- Anneler ve Şairler

Adsense kodları


Anneler ve Şairler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
rabia
Wed 24 March 2010, 03:57 pm GMT +0200
Anneler ve Şairler 

Vakitli vakitsiz saat çalıyor. Birkaç gündür bu böyle, odamda işlerime dalmışken saatin melodisini duyuyorum. Saati kurduğumuz zaman zil sesiyle değil de tatlı bir melodiyle uyandırıyor sabahları. Bu saatin nereden geldiğini hatırlamaya çalışıyorum. Evet, düğün hediyelerinden biri bu saat. Merakla kalkıyorum... Zaten biraz ara vermeye ve evdekilerle şakalaşmaya ihtiyacım var. Saatin çaldığı yöne, salona doğru gidiyorum. Yaklaştıkça saatin tatlı sesi daha bir kuvvetli geliyor. Bakıyorum, annem saatin başında oturmuş, kendisini içli bir ağlamaya bırakmış. Meseleyi anlar gibi oluyorum. Kardeşim uzaklara gelin gitmişti ama, saatin de içinde olduğu düğün hediyelerini ve diğer birkaç eşyayı daha sonra almak için bırakmıştı. Annem, kardeşime duyduğu özlemin ağırlığını hissettikçe, kardeşimi anmak için onun saatini kurup, o tatlı melodisini dinlermiş meğer... Böylece, saatin günlerdir vakitli vakitsiz çalışının sebebini ve anne kalbinin farklılığını bir kere daha anlıyorum.

Anneler işte böyle... Bir kere hasret, bir keder veya bir coşku yüreklerine düşmüşse, onları teskin etmenin veya onlara soğukkanlı olmalarını tavsiye etmenin anlamı yok. Aslında onlarla aynı boyutta da değiliz. Onlara şaşırmak da yersiz. Bir ayrılık veya bir başka heyecanlı hâdise karşısında bu kadar hassas olmak, kolayca tesirinde kalmak onların kendi seçimi de değil.

Duyarlılıkta anneleri hatırlatan şâirler veya şâir ruhlu insanlar için de hemen hemen aynı durum söz konusu... Onların da, hâdiselerden, diğer insanlardan daha fazla hırpalanmaları kendi seçimleri değil...

Şairlik veya annelik ciddî birer imtihan türü olarak zuhur ediyor. Durup dururken ani bir duygu seline kapılıvermek, yalnız yaşanan anın değil, aynı zamanda geçmişin ve geleceğin sinesinde barındırdıklarını, umulmadık bir yer ve zeminde, diğer insanlardan daha derin ve farklı bir şekilde, tekrar tekrar farkına varmak dayanılması zor bir durum olsa gerek...

Bu kadar hassasiyet, insanı, kendisini ve hâdiseleri ciddî olarak sorgulamaya, onların ötesinde ne olduğunu anlamaya itiyor. Bazen haddi olmayarak kadere karşı geçici bir kırgınlığa kadar götürebiliyor bir annenin veya bir şâirin yaşadıkları. Ama bu badireyi atlattıklarında, kalpleri hüzünlerin ve endişelerin keskin darbeleriyle daha bir işlenerek, sanki fazlalıklarından kurtularak, değerli bir eser olma yoluna girmiş bulunuyor. Ve kendilerini en iyi yine Cenab-ı Hakk'ın bildiğini anlamış oluyorlar.

Annelerin veya şâirlerin bir kişilik ömrü sürdüklerini söylemek çok zor... Sadece bir kişinin hüzünleri veya sevinçleri değildir yaşadıkları. Onlar kalabalık yaşıyorlar, kendi dertleri veya sevinçleri olmayabilir onlara tesir eden şey... Başkalarının sevinçlerini paylaşırlar. Nasılsa yeryüzünde sevinçli veya hüzünlü bir insan vardır. Hiçbir şey bulamazlarsa kendi saatlerini kurar ve onun melodisini dinlerler.

Acaba hiç sevinç tatmıyorlar mı bu insanlar peki? Mutlaka tadıyorlar. Ama sanıyorum, dünyanın iğretiliğini, herşeyin ne denli zayıf ve fani olduğunu, yüreklerinde devamlı olarak duyuyor olmaları, içlerinde devamlı olarak duyuyor olmaları, sevinçlerini de içlerinden gele gele yaşamalarına müsaade etmiyor. Çoğu zaman da ""ayrılıktaki ümidi, sevinçteki yitirme korkusu""na tercih ediyorlar. Derecesine göre bütün mü'minler için dünya her an geçici ve kararsız olduğunu kendince anlatıyor. Ama bu fanilik, annelerin veya şâirlerin yüreğinde karşılığını daha derin bir şekilde buluyor yine de...

Anneler ve şâirler... Birbirlerini en iyi anlayacak olanlar bence onlardır. Ve onları da en iyi bilen de, onlara şefkati ve inceliği veren Cenab-ı Allah'tır.

İnsanların, sadece kendi dertlerine ağladıkları, kendi sevinçlerini de başkalarından kıskanarak ve saklayarak yaşadıkları asrımızda, şunu derinden duymamak zor: Onların, derunlarında taşıdıkları, o ""yakıcı"" ve ""öldürücü"" hassasiyete çok muhtacız.

Savaş Şenel