- Aman! Her gün aynı iş güç diyenlere

Adsense kodları


Aman! Her gün aynı iş güç diyenlere

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Tue 7 September 2010, 01:20 pm GMT +0200
Amaan! Her gün aynı iş, güç!” diyenlere…

Gün başlıyor…

Geceyi ihsan edip bizim istirahat etmemizi sağlayan Allah’a şükretmemiz gerekir. Sabah uyandığımızda “Biz öldükten (uyuduktan) sonra dirilten (uyandıran) Allah’a hamd olsun. Dönüş de ancak O’nadır” deyip sabah uyandığımıza, hayatta olduğumuza şükretmeliyiz.

İnşâallah hayırlı ameller işleyecek, güzel işler yapacak, Allah’a ibâdetimi ifâ edecek, Rabbim yeni bir güne başlamamı nasip etti bana diye düşünmeliyiz. Gün içerisinde karşılaştığımız, yaşadığımız her olayı bir imtihanda olduğumuzu unutmadan güzel bir şekilde değerlendirmeliyiz.

Güne başladık, kendimize göre bir program da yaptık. Ummadığımız bir anda birinin bizim yardımımıza ihtiyacı olduğunu öğrendik.

 

Aslında büyük nimetler olup, bizim alışkanlık gafletiyle kıymetini bilemediğimiz, ya da basit gördüğümüz o günler, saatler, dakikalar çok kıymetli. Bizler sanki ebedî yaşayacak gibi sabah uyandığımızda, o günkü işlerimizi bazen usanarak, isteksiz yaparız. Sanki hayat bize sıkıcı gelir, belki bunalırız. “Amaan! Her gün aynı iş, güç!” diyebiliriz.

Aslında her gün aynı değildir… Her yeni gün, yeni bir âlemin kapısıdır.

İnşâallah namazlarımızı kılalım. Peki, namaz kelimesinin manası nedir? Namaz: kâinatın, her şeyin sahibiyle; en küçük yaratığı, en hassas mizanıyla yarattığı gibi, en büyük canlıya da hayat veren kudreti sonsuz bir Kadir’le; en gizli hatırat-ı kalbimizi bilen, Alîm bir Zâtl; siyah gecede siyah karıncayı gören, ayak sesini işten Basar, Semi’ bir Zâtla buluşmadır, görüşmedir, ona kavuşmadır. Rahmet kapısını çalmaktır. Hakîkî dost ve yardımcı olan Allah’ın huzuruna gitmektir. Hakîkî, gerçek dostumuz, yardımcımız yalnız Allah’ tır.

 

Dünyevi dostlarımızla görüşürüz, konuşuruz, ziyaret ederiz. Peki, gerçek ve ebedi dostumuz olan Allah’la nasıl görüşeceğiz? İşte Allah, bizi 5 vakit huzuruna çağırıyor. Namaz kılmakla, bir nevi dostumuzla görüşüyoruz, huzuruna çıkıyoruz. “Kulun rabbine en yakın olduğu an secde ânıdır” Bir başbakanla yahut makam sahibi birisiyle görüşmek için izin alırız. Ya bizi kabul edecek ya da etmeyecek… Ve eğer ki kabul ederse, o kişiyle görüşeceğimiz zaman heyecanlanırız, en güzel kıyafetimizi giyer ve randevuya geç kalmak istemeyiz.

Ya kâinatın, her şeyin (Asya, Avrupa, Amerika, güneş, ay, yıldız her türlü canlı cansız her şeyin, kendimizin) sahibi, 99 adet birbirinden güzel isimlerle, sıfatlarla muttasıf olan Zâtın huzuruna çıkmak için bizler ne kadar heyecanlanıyoruz ve ne kadar kendimize çeki düzen veriyoruz.

Bir gece yarısı uykumuz kaçsa, birileriyle konuşma ihtiyacı duysak herkes uykuda olacaktır ve bizimle konuşamayacaktır belki de sabaha erteleyeceklerdir. Ama O Dost hiçbir zaman uyumaz ve Hayy u Kayyûm’ dur. Elimizi açsak, O’na seslensek O bizi duyar, işitir. Böyle bir Dostun çağrısına icabet edilmez mi?

 

Bizi, bizden daha iyi düşünen ve birçok nimetler vererek sevdiğini bildiren bir Zâta kulluk edilmez mi? Çağırsa gidilmez mi? İşte bu Dostu bulana her şey musahhardır.

Ve namazın bir çok uhrevî faydasının yanı sıra, dünyevî olarak da kalbimize, ruhumuza gıda olup, aynı zamanda namaz kılan bir kişinin dünyevi yapmış olduğu işler ibâdet hükmüne geçebiliyor.


Gözümüzde büyüttüğümüz o işleri yapmakla ibâdet yapmış olabiliriz. O günkü âlemimizi nurlandırabiliriz. Hem dünyaya asıl geliş gayemiz kulluk olduğu için, o dünyevi işlerin hepsi birer araçtır, amaç Allah’ın rızasını kazanabilmektir. Zira yaşamak için yemeye, içmeye, giyinmeye ihtiyaç vardır. Bunları yapacağız ki, ibâdet yapabilelim…


Güler SEVİNÇ