sumeyye
Sat 12 February 2011, 02:57 pm GMT +0200
Amellere İten Sâikler:
Bazı amel ve davranışlar vardır ki, insan onlara kalbinden gelen bir saik sebebiyle yönelir; şayet kişi kendi nefsi ile başbaşa kalsa hemen ona meyleder, ona ters düşen şeyden de kaçınır. Bazılarını ise arkadaşlara muvafakat etmek ya da açlık, susuzluk ve benzeri haricî arızî bir saikle yapar. Eğer kişi bir itiyat haline getirmemişse, bunları terkedemez. Arızî hal ortadan kalktığında fiile iten saik de ortadan kalkar. Nice bir insana sevdaya tutulan ya da kendisini şiire ya da başka bir şeye kaptıran kimse vardır ki, giyim kuşam konusunda mensup olduğu kavme muvafakat eder. Şayet giyim kuşamını değiştirmek konusunda kendi başına bırakılacak olsa, kalbinde bunun için bir sakınca görmez. [241] Bazı insanlar ise belli bir giyim kuşam tarzını sever ve bu insanlar şayet kendi başlarına bırakılsalar bu tarzın değiştirilmesine asla razı olmazlar.
Bazı insanlar yaratılıştan uyanıktırlar; çok şey arasında ortak noktayı kavrayabilirler ve kalpleri teker teker meseleler yerine onları birleştiren illete, işlevler yerine melekeye önem verir. Bazı insanlar ise yaratılış itibarıyla uykuda gibidirler; çoklukla meşguliyetlerinden teki; işlevlere takılmaktan melekeyi, tezahürlerle ilgilenmekten ruhu göremezler.
İnsan Öldüğü Zaman Bedeni Çürür, Nefsi Baki Kalır:
Bil ki; İnsan öldüğü zaman dünyevî (arzî/topraktan) bedeni çürür, fakat nefs-i natıkası (ruhu) nesemeye taalluk ederek ve kendisini, yanında bulunanlara vererek varlığını sürdürür. Dünya hayatı için zarurî olan -kalbî saik sebebiyle olan hariç- bütün saikler ondan atılır ve kendisinde sadece cevherinin kökünde tutmakta olduğu şeyler kalır ve o anda melekî güç tebarüz eder, hayvanı güç zayıflar, üzerine yukarı makamdan Hazîre-i kuds’e ve orada hesabına yazılan şeylere dair yakînî bir bilgi iner. İşte o anda melekî güç (hesabının sonucuna göre) elem duyar ya da haz alır.
Bil ki: Melekî güç, hayvânî güç içerisine, dalması ve onunla kaynaşması halinde mutlaka bir tür ona boyun eğmek zorunda ka-hr ve ondan herhangi bir şekilde etkilenir. Ancak bu durumda en zararlı olan hal, kendisine son derecede zıt düşen hallerin şekillen-mesidir. En faydalı olan durum ise, kendisine son derece uygun düşen hallerin şekillenmesidir. Melekî güce zıt düşen hallerden bazıları şunlardır:
1. Kişinin mal ve aileye aşırı düşkünlük göstermesi, bunların ötesinde başka bir şeye iltifat etmemesi, aşağılık hallere cevherinin kökünde sıkıca tutunması ve benzeri “müsamaha” makamına zıt tavırlar ortaya koyması.
2. Pis işlere saplanması, Allah’a karşı büyüklük taslaması, O’nu hiçbir şekil ve zamanda tanımaması, boyun eğmemesi ve bunlara benzer “ihsan” mertebesine zıt düşecek davranışlar göstermesi.
3. Hazîre-i kuds’ün hakkı destekleme, onu yüceltme, peygamberler gönderilmesi, hoşnut olunan nizamın yerleştirilmesi... hususundaki teveccühünü nakzedici davranışlarda bulunması ve bunun sonucunda onların kin ve lanetlerine maruz kalması.
Uygun düşen haller ise şunlardır:
1. Temizlik ve Allah Teâlâ’ya boyun eğme sonucunu doğuracak amellere yönelme.
2. Kendisini dünya hayatıyla yetinme ve onunla huzur bulma halinden çıkaracak meleklerin hallerini ve inanç sistemini hatırlama.
3. Müsamahalı ve kolaylaştırıcı olma.
4. Üzerine Mele-i a’lâ’nın hayır duaları ve razı olunan nizam için yönlendirmelerinin inmesi.
Allah’u a’lem!
[241] Yani giyim kuşamla ilgili davranışları mücerred kavmine uyma saikiyle olup, buna kalbinden gelen itici bir güç yoktur.(Ç)