- Anladı ve sustu

Adsense kodları


Anladı ve sustu

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Thu 23 September 2010, 02:48 pm GMT +0200
Anladı...Ve sustu...Ve ağladı...Dili, yüreği... Hicabından lal oldu



Anladı...Ve sustu...Ve ağladı...Dili, yüreği... Hicabından lal oldu.... Susmuştu?O her konuda büyümüş de küçülmüş gibi cümleler kuran, konu o olunca susmuştu? Kendine bile susmuştu? Derin ve manidar sessizliklere gömülmüştü?
Ve kapatmaya çalışmıştı kulağını o konuya dair hercümleye? Değişik haller yaşar olmuştu? Değişmişti hallerinin adresi?Adresi değişik haller içine düşmüştü besbelli?Ağzını her açtığında yüreği, dinlemek istemeyip susturmuştu. Gece yarıları herkes uykuyla hemhalken, yitirdiği uykularının ortasında bir türküyü dinlerken, farkında olmadan ıslanmıştı gözleri, ama susmuştu.Kendine bile. Ki en başta kendine?
Bir yıldızı vardı çok küçüklüğünden süregelen. Her gece konuşur, dünya hayatı'nı, sonra baki olan ahiret hayatı'nı anlatır, halleşirdi onunla vakitlerden beri. Ama yıldızı hiç konuşmazdı, hep susardı, susardı vedinlerdi? O anlatırdı hep kocaman yüreğiyle. Ve artık susan o olmuştu.
Susmuştu?

Yıldızı anlamıştı bu suskunluğu. O susmuştu, ama sanki yıllardır bu hali beklercesine konuşmaya başlamıştı yıldızı. O, içindeki anlayamadığı acısıyla derin susuşları üstlenirken, bu sefer yıldızı girmişti seslilik harflerinin içine.Gecenin ortasında, sessiz ağlayışlarına şahit olunca, dayanamamıştı yıldızı. Dayanamamış ve yine öyle bir gece, suskunken, ona halini İnadını söylemeye çalışmıştı. Ama o kızmıştı yıldızına, o çok sevdiği yıldızıyla ilk defa kavga eder olmuştu, hışımla kapatmıştı yıldızını görünür kılan her yeri ve her şeyi.Kuşlar, aynalar, yağmurlar, kitaplar, Mekke, Medine, Kudüs, İstanbul?Sanki hepsi birlik olmuş da bir şeyler anlatmaya çalışır olmuşlardıhep bir ağızdan, ama anlamlıca?Kaçmıştı hep? Vakitlerce kaçmıştı? Kaçmaya çalışmıştı? Kendinden bile?Kendinden zaten? Kaçmıştı?Uykusuzluk içinde çırpındığı geceler, ayak bastığı kaldırımlar,duyduğu ve gördüğü her şeyler ve dahi gözyaşlarının rengi kendilerince bir gerçeği anlatır olmuştu.
Sonra, uzunca vakitlerin ardından, itiraz kabul etmeden karşısına almıştı yüreği onu olanların üzerine??Yeter artık!? diyerek, hışımla anlatmıştı ona anladıklarını. Çünkü yorulmuştu yüreği. Bir kez olsun dinlenilmemek en yakını tarafından,zoruna gitmişti. Ve sonunda, tek söz ettirmeden haykırmıştı içindeki sırları yüreği?
Şimdi, işte şimdi herkes susmuştu. Herkese, her şeye lal düşmüştü. Tekbir gerçek kalmıştı ortalıkta. Ne olduğunu anlayamayan tek gerçek?Peki neden? Neden izin vermedi konuşmalarına? Ya da neden dinlemedi?Neden hep susturdu yüreğini?Çünkü korkardı? Belki içi parçalanırdı, ama yine de korkardı.Çekinirdi, utanırdı tüm saflıklardan, saygısızlık etmekten çekinir utanırdı. En çok da Güzeller Güzeli Sahibi'nden; En Sevgili olanSevgili?sinden.Şeytandan korkardı, nefsinden?
Yanardı içi, ama hep, bunun şeytanın ya da nefsinin bir tuzağı,yanıltması olmasından korkardı.Öylesi önemli, kutsaldı ki o duygular ya da kavramlar, içi ne kadar yanarsa yansın, hep alçak gördü, inanmadı, dinlemedi bile yüreğini.Geçici hevesleri düşündü hep. Geçici heveslerin; nefsin arzularının isminin o mübarek isimlerin konulduğuna şahit oldukça daha çok kanadı içi. Ağladı? Kanadıkça içi, ağladı.
Ağladıkça daha çok kanadı için Rabb'ini düşündü? O'nun her şeyi bildiğine, gördüğüne, haberdar olduğuna dair müthiş bir inancı vardı.
O'nun her şeyi bildiğini,gördüğünü, haberdar olduğunu düşündü.Bilir olmuştu artık yüreğindekileri. Ama bunu söylemekten utanmıştı kendine bile.

Utanmıştı? Utandıkça daha çok yanmıştı, artmıştı yangını?Saflığı, masumiyeti, edebi yaşamaktı en yüksek mertebede tek isteği.Günaha bulaşmadan, basitleşmeden. Dünyeviler gibi ıslahı; kurtulmayıda istemeden. Hayayla, iffetle? İçteki yangını dışa sıçratmadan,sabrın bütün sınırlarında gerilerek. Hakikat için, safi duygularla hepten yanarak. Yani ki, o asil duygunun tefsiriyle oynamadan. ?Hiç?olduğunu da bilerek?

İstemişti ki Rabb'inden özgeye yol çıkmasın. Kendisini Rabb'ine götüren yolda bütün evrenin özetinin yüreğindekinde çıkartıldığını bilmek, görmek istedi. Bütün ruhların yaratıldığı ve henüz ruhlara cesetlerinin biçilmediği o mecliste, yüreğindekinin yanında yer almış olduğunu hatırlamak istedi. Yüreğindekinin yüreğindekinden öte birşeyler olduğunu hatırlamak, bilmek istedi.
Gözyaşlarının serinindeyıkansın içi istedi. İstedi ki, Güzeller Güzeli Rabb'inin yolunda meşale ola yüreğindekine. Ve meşale olsun yüreğindeki. Hicabıyla, zamanı utandıran bir çile yaşamak istedi?İstedi ki, bir gün, tamamlandığı anda sahiplerinden sıyrılan bütün şiir ve şarkılar gibi ayrı düşmesin yüreği yüreğinden. İstedi ki, o meleklerin indirdiği yağmurlar yüreğindeki gerçekle yağsın. İstedi ki,o tarifsizce sevdiği İstanbul'u şahitlik etsin yüreğindeki gerçeğe.Şahitlik etsin Mekke, Medine, Kudüs? Ve kutsal olan ne varsa şahitliketsin her hücresindeki gerçeğin en derinine?

Ve anladı?Anladı sevgi'nin manasını Asla tarif etmedi Sadece anladı?Sevginin adl-i ilahi'de sınanmak olduğunu ve sınavı erce geçmek olduğunu?Nasuh kisvesinde bir tevbe olduğunu..Nefsi öldürerek bir diriliş olduğunu..Sevginin harama bulaşmaktan, en ufak bir günaha girmekten O'na sığınmak demek olduğunu..Anladı, irade, takat, sabır, tevekkül, saf, masum, haya, edep..kelimelerinin gerçek manasını..

Anladı...Ve sustu..Ve ağladı...Dili, yüreği... Hicabından lal oldu...





ALINTI