dil kullanılıyorsa onu öğrenmesi için gayret gösterilmelidir.

Konu açılmışken ailede ikinci bir yabancı dil olmadığı halde aileleri sıkça ilgilendiren, “Okul öncesi dönemde yabancı dil öğretimi hangi yaşta başlamalı?” konusuna da biraz değinelim. Bu konuda farklı araştırmacılar farklı görüşler ileri sürerler. Ancak genel kabul gören, pratikte de faydaları görülen görüş, çocuğun yabancı dil öğrenmesi için en uygun zaman kendi anadilinde okuyup yazmayı öğrenmesinden itibaren 12-13 yaşlarına kadarki dönemdir. Bununla birlikte 3-6 yaşlar arasında çocuk kendi anadilini kullanmada sıkıntı yaşamıyorsa bir başka ifadeyle dil gelişimi tamamlandıysa, ikinci bir dili öğretmeye başlamanın olumsuz bir yanı yoktur. Henüz anadili tam yerleşmemiş bir çocuksa “Çocuğum erkenden yabancı dil öğrenmeye başlasın” muhabbetiyle bu konuda asla zorlanmamalıdır. Okul öncesi eğitime 3-4 yaşlarında başlandıysa eğer, yabancı dil öğretmek için çocuğun içinde bulunduğu gurubun şartları da göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin 12 kişilik bir grupta dil becerileri yeterince gelişmemiş olduğu için, çocukların bir kısmını sınıfta bırakıp, diğer kısmını ikinci bir dil öğretmek için bir araya getirmek de grup dinamiğini olumsuz yönde etkileyecektir. Ayrıca çocuklar tekrarlamadıkları kelimeleri çabucak unuturlar. Bu sebeple ülkemiz şartlarında çocuklara 5-6 yaşlarında iken, ikinci bir dili öğretmekten çok varlığından haberdar etmek, sevdirmek ve öğrenmeye karşı ilgi uyandırmak kanaatimce daha doğru olacaktır.

Perihan GÜL

sümeyra
Fri 18 May 2012, 02:28 pm GMT +0200


     Buralarda yaşayanlarda dil sorunu o kadar bariz ki,aynı cümlenin içinde rusça, kırgızca ve türkçe kelimelerle karşılaşabilirsiniz..Bir dile tam anlamıyla hakim olamayan çok kişi var..Sonuçta ortaya çıkan bambaşka bir konuşma tarzı.. Ben anadilinde dil gelişimi tamamlandıktan sonra ikinci bir dili öğretmek gerektiğine inanıyorum..En verimlisi bu olacaktır inşaallah..