sumeyye
Thu 30 September 2010, 02:02 pm GMT +0200
Alvarlı Muhammed Lutfi Efendi ve Erzurum Destanı
Muhammed Lütfi Efendi Hazretleri, İbrahim Hakkı Hazretleri gibi Erzurum’un yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden biridir. Erzurum halkı arasında Alvarlı Efe Hazretleri’ adıyla bilinir. Alvarlı Efe, hemen her Erzurumlu'nun gönlünde gerek mısralarıyla, gerekse menkıbeleriyle taht kurmuş, saygı ve sevgiyle anılan, manevî huzurunda saygıyla eğilinen gönül erlerindendir.
Muhammed Lütfi Efendi, Hoca Hüseyin Efendi’nin oğludur. Annesi Hasankaleli Mazlumoğlu Hacı Emin Efendi’nin kızı Hatice Hanım’dır. Lütfi Efendi, H. 1285 yılında Hasankale’nin Kındığı köyünde dünyaya gelmiştir. İlk tahsilini babası Hoca Hüseyin Efendi’den tamamlayan Efe Hazretleri, H. 1307’de 22 yaşında iken Hasankale’de Sivaslı Camii’ne imam olmuştur. Bu imamlığı esnasında ilmî yeteneği ve güzel ahlâkıyla âlimlerin, eşrâfın ve bütün halkın takdirini kazanan Alvarlı Efe, aynı yıl babasıyla birlikte Bitlis’e giderek Hoca Pir“i Küfrevi hazretlerine intisap etmiştir. Bir müddet sonra Küfrevi Hazretleri'nin seçkin bir halifesi olarak Hasankale’ye dönmüştür.
Daha sonra Erzurum (merkez)’un Dinorkom köyüne dönen Alvarlı Efe Hazretleri, 1. Dünya Savaşı’na kadar burada kalmış, Rusların Erzurum’u işgali üzerine, pederiyle birlikte Erzurum’a göçerek, babasını Erzurum’a bırakıp, kendisi imamlık göreviyle Yavi nahiyesine gitmiştir. Rus istilası müddetince burada kalmış, Ermenilerin katliam başlatmaları üzerine kendi köyünden ve çevre köylerden topladığı 60 kişilik bir müfrezeyle Rusların karargah deposu olan köye, Ermenilerin de o köyde bulundukları bir gün saldırmış, Ermenileri püskürterek Oyuklu köyünün yanıbaşında Rusların yığdığı depoyu teslim almıştır. Ancak müfrezenin depoyu yağmalamasına engel olamamış ve dolayısıyla da Ermenileri istediği gibi takip edemeyen Efe Hazretleri, yanında kalan birkaç kişiyle, Ermenileri takip eder gibi davranarak, Haydar boğazındaki Zergideler köyünde Türk ordusuna iltihak etmiş, orduyla birlikte gün doğarken Erzurum’a girmiştir. Doğruca babasının kaldığı eve koşmuş, ancak onu, Ermeniler tarafından kafasına tüfek dipçiğiyle vurularak ağır yaralanmış bir hâlde bulmuştur. İkindiye kadar babasıyla meşgul olmuş, akşama doğru vefat eden babasını, Kavakkapı kabristanına defnetmiştir.
Alvarlı Efe Hazretleri, Erzurum’un kurtarılmasından sonra tekrar Hasankale’ye dönmüştür. Kendisine teklif edilen Hasankale Müftülüğü görevini kabul etmemiş, yakındaki Alvar köyü halkının istirhamı üzerine, oraya giderek 24 yıl orada vazife yapmıştır. Bundan dolayı halk arasında, Alvarlı Efe’ adıyla meşhur olmuştur.
1939 yılında prostat hastalığına yakalanan Alvarlı Efe, tedavi için Erzurum’a gelmiş, doktorların şehirden ayrılmasının uygun olmayacağını söylemeleri üzerine, köy halkından izin isteyerek, Erzurum’da Mehdi Efendi mahallesinde kiraladığı bir eve yerleşmiş, irşat ve ilmî faaliyetlerine burada 16 yıl devam etmiştir. 12.3.1956 yılında Erzurum’da vefat etmiştir. Cenazesi kalabalık bir cemaat eşliğinde Alvar köyüne götürülüp orada toprağa verilmiştir.
Şahsiyeti
Alvarlı Efe, 90 yıllık ömrü boyunca zahidane bir hayat sürmüş, dünya malına iltifat etmemiş, gerek fakir ve yoksullara yardım etmesi ve gerekse temiz giyinip kuşanması, tevazu ve vakarı, cömertliği ve misafirperverliğiyle herkesin takdir ve beğenisini kazanmıştır.
Bugün, görevi icabı dahi olsa, Erzurum'da bulunup O’nun adını duymayan, O'nun menkıbe ve kerametlerini dinlemeyen, dolayısıyla da kendisine karşı saygı ve hürmet duyguları beslemeyen pek az insana rastlanır. Kendisini yakînen tanıyanların anlattıklarına göre Alvarlı Efe Hazretleri; düşkünlere, hastalara bir baba gibi şefkat gösterir, dertlerine çare ararmış. O bir beytinde şöyle der:
Dertli olanın derdine derman ne güzeldir.
Mü’min olanın afvine ferman ne güzeldir.1
Ahlâkından Bir Demet
Ziyaretine gelenlere devamlı, herkese karşı iyi niyetli, hoşgörülü olmalarını, kimseyi incitmemelerini, hiçkimseyi küçümsememelerini, alışverişlerinde doğru ve insaflı olmalarını, kişilik sahibi olmalarını tavsiye eder, etkili nasihat ve şiirleriyle insanları aydınlatır, aksini yapanların büyük günah işlediklerine dikkat çekermiş. Nitekim bir şiirinde bu hususta şöyle der:
Sakın incitme bir canı
Yıkarsın Arş“ı Rahman’ı.2
Bir başka şiirinde de:
Adalet merhamet, insaf gerektir ehl“i imane,
Mürüvvet et kıyas“ı nefs ile zulmetme insane.3
İnsanlar arasında hiçbir ayırım yapmaz, dindarları da dine karşı lâkayt olanları da yanına oturturmuş. Sarhoşları huzuruna kabul eder, onlara nasihatlerde bulunurmuş. Onu ziyaret edenler, günah ve hatalarına tevbe etmek ve onları tümden terk ederek doğru yola girmek azmiyle huzurundan ayrılırmış. O bütün hayatı boyunca hiç kimseye kötülük etmemiş, hiçbir ferdin kalbini kırmamıştır. Özetle söylemek gerekirse, Alvarlı Efe Hazretleri, bütün hayatı boyunca Yüce Peygamberimiz (sas)’i kendisine örnek edinmiş, O’nun ahlâkıyla ahlâklanmış, O’nu yaşamış, O’nu sevmiş, şiir ve sohbetleriyle O’nu sevdirmiş, bir örnek insan, bir insan“ı kâmildir. Kendisini tanıyan herkes, istisnasız onu böyle bilir, böyle tanır ve böyle anlatırlar. Onun dergâhı, bir halk eğitim merkezi görevini ifa etmiştir.
Alvarlı Efe, yaklaşık bir asırlık ömrünü hep İslâm’ı anlatmaya, insanları irşada harcayarak geçirmiş, sohbet ve şiirleriyle insanları; ilme, doğruluğa, dindarlığa, yoksullara yardıma, kardeşliğe, barışa ve vatan sevgisine çağırmıştır. O’nun Hülasatü’l“Hakâyık ve Mektubât adlı eserleri incelendiğinde çeşitli şiir türlerinden meydana gelen bu hacimli eserlerinde, bu tür duyguların ne denli etkili bir şekilde işlendiği açıkça görülmektedir. O, insanları hep sevmiş, onların Allah yolundan, İslâm’dan uzaklaşmalarına üzülmüş, anne“babaya, eşlere, büyüklere saygı gibi, ailelerin mutluluğu ve huzuru gibi, ar namus, vb. büyük ölçüde İslâm’dan kaynaklanan ve bizleri biz yapan tüm güzel duygu ve örf ve âdetlerimizin peyderpey yok oluşuna, insanların bir bozulmaya, bir çürümeye doğru gidişine ve yetkililerin de buna aldırış etmemelerine üzülmüş, etrafındakileri uyarmış ve bazen bu durumları çok acı ve hisli bir şekilde şiirleriyle dile getirmiştir. Bir şiirinde bu hislerini şöyle dile getirir:
Ar ile namus kalmadı gitti
Yüzler siyah oldi, haya da gitti,
Dünyada yaşamak kemale yetti,
Hükemâ“yı zaman nanay oynarlar.
**
Avretler, erine itaat etmez,
Erlerin sözü avrete kâr etmez,
Evlât baba ile iftihar etmez,
Hükemâ“yı zaman nanay oynarlar.
...
Alvarlı Efe Hazretleri’nin şiirlerinin ekserisi, ilâhî ve gazel türü şiirlerdir. Bunların yanında Kıyamet Destanı’, Dâsitanı Zaman’, Erzurum Destanı’ gibi uzun şiirleri de vardır. Ayrıca eserin başında (s.11“38) görülen Arapça ve Farsça şiirleri, Efe Hazretleri’nin bu iki dile de şiir söyleyecek ölçüde vâkıf olduğunu göstermektedir. Bütün Türkçe şiirlerini Erzurum şivesiyle söyleyen Alvarlı Efe’nin şiirlerinde Erzurum’a ait bir çok âdet ve geleneğin tespiti mümkündür. Erzurumlunun âdeti, geleneği, acısı düğünü bayramı, şenliği ve yası.. onun şiirlerinde dile getirilmiştir. Erzurum’un Ruslar tarafından istilâ edilmesi Onun kalbinde onulmaz yaralar açar, bu felâketi ve sel olan Erzurumlunun kanını Efe, şu acı mısralarla başladığı şiirinde dile getirir:
Koptu bugün kıyamet
Yeryüzi alkan oldi,
Görülmemiş alâmet,
Kandan bir tûfan oldi.4
Erzurum Destanı Şiiri
Onun şiirleri içerisinde Erzurum Destanı’5 adlı şiiri, özellikle tarihî ve insanî özellikleriyle, âdet ve gelenekleriyle, maddî ve manevî hayatıyla Erzurum’u anlattığı için, geçmişten günümüze, hemen bütün Erzurumluların gönlünde taht kurmuş olan bir büyük velinin gözüyle Erzurum ve Erzurumlu’yu gösterdiği için ve ayrıca Erzurum tarihi bakımından büyük önem arz etmektedir. 20 kıtadan oluşan bu uzun şiirin her kıtasının sonunda Mevla’ya emanet olsun’ diyen Alvarlı Efe’nin gözüyle Erzurum, İslâm âleminin kilididir. Asırlardır İslâm topraklarında gözü olan, sıcak denizlere inmek isteyen Moskof’un önünde en büyük engeldir. Müslümanların ve iman sahiplerinin sağlam kalesidir:
Erzurum kilidi, mülkâi İslâm’ın,
Mevla’ya emanet olsun Erzurum.
Erzurum derbendi ehlâi İslâm’ın,
Mevla’ya emanet olsun Erzurum.
Geçmişte Erzurum’da son derece çalışkan, kahraman ve yiğit insanlar vardır. Kadınları erkekleri haya sahibi insanlardır. Erzurum edepli, erkânlı bir yerdir:
Gayet şecaatli erler var idi
Nisası, ricali hayadâr idi.
Edepli erkânlı bir diyar idi,
Mevla’ya emanet olsun Erzurum.
Bugün bu insanlar yok mu? Efe bundan ümidini kesmemiştir. Yine öyle çalışkan insanlar vardır. Çünkü, Erzurum iyi insanların, çalışkan insanların, dürüst insanların, yiğitlerin bol olduğu, harman olduğu bir yer gibidir, bir göldür orası. Göl yerinde sular çekilse de, azalsa da oralarda yine su bulmak mümkündür. Bu bakımdan çorak yerlerden daha kıymetlidir. Efe, duygularını şöyle dile getirir:
Göl yerinde elbet sular bulunur,
Yine vardır deyu ümid olunur,
Yine bu gün bin bahaya alınur,
Mevla’ya emanet olsun Erzurum.
Erzurum’da çok sağlam, samimî Müslümanlar vardır. Fakirlere, zayıf ve kimsesizlere iyilik ve yardımı eksik etmezler. Onların kalpleri imanla doludur. Bundan dolayı Efe Hazretleri, Yüce Allah’a hamdeder:
Hamd“ü lillah metin İslâmları var
Fakire zaife ihsanları var,
Külbe“i gönülde imanları var
Mevla’ya emanet olsun Erzurum.
Prof.Dr. Hüseyin Elmalı